29 Kasım 2011 Salı

Geçmez bu hafta...

Öncelikle pazartesi maçlarından nefret ettiğimi söyleyerek yazıya başlayayım. Malum hafta başı olan pazartesi sendromuna bir de mağlubiyet eklenirse o haftanın sonu gelmek bilmez. Ayrıca bizler gibi son 3 maçını pazar (ama bayramın 1.günü), pazartesi, pazartesi oynayan bir takımın taraftarıysanız TFF ve yayıncı kuruluşa karşı olan sevginiz de (!) artarak devam eder.

Neyse Samsunspor maçından sonra seriye bağlamak için kazanmamız gereken bir pazartesi maçından maalesef eli boş dönerek bütün haftayı zehrettik. Bursaspor maç boyunca Bülent Korkmaz'ın Karabük'ün den  2 kat daha fazla topu ayağında tutmasına rağmen rakibinden 3 gol yemeyi başardı. Başardı diyorum özellikle son gol tamamen bir facia. Tartışmalı bir de penaltı pozisyonu var ki evlere şenlik. 50'ye yakın haftadır penaltı nedir bilmeyen biz Bursasporlular bu tarzda ceza sahası içinde sadece Batalla'ya yapılan 5-10 müdahale çıkartabiliriz.

İlk yarı özellikle bal yapmayan arı modundaydık. Devrenin tek organize atağını geliştiren Karabük, Shelton'la üstünlük sayısını buldu ve devre böyle kapandı. Hafta içi basın toplantısında ''son yarım saatte oyuna girdiğim zaman tüm yükün benim sırtımda olduğunu  hissediyorum'' tarzında konuşan Batalla maalesef ilk 11'de başladığı Karabük deplasmanında pekte yük almışa benzemiyordu nitekim ikinci yarı yerini Turgay'a bıraktı.

İkinci yarı Karabük'ün Cernat ile bulduğu penaltı golü Bursaspor'un galibiyet ümidini pamuk ipliğine bağladı derken Serdar'ın o talihsiz pozisyonu yaşandı. Maç esnasında 2-3 tekrarını seyrettiğim pozisyonda Mehmet Batdal'ın kasıtlı olarak Serdar'a kafa attığı izlenimi oluşmadı desem yalan olur. Hava topu mücadelesinde rakibinden aşağıda kalan oyuncular genelde yalancı sıçrama yaparken Batdal'ın yaklaşık 10 cm aşağıda kaldığı bi hava mücadelesinde  bu denli sert kafa darbesi bana pek iyi niyetli gelmedi.

Sakatlığın yaşandığı sırada Bangura oyuna girmek için hazırlık yapıyordu. Ancak Serdar devam edemeyince Sağlam önce İbrahim'i tercih ederek Bangura'yı 5 dakika daha bekletti. Teknik taktik işlerine pek karışmayı sevmesemde o dakikada Serdar'ın yerine N'Diaye'yi stopere çekip orta sahaya taze kan olarak Musa'yı, ileriyede aynı anda Bangura'yı koyabilseydik belki uzatmalarla birlikte oynanacak yaklaşık 25 dakikada 2 gol bularak bir puanı çıkartabilirdik.

3-1'lik mağlubiyetin üstüne yazıp çizecek pek keyifte yok aslında. Dün gecenin en büyük kazancı ise şüphesiz Bangura'nın ''Ben artık hazırım'' mesajını vermesiydi. Dün yerini Bangura'ya devreden Tagoe'nin bu takımın topçusu olduğuna olan inancım artık yok denecek kadar az maalesef. Bir kaç ay sonra başlayacak  Afrika Kupası'nı 4 kez kazanan, 2008'de üçüncü, 2010'da ikinci olan Gana'nın ikinci santraforu bu mu ? diye sormadan edemiyorum kendime.Ganalı santrafor Afrika Kupası'na kadar silkelenip kendine gelmek zorunda. Aksi takdirde bu form grafiği ile devam ederse Afrika Kupası boyunca yerini devredeceği Okan Deniz yeterli şansı bulursa Tagoe'ye bavulunu toplatır. Ganalı oyuncu da Mbesuma, Tadeu gibi aşı tutmayan zenci golcüler listesine adını yazdırır.

Artık mağlubiyetin izlerini günden güne silerek pazar gecesi Eskişehir ile oynayacağımız diriliş maçına kendimizi odaklamalıyız. Pazar günü defansın göbeğinde Serdar-Stepanov'u, orta sahada N'Diaye'nin dinlendirildiğini ve ilerde Bangura'nın oynadığını göreceğimiz  bir kadro dileğiyle... Son söz olarak; Bursaspor varsa umutta var demektir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder