30 Ocak 2012 Pazartesi

Teksas burada, dimdik ayakta!

7 Mayıs günü Beşiktaş JK maçından önce çıkan olaylardan sonra gelişen ve büyük haksızlıklara uğradığımız süreçte çok ağır cezalarla karşı karşıya gelmişti taraftarımız. Atkı tutan ellere vurulan kelepçeler yetmezmiş gibi bir de seyirden men cezaları ile karşı karşıya kalınmıştı. Yok yere yatılan 4 ay civarı süren tutukluluk halinden tüm taraftarlarımız kurtulmuştu ve bugün bir güzel haber daha geldi. Taraftarlarımıza verilen seyirden men cezalarıda kaldırıldı. Bu yasağın kalkması çarşamba günü deplasmanda oynayacağımız Trabzonspor maçına yetişmeyecek olsada pazar günü iç sahada oynayacağımız Ordu maçında kuvvetle muhtemel sezonun en büyük tribün performansı gelecektir.

Cumartesi günü şehrin bayanları tarafından verilen tribün dersinin üstüne bir de cezaların kalkması Orduspor maçıyla birlikte tribüne doping etkisi yapacaktır.Tabiki bu bardağın dolu tarafı diyebiliriz, umarım bundan sonra şehrin ileri gelenleri ve emniyet güçleri Bursaspor taraftarının üzerine oynamayı bir kenara bırakıp daha aklıselim davranır ve bir daha aynı acılar tekrarlanmaz.

Kalan 11 haftalık periyotta umarım en yüksek tribün performansını ortaya koyup takımımızın kötü başladığı ligi en iyi yerde bitirmesi için taraftar olarak elimizden geleni yaparız. ''Teksas burada, dimdik ayakta'' tezahüratını artık daha güçlü söyleyerek Bursaspor tribünlerinin bitmeyeceğini cümle aleme göstermeliyiz.

Biz bu beladan tamamen kurtulmaya artık çok yakınken dün gece oynanan Karşıyaka - Göztepe maçının ardından gözaltına alınan Göztepeli tribüncülerede geçmiş olsun dileklerimizi iletelim, umarım herhangi bir cezai yaptırıma uğramadan tekrar tribündeki yerlerini alırlar.

A2 istediğini aldı

A2 Ligi'nde bu hafta başı çok kritik bir viraj döndük Fenerbahçe deplasmanında. Gençlerbirliği'nin Final Grubu'nu garantilediği grubumuzda Fenerbahçe ile girdiğimiz ikincilik mücadelesi açısından önemli bir maçtı. Maç öncesi bir maç eksiğimizle 2 puan gerisindeydik sarı lacivertlilerin, maç sonunda da bu tablo değişmedi ve maç 0-0 sona erdi. Kötü hava koşulları nedeniyle ertelenen Eskişehir (deplasman) ve iç sahada ki Tavşanlı Linyit maçlarını kazandığımız takdirde Fenerbahçe'nin Kartalspor deplasmanından  alacağı sonucu beklemeden Final Grubu'na adımızı yazdırıcaz kısmetse.

Geçen haftaki Sakaryaspor kadrosuna göre tek değişiklik kaledeydi. Maçı gerektiği gibi ciddiye alan teknik ekip kaleyi A Takımımızın 3.kalecisi Harun Tekin'e devretti. Onun haricindeki kadro ise geçen haftaki ile aynıydı. Defans dörtlüsü Deniz - Taha Can - Caner - Cemal, orta sahada Emre Pehlivan - Barış Örücü - Bilal Şeflek, kanatlarda Osman Demir ve İsmail Haktan Odabaşı ilerde ise Gökhan Murat ilk 11'i ile çıktık Dereağzı Tesisleri'ne.

İlk 20 dakikasını kaçırsamda maçı Fenerbahçe TV sayesinde canlı izleme şansımız oldu çok şükür. İlk yarıda rüzgara karşı mücadele eden takımımız savunmada iyi gözüksede hücumda pek etkili olamadı. İkinci yarı ile birlikte etkili olan kar yağışı oyunu oldukça güçleştirdi ve rüzgarı arkasına alan gençlerimiz hücumda daha çok gözüktü ancak bir türlü golü bulamadık. Bu yarıda rakibe daha fazla pozisyon veren takımımız neyse ki Fenerbahçe'nin ileri uçtaki yerli ve genç Guizası Eren Yeniçeri'nin 3 net pozisyonu harcaması nedeniyle kalemizde golü görmedik. Onun haricinde Harun'un da yaptığı kritik kurtarışları es geçmemek lazım bugün oldukça başarılıydı.

İkinci yarı kar nedeniyle biraz ziyan olsada ben bugün takımda genel olarak Barış Örücü'yü oldukça beğendim. Barış'ın dışında stoper ikilimiz Taha Can ve Caner'de uyumlu ve başarılı performanslarını devam ettirdiler. Onlar haricinde bugün Emre Pehlivan ve Deniz Aslan'da iyi maç çıkardılar bana göre. İsmail Haktan'a değinmezsem olmaz. Bugünde yokları oynadı ve Harun Şen tarafından 65.dakikada sanırım oyundan alındı, düşünün A2 nin hocası bile ancak o kadar sabredebildi. Acilen kafasına ''ben futbolcu olacağım'' anlayışını sokması gerekiyor bence. Emekliliğine 3-5 ay kalmış işçi/memur gibi görevini idare etmekten vazgeçmeli.

A2'nin final grubuna adını yazdırması için önünde iki maç kaldı. İç sahadaki Tavşanlı Linyit maçı önümüzdei pazartesi günü Vakıfköy'de oynanıcak, ertelenen Eskişehir maçının ise henüz tarihi belli değil sanırım. Kalan iki maçı kazanıp yola Final Grubu'ndan devam etmek lazım. Hadi rasgele...

29 Ocak 2012 Pazar

Bir aslan miyav dedi, Bursalı bayanlar kükredi!

Her yönüyle garip bir maç izledik dün akşam. TFF'nin verdiği bir ceza mı değil mi bir türlü karar veremedim. Neyse ki tribünü dün akşam sahiplenen bayan taraftarlarımız ellerinden geleni ardına koymadı ve adeta tribün dersi verdi cümle aleme. Gösterdikleri çabayı ne kadar övsek az gerçekten bu soğukta stadı %80-90 oranında doldurmak her babayiğidin harcı değildir. Maç öncesinde, esnasında ve sonunda gerçekten çok güzel enstantaneler izledik tribünden. Şunu da söylemeden geçmek olmaz dün bayanlarımızda forma değilde elbise olsa görüntüler acaba bir kına gecesinden  mi diye düşünebilirdim :) Yerlerinde bir an olsun durmayan ve maç öncesi, maç sonu derken 3 saate yakın üst düzey performans gösteren tribünün bayanlarına gerçekten helal olsun.

Birazda maça geçelim, Ertuğrul Hoca'nın sol beke Hakan Aslantaş, sağ beke Serdar Aziz hamlesi Fatih Terim'in Emre Çolak ve Riera seçimlerininde katkısıyla çok iyi işledi diyebiliriz. Emre Çolak'ı esas mevkisi olan sol açık yerine sağa yollayan Terim, formsuz Riera'yı da sola koyarak bir nevi ekmeğimize yağ sürdü. Tabi ki burda kendi beklerimiz Serdar ve Hakan'ın üst düzey mücadelesini es geçmek olmaz. Özellikle Hakan maçın defansif anlamda yıldızıydı bana göre. Ayrıca Carson'da dün gecenin kritik isimlerinden biriydi. 1 maçlık dinlenmek İngiliz eldivene iyi gelmiş bence, ilk yarıda Elmander'in şutunda yaptığı kurtarış, Sercan ve Kazım'ın pozisyonlarında yaptığı zamanında çıkışlarla kalesini gole kapattı. Zaten Bursa'da gol yedik mi mücadele kazanamıyoruz bu sezon içerde gol yiyerek puan aldığımız tek maç Trabzonspor mücadelesiydi.

Birazda takımın hücum yönünden bahsedelim. Sanırım iç sahada gol pozisyonu açısından en kısır maçımızdı. Attığımız gol haricinde Galatasaray kalesinde ciddi bir tehlike oluşturamadık desek yalan olmaz. Attığımız gol demişken maç öncesi twitter'dan golün adı Sestak demiştim, ağları sarsamasada Batalla'nın golünün yarısınıda ona yazmak gerekir. Muhteşem bir asist yaptı, İkinci yarıda oynadığımız maçların yıldızı Pablo Batalla'ya da Muslera'yı klas bir vuruşla avlamak düştü. Ve 1,70'lik Pablo Bursaspor'u sırtlayan adam olmaya devam etti.

Birazda Galatasaray cephesine değinelim. Fatih Terim'in Galatasaray adına bu sezonun en kötü yabancı transferi olan Riera'yı dün sahaya sürmesi, Emre Çolak'ı da ters kanada yollaması ve ilerde Sercan'a şans vermesi Galatasaray'ın gol atmasını neredeyse imkansız hale getirdi. Sercan hep bildiğimiz Sercan, 4 senedir üstüne koyamadan idare ederek futbolculuk hayatını devam ettiriyor. En büyük hastalığı olan kararsızlıktan hala kurtulamamış. Galatasaray'dan sonraki durağını şimdiden merak ediyorum.

Aslında kazandığımız maçlardan sonra rakip teknik direktörü dinlemek pek huyum değildir ama rakip Galatasaray olunca her kanalda bu açıklama karşınıza çıkıyor bir şekilde. Sinyor Terim'de dün ''pozisyon zenginliği''nden dem vurmuş basın toplantısında, Bursaspor'un pozisyona giremediğinden kendi takımının ise pozisyon zenginliği yakaladığından falan bahsetmiş. Ama bence Fatih Hoca'nın aklı garip garip reklamlarda kalmış. Sonuçta futbol bir skor oyunu (kaleye) girene çıkana bakmak lazım.

Şimdi biraz nefes alıp yeni haftayla birlikte Trabzonspor deplasmanına odaklanma vaktidir, umarım camia olarak yüzümüzdeki gülücükler eksik olmaz.

Açılın Beyler

Uzun bir aradan sonra yüzlerin gülüyor olması ne güzel değil mi? Dün akşam öyle bir maç oynandı ki Bursa Atatürk Stadında her anı bir tarihti adeta…

Son 4 sezonda Galatasaray bize gol dahi atamadı Bursa’da ve bu maçlarda 3 galibiyet ve 1 beraberlik elde ettik yani artık bu galibiyetlerde sıradan oldu bizim için. Rakip Bursa’mıza 14 maçlık yenilmezlik serisi ile adım attı fakat ulu önderimiz Atatürk’ten ismini alan stadımızda tabir yerinde olursa, Atatürk’ün bir sözü ile ‘Geldikleri gibi gittiler’.

Bu maçın diğer bir aslında en büyük özelliği ise cezamızdan dolayı stadın kapılarının Bayan ve 12 yaş altı erkek çocuklara açılacak olmasıydı. Bu konuyu biraz ele almak gerekir sanırım çünkü bu havada onca insanın orada toplanması basit bir iş değil. Tribünü bilen kız kardeşlerimizin, ablalarımızın arasındaki etkileşimi ve haberleşmeyi görünce şaşırmamak elde değil. Onlardaki azmi, hırsı görünce duygulanmamak elde değil. Yalandan dolandan değil gerek pozisyonlara olan tepkileri, gerek sürekli maçın içinde oluşları, yapılan tezahüratlar ve takımı ateşleme konusunda gerçekte çok iyi iş başardılar.


Tribün anlamında gözüme çarpanlar ise bizde klişe olan bir cümle vardı “Abi neden maçtan önce bağırıyoruz ki, maç başlayınca da yoruluyoruz bağıramıyoruz” diye fakat dün akşam ile birlikte bu cümle bende tamamen mazi oldu. Çünkü bayanlar hem maç öncesi, hem devre arası hem de maç sonrası gayet güzel bir şekilde tezahüratlarını yaptılar. Maç başlayınca biraz bocalasalarda toparlanmayı da iyi bildiler. “Hey oley BURSASPOR, BURSASPOR” tezahüratını da layıkıyla yerine getirdiler, umarım duymuşsunuzdur beyler J

Bursa Atatürk Stadyumunda annem ve 2 kız kardeşimde yerini aldı dün akşam eve geldiklerinde ise yüzlerindeki ifade görülmeye değerdi, hadi kızlar maça gitmeye alışık fakat annemdeki görüntü bambaşkaydı. Gelir gelmez bir sonraki maç ne zaman diye sordu, Trabzon deplasmanı deyince ooo çok uzakmış gelemem oraya kadar dedi Allah’tan. Bir an korktum deplasman falanda yapmaya kalkacak bizimle diye J

Bursa insanı takımına sahip çıkar genel olarak, dün akşam gördüğümüz diğer bir görüntü ise, orada bulunanların abisinden, eşinden, babasından, kuzeninden bir takım şeyleri öğrenmiş olmasıydı. Ben açıkçası kendi adıma gurur duydum. Hatta saha kapama gelirse gelsin bu saatten sonra, maç başlamadan kafamda olan acabalar dün akşam itibari ile uçup gitti aklımdan, gözüm hiç mi hiç arkada değil.

Biz taraftarların şapkamızı önümüze koymamız gereken bir maç yaşadık, görün bakın destek neymiş. Uzun zamandır yapmadığımız şeyi bayanlar yaptı, belki de bayanların dün akşam ki görüntüsü bizi titretip tekrar şahlandırır kim bilir? Yönetimin şapkasını önüne koyması gerekir, babasının yanında ufacık kardeşlerimiz zamanında stada alınmazken dün akşam gördünüz görüntüleri, umarım sizde pişman olmuşsunuzdur ve seneye küçük taraftarlar için gerek kombine gerekse indirimli bilet şeklinde bir uygulama yaparsınız. Çocuklar annesiyle-ablasıyla değil, babasıyla da maç izlemek ister.

Şüphesiz ki 16 Mayıs 2010 tarihinin en büyük getirisi dün akşamki görüntülerdi, o muhteşem günü ve dün akşamki kusursuz görüntüyü yaşatanlara sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Dün akşam itibari ile binlerce daha timsah, binlerce yeşil inci kazanmış olduk.

Sana fena halde aşığız Beyaz’a aşık Yeşil şehir…

Elimizin Hamuruyla Bunun Da Üstesinden Geldik


Yazmayı özlemişim… Belki de dünya tarihin de ilk olarak da nitelendirilen bir sistemle sezon başı takımların “seyircisiz” maçlarına bayan ve çocukların alınması kararı alınmıştı.
Seyircisizi özellikle tırnak içinde belirttim çünkü yok öyle bir şey. Seyircisiz maça 18000 bayanın geldiği nerde görülmüş ki? Bahsettiğim maç 30 derecede değil -5 derecede.

Biz bu ilki de bu gece tüm Türkiye’ye gösterdik elimizden geldiğince. Her ne kadar yanlı medya bunu göz önüne getirmek istemese de, biz tıpkı 2010’da ki gibi imkansız denileni bu akşam yeniden gözler önüne serdik.

Ben teknik, taktik pek bilmem. Bayan gözüyle izlerim futbolu. Ama dip not düşeyim ofsaytı biliyoruz çok şükür J O yüzden maçla ilgili konuşmayacağım. Bu gecenin güzelliklerini kalemim döndüğünce izah etmeye çalışacağım.

Malum Sivas maçından sonra böyle bir söz de “ceza”yı hepimiz bekliyorduk ki nitekim yanılmadık da. Cezanın ardından beylerin kafalarda soru işaretleri de olmadı değil. Bir çoğu doldurabilir miyiz? Diye şüphe duyuyordu, bir kısmı da maça gelenlerin içinde daha çok galatasaylı bayanların olacağını düşünüyordu. Evet biz bayanlar olarak bu gece hepinizi şaşırttık biliyorum, mütevazı da olamayacağım mazur görün J

Ekran başında nasıl göründük, duyulduk hiç bu ayrıntılara takılmadan maç sonu genel görüşler “helal olsun size” yönündeydi. Biz Bursaspor taraftarı olarak farkımızı bir kez daha ortaya koyduk ve düşman çatlatırcasına doldurduk stadımızı. Gerçeği itiraf etmeliyim ki ben bile bu kadar olacağımıza inanmıyordum. Maç saati yaklaştıkça şöyle bir etrafıma bakındım ki maraton hınca hınç. Bu sene maratonu hiç böyle görmemiştim. Kapalı kale arkasına bakıyorum orasının da maratondan aşağı kalır yanı yok. Hatta ve hatta kapalı ve vip tribünleri bile neredeyse tamamen doluydu. Her yerde Bursasporlu olmaktan gurur duydum amaa bu akşam çook çook daha gurur duydum. Maç sonu gelen telefonlar da bir o kadar güzel ve onur vericiydi hepinize teşekkür ederim. Bu arada TFF’ye de teşekkürü borç bilirim. Onların ceza olarak algıladığı bize ve takımımıza hediye oldu. Yine ters köşeye yatırdık insanları.

Daha 2 hafta önce neredeyse hiç susmadan küfür eden bayanlar topluluğunun maç sonu tribün dersi verdik diyerek maçtan çıkması ve bunun üstüne de Bizans medyasının “beyleri aratmadılar” söylemi de cabası. A akıllılar küfür etmekle ders mi verilir. Ders almak istiyorsanız Bursasporlu taraftarları takip etmeniz yeter. He tabi buda sizin işinize gelmez malum 2010'da hepinize şişe şişe sodalar hediye etmiştik, kolay hazmedin şampiyonluğumuzu diye...

Bağardık, çağardık ve süper bücüründe katkısıyla 3 puanı attık cebe. Belki lig de çok iyi durumda değiliz ama bu gece 3 puanda çok daha fazlasını kazandık. Golden sonra galatasarylı bir bayanın suratına atılan çekirdek poşedi ve buna rağmen ağzını açamayıp sus pus olması ayrıca zevkliyidi. Allah’a bir kez daha şükür ettim beni Bursalı, Bursasporlu yarattı diye.

Son olarak da şunu belirtmek istiyorum. Sercan hala bildiğimiz Sercan. Boş kaleyi önüne koysan topu auta çıkarır. Ne diyelim sağlık olsun onu da Fatih hocası düşünsün J

28 Ocak 2012 Cumartesi

Dört


Yazı yazmayalım Mehmet Ali Aydınlar'ın Süper Ligi'nde dolu dolu 4 hafta olmuş. En son son dakikasında güldüğümüz Mersin İdman Yurdu maçı sonrasında yazmıştım birşeyler. Maç yazısını arkadaşlar yazacaktır illa ki, hatta blogumuzda "Vurgun" ismiyle yazan arkadaşımız bugün Bursa'da tribünde olup tarihe tanıklık eden sayılı insanlardandı.

4 hafta da ne oldu ? Genel bir özet yapmak gerekirse bir nebze dejavu yaşadık diyebiliriz. Kayserispor ve Mersin İdman Yurdu galibiyetleri sonrası Beşiktaş ve Sivasspor mağlubiyetleri ardından Gençlerbirliği maçının 92. dakikasına kadar kesin "dejavu" bu diyorduk ama kırılma anını yine, yeniden yaşadık ve ardından Galatasaray galibiyeti geldi. 4 haftanın maalesef özeti böyle sade ve sadece "4" puan.


Öncelikle Beşiktaş maçıyla başlayalım; Basser'in Afrika Kupası'na katılmasından ötürü sağ bekte Hakan Aslantaş ile başladık ve maalesef bu maçın adamı Bursaspor'da olumsuz anlamda Hakan Aslantaş oldu. Daha maçın başında fazla özgüven sebebiyle Necip'e kaptırdığı gol kalemizde gol oldu. Batalla ile cevap verdik ama Edu'nun belki 100 tane vursa 1 tane gol olacak şutu bizi es geçmedi aynı ilk yarıda Sivok ve Holosko'nun attığı gollerdeki gibi futbol şansıyla beraber sonrasında yüklendik, 2. yarıda İnönü'yü Bursaymış gibi oynadık ama son hamleleri yine yapamadık ve yüklendiğimiz dakikalarda Mustafa Pektemek skoru tayin etti. Maç sonu akılda kalan Rüştü'nün topu kale çizgisinin gerisinde tutması ama bunun değer kazanmaması hadi bunu geçtim. Lig Tv'nin Pierro iki yüzlülüğü vardı.


Bursa'da Sivasspor'u ağarladık sonrasın açıkçası Beşiktaş maçından daha korktuğum bir maçtı bu benim. Sivasspor bu sene gayet disiplinli ve başarılı bir takım hüviyetinde. Bu maçta da geriye düştük zaten geriye düştüğümüz maçları çevirme gibi bir huyu sahip değiliz bu sene pek hatta Bursa Atatürk Stadyumu'nda gol yediğimiz maçlarda 3 puanda alamıyoruz ayrıca. Maçın içine geçersek bu maçın sürprizi de Pinto'ydu İlk yarısını iyi oynadığımız maçta sahamızda 8-9 oyuncumuz varken kontra atak yemeyi başarabildik. Bu golün faturasını Ertuğrul Hoca Hakan'a kesmiş olacak ki 2. yarıda Ömer Erdoğan-Hakan değişikliği oldu ve Serdar sağ bek mevkine geçti. Hakan bu 2 maçta gösterdiği gibi kötü bir oyuncu değil ama başlayabileceği en kötü kariyer başlangıcını yaptı Bursa'da. Bu maçta da ilk yarı Batalla'nın verilmeyen net pozisyonu vardı. 2. yarı oyunda etkinliğimiz yitirdik Sivasspor daha baskın ve ciddi ataklarda bulunan takımdı ama bir anlığına şans yüzümüze güldü. Bangura ceza sahasında yerde kaldı 84. dakikada. Yine yeniden Batalla sahneye çıktı en son Wederson penaltıyı kaçırdıktan sonra kaçınılmazdı bu. Tam umutlandık ama Hüseyin Göçek ve yardımcısı öyle bir penaltı çaldı ki aleyhimize bizim ligi neden Dünya'da kimse izlemiyor onun tezi olarak sunabiliriz mesela. Baştan sona eyyam kokan bu hareketi yetmez gibi Serdar Aziz'in erkekliğine kast edilmesine de kayıtsız kaldı. Belki oyun anlamında 3 puanı hak etmemiştik ama 2 net penaltıyı vermeyerek üstüne Sivasspor'a da penaltı hediye ederek Bursaspor'un kötü oyununun önüne geçmeyi başardı ki biz ne kadar kötü olursak olalım buna hakkı yok bir hakemin.


Ve geldik benim bu sezon tüm ümitlerimi taça attığımız maça. Gençlerbirliği 2- Bursaspor 2 kağıt üzerinde bakıldığında bu sezon evinde sadece Galatasaray' a yenilmiş bir Gençlerbirliği'nden bu kadar kötü giderken 1 puan almak güzel gözüküyor olabilir ama maçın içine girdiğimizde kazın ayağı bambaşka oluyor. Saha zemininden de kaynaklanan tutuk bir oyun vardı 2 tarafta da ama Bursaspor önce yeni golcüsü Pinto'nun bireysel becerisi ardından N'Diaye'nin teşebbüs etmesine saygı göstersem de daha çok şans golü diyebileceğimiz bir gol ile ilk yarıyı 2-0 önde kapamayı başardı ya sonrası, sonrası tam anlamıyla felaket. Klasik olarak 2-0 sonrası geriye yaslandık aslında bunu anlayabiliyorum çünkü özgüven kelimesi artık Bursaspor'a uğramaz oldu. O gün Batalla'da gününde olmayınca iyiden iyiye tutuk gözüktük. 2-0 sonrası Gençlerbirliğ'ninde öyle çokta baskın olmadığı bir maçta Hoca'nın Batalla'yı Galatasaray maçına saklayacağını düşünüyordum ki öyle de oldu ama Batalla yerini Musa'ya bıraktı. Bu bence bizim iflasımızdı. Belki hiçbir zaman kendini bulamasa da Batalla'yı yedekleyen bir Insua'yı gönderip yerine kimseyi almadık ve Musa-N'Diaye-Adem 3lüsüyle sahada kaldık ve maçı 2-0 dan 2-2 ye gelmesini izledik acı içerisinde. Kağıt üstünde 3 savunmacı ile 2 gol yemek ne kadar acı aslında futbol oynamamanın diyeti. Ayağına top yakışan 1 tane topçu olmayınca sahada aslında müteber sonuç 2-2. E böyle olunca da Insua bile "Badem Gözlü" olabiliyor. Yalnız bu maçın acısı burada dinmedi 90+2 de Svenson değişikliğini yaptı Ertuğrul Hoca. Futbol bu 2 - 0 dan 2-2 ye gelebilir nitekim o akşam Barca'da Madrid karşısında 2-0 ı koruyamadı ama Svenson değişikliği hedeflerin taca atılmasıydı benim için. Keza Ertuğrul Sağlam'da "Bu sene böyle geçecek" e O böyle söylüyorsa benim hayal kurmamın ne manası var.

Derken kaybedeceğimiz tahmininde bulunduğum ama galibiyet ile döndüğümüz Galatasaray maçını oynadık. Aslında oyun olarak sadece disiplinliydik ama önemli değil daha evvelinden iyi oynayıp puan alamadığımız, berabere kaldığımı çok olmuştu bu anlamda eleştirmiyorum ama üzülüyorum Bu takımın bence bariz eksiği N'Diaye'ye Co-Pilot olacak ayağına top yakışan, futbol zekası yüksek bir oyuncu iken transferi kapatmamıza. Türkiye Kupası'nı hedef koyamayacak olmamıza. Kırgınım açıkçası biraz Svenson hamlesine, Insua'nın gidip yerine birinin alınmamasına.


Galatasaray maçına değinmeyeceğim çok fazla. Hakan Aslantaş için ısınma maçı olmuştur umarım bugün sahada en özverili 3 oyuncudan biriydi bana kalırsa. Maçın gerçek yıldızı Carson, galibiyetin mimarı da Batalla'ydı. Ve tabii ki bu Gecenin yıldızları da soğuk havaya rağmen tribünü dolduran Bayan Bursasporseverlerdi. Bursa'nın ne denli önemli bir futbol şehri, ne kadar büyük Bursaspor sevdalsı olduğunun resmiydi bu gece. Herkesin emeğine sağlık.


Şimdilik bu kadar, Çarşamba rakip Trabzonspor. Maç Trabzon'da ve ben Orada kazandığımız hiç hatırlamıyorum. Belki de yoktur öyle bir maç. Neden bir ilk olmasın ?

23 Ocak 2012 Pazartesi

A2 Üzerine Değerlendirmeler...



Bu sezon ilk kez A2 Takımımızın maçını izlemek kısmet oldu. Üstüne bir yazı yazmasak olmazdı. Vakıfköy'de oynanan ve 13:30'da başlayan mücadelede rakip A2 Ligi 2.Grup'ta son sırada bulunan Sakaryaspor A2 Takımı'ydı. A2 Takımımız sahaya; Faruk Polat, Deniz Aslan, Cemal Kaldırım, Caner Şen, Taha Can Velioğlu, Barış Örücü, İsmail Haktan, Bilal Şeflek, Gökhan Murat, Emre Pehlivan, Osman Demir ilk 11'i ile çıktı.


Maç öncesi rakibin son sırada olmasından mıdır bilmiyorum benim ümidim daha etkili bir futbol izlemekti ancak bunu pek sahaya yansıttığımız söylenemez.Sadece bu maç üzerinden kısa kısa oyuncular hakkındaki fikirlerimi yazayım; Carson cezalı olduğu için muhtemelen Ankara'ya 3.kaleci olarak götürülecek Sercan Şen'in yerine bugün kalede Faruk Polat görev aldı. Faruk maç içinde sadece iki kez yere yattı desek yanlış olmaz heralde. Bir karşı karşıya pozisyonda ayakları ile tehlikeyi uzaklaştırdı bir de yediğimiz frikik golünde topu 90'dan çıkaramadı. Onun haricinde pekte zorlayamadı Sakaryaspor oyuncuları kalemizi.


Defans bekleri sezon öncesi aldığımız gurbetçilere emanetti. Sağ bekte Deniz Aslan sol bekte ise Cemal Kaldırım vardı. Deniz oldukça hırslı bir oyuncu, iyi de oynadı bugün açıkçası ilk 2 maçta vasatı aşamayan Hakan Aslantaş'tan bir eksiği var mı acaba diye düşünmeden edemedim maç esnasında. Cemal ise bilekleri sağlam bir oyuncu gibi gözüksede bu fizik ile Bursaspor'un sol bekini emanet edebileceğimiz bir oyuncu gibi gelmedi bana. Stoperlerimiz Taha Can Velioğlu ile Caner Şen uyumlu ve az hatalı bir maç çıkardılar. İkiside güçlü bir fiziğe sahip. Özellikle 1994 doğumlu Taha Can hava toplarının hemen hemen hepsini aldı ve bugün ufak tefek hatalar olsada iyi bir maç çıkardı.


Orta sahanın sağ kanadında oynayan İsmail Haktan'ı ise yorumsuz geçmek en iyisi sanırım. 2 senedir Bursaspor A Takımı ile maçlara çıkıp az/çok süre alan bir oyuncunun A2 Ligi'ni kasıp kavurması gerekirken İsmail Şanlıurfaspor maçının ardından bugünde bu takımda yerinin olmadığını gösterdi. Sol kanatta görev alan Osman Demir ise maçın açılış golünü atan isimdi, hızlı bir oyuncu ancak bu fizik gücü ile A Takımı zorlayabilecek bir oyuncu değil. Orta sahada görev alan Barış Örücü'den ben bugün biraz daha yıldızlaşan performans seyrederim diye umuyordum ancak o da takımın genel havasına uyup idare etti. Emre Pehlivan ise yeteneginin ve hızının yanına birazda agresiflik koydu mu A Takımı daha fazla zorlayabilir. Bilal Şeflek bugün 1 gol 1 asist ile mücadelenin istatistiki anlamda yıldızıydı. Orta sahadan aldığı toplarla kaleye dikine gidebilen ve hücum bölgesine attığı isabetli uzun toplarla dikkat çeken genç oyuncu kendini dahada geliştirirse Bursaspor için bir kazanım olabilir. 


Hücum bölgesinde görev yapan Gökhan Murat ise çok koşup çabalamasına rağmen bir Okan Deniz değil diyebilirim. Aklımda kalan tek pozisyonu altı pasın içine yapılan çok net bir ortayı dışarı vurarak harcaması.


İlk yarıda Osman, ikinci yarıda Bilal'in golleriyle 2-0'ı yakaladıktan sonra yediğimiz muazzam frikik golü günün Sakaryaspor adına tek artısıydı. Ayrıca değinmeden geçemeyeceğim Sakaryaspor'un antrenörü bana Yılmaz Vural'ı anımsattı. Sürekli sahaya müdahaleler ve az sayıda seyirciyi güldüren serzenişlerle... (''Oğlum niye pas vermiyorsun boşa ben mi burdan kumandayla oynatıcam seni?'' gibi)


Son olarak ufak bir bilgi verelim. Bugün maçı izleyenler arasında U18 ve U19 Milli Takımı'nın antrenörü olan Emre Aşık'ta bugünkü karşılaşmayı izleyenler arasındaydı. U18'e çağırılan üç oyuncumuzdan sadece Taha Can bugün sahadaydı ve sanırım bugünkü başarılı oyunundan sonra U19'a terfi edebilir.


Fenerbahçe'nin bugün kaybetmesiyle gençlerimiz ertelenen Eskişehirspor maçını kazanmaları halinde ikinci sıraya çıkıp Play Off barajına girecekler. Tabiki Eskişehir'i yendikten sonra  Fenerbahçe deplasmanından mağlup olmadan dönmeleri gerekicek. A2 ile ilgili şimdilik bu kadar sağlıcakla kalın :)

21 Ocak 2012 Cumartesi

Mutlu yıllar Ivan Ergic

Bursa’dan ve Bursaspor’dan önemli bir değer geldi geçti. Sanırım en kısa zamanda anladığımız oyuncumuz ya da genel bir tabirle bireydi diyelim.

Kafası aynı biz gibi çalışan, insani değerlere önem veren, paranın her zaman ikinci hatta en arka planda kaldığı kişilikti kendisi. Mesela ‘Benim hiç kırmızı bir spor araba hayalim olmadı’ demişti bir keresinde, istese en kıyak arabayı çekebilirdi altına fakat o hep tercihini ikinci el arabalardan kullandı. Mesela hiç moda olan şeyleri giymedi, marka diye adlandırılan isimlerden değilde kermeslerden giyinmeyi tercih etti. Dış görünüm, etiket onun için problem değildi. Canı isteyince saç sakal bıraktı, canı isteyince kesti. Para hiç önemli değildi onun için, ‘Çok param var ama bu parayla çocukluğumu geri alamam; oradaki arkadaşlarımı,akrabalarımı parayla geri alamam’ diyordu.

Renkli bir kişiliği vardı, bir gün tesislere gittiğimizde kendisiyle resim çektirmek istediğimde ‘Foto 5 lira, ama Bursasporluysan bedava’ esprisine baya bir gülüşmüştük, kendisi gibi kocaman bir yüreği vardı. İnanılması güç bir adamdı Ergic, ligin devre arasında İzmir’de bir üniversitede konuşmacı olarak dahi katılım göstermişti.

Aslında benim kalemim Ergic’i anlatmaya yetmez onun için sürekli okumak lazım, sürekli röportajlarını dinlemek lazım ve onu anlamaya çalışmak lazım. Yazdıkça aklıma geliyor, nasıl unutulur Manchester United maçı için durumu olmayan ailere ve küçük çocuklara bilet alıp dağıttırdığın. Hatta bu olay basına yansıdığında nasılda kızmıştın. Nasıl unutulur ‘Manu’yu izlemek onlarında hakkı’ cümlen. Futbolun endüstriyelleşmesine karşı çıkan bir futbolcuydu, ‘Forma reklamı gözüksün diye sevinemeyecekmiyiz’ diyerek buna en güzel tepkisinide koymuştu zaten. Kariyeri boyunca hiç kırmızı kart görmeyecek kadar dürüst ve kasti faul yapmayacak kadar saygılı bir kişiydi.

Mesaj vermektende hiç kaçınmadı, Bursaspor tv de Nereden Nereye isimli programda stadyumla ilgili kurduğu cümlelerde unutulacak cinsten değil; ‘Burdaki statta birçok aynıya sahibim, belki 2 sene sonra yeni bi stat yapılacak ve eski stat yıkılmış olacak ve buda çok farklı duygular getircek eski statla ilgili’ cümleni zamanında anlayamadık Ergic fakat şimdi çok güzel anlıyorum ne anlatmak istediğini. Ertuğrul hocayla ilgili bir cümlesinde ‘Her golden sonra futbolcuların hocasına koştuğu bir takım görmedim’ demişti, birde giderken bir cümle kurmuştu ‘benden daha iyi birini transfer ederseniz mutlu olurum fakat alamazsanız çok üzülürüm...’


Kısacası böyle bir adamdı Ivan ERGİC. Kendisini geç bulduk, erken kaybettik fakat şu taraftan bakmak lazım ya hiç gelmeseydi ve kendisini hiç tanımasaydık...Umarım birgün tekrar geri gelirsin bu topraklara ama futbolcu ama teknik heyet ama altyapı ama yönetim bazında. Hatta gel başkan ol kulübe Ergic...

Nice mutlu yıllar, iyiki tanıdık seni Ivan. Bir futbolcudan daha fazlası...

ŞİKE YAPANLAR KÜMEYE !


Yıllar, yıllar önceydi. O zamanlar gençtim daha kanım kaynıyordu. Gücümün yettiğince her maça giderdim. Babadan kazanılan bir Bursaspor sevdası yaşıyordu içimde. Aslına bakarsan bizim öyle çok kazanılmış bir başarımızda yoktu. Bursa’da yaşıyor olmanın verdiği gururla Bursaspor’umuzu desteklerdik. Nice nice efsaneleri barındırdık. İmparator Nejat Biyediç’imiz, Amigo Yaşar’ımız, timsah yürüyüşünün mucidi Musisi’miz, Ertuğrul Sağlam’ımız...

Nejat Biyediç en zor zamanlarımız da hep bizi sırtlayan oldu. Amigo Yaşar’ımız trübünlerin efsanesiydi. Musisi’miz pek sevmişti bu taraftarımız onu. Bir de Ertuğrul Sağlam’ımız vardı. Kulübümüze attığı imzadan sonra şehir olarak inanmıştık, çok şey bekliyorduk kendisinden. Nitekim başardıda. İmzasından tam 1,5 sene sonra o zaman için 47 yıllık tarihimizde lig şampiyonluğu kupasını müzemize kaldırmıştı. Öyle bir şampiyonluk yaşamıştık ki Şükrü Saraçoğlun’da bile timsah yürüyüşleri yaptırmıştık. Yanlış anlama he sakın bize sevindiklerinden değil 2 dakikalıkta olsa şampiyon olduklarını sandıklarından akıllarınca bizle dalga geçmek içindi. Ama yanlış anons kurbanı oldular.

Aradan bir sene geçti ve o senenin şampiyonu bir önceki sene şamar oğlanına çevirdiğimiz Fenerbahçe oldu. Bu sefer temkinliydiler iyice emin olduktan sonra sevinmeye başladılar. Ama gel zaman git zaman bu kez 2 dakika değil 2 aylığına şampiyonluk sevinci yaşadılar.
3 Temmuz 2011 sabahıydı. Haberler son dakika olarak geçiyordu. Meğersem bizim şamar oğlanı “bedavamı sandın, para verip aldım” kampanyasından yararlanıp almışlar o kupayı tabi beraberinde 7 kulüp daha vardı.

Ozamanın kanunu belliydi. Şike,teşebbüs gibi olayların sonucunda kendini bir anda alt ligde buluverirsin. Nitekim kanundan yola çıkarak bjk,ts,fb,Sivas… kendilerini bir anda alt ligde buluverdiler. Bizim zamanımızda kanunlar takır takır işlerdi. Yok öyle torpil falan.
Bir anda bizi o senenin şampiyonu ilan ediverdiler. Rüya gibiydi tekrardan dökülmüştük sokaklara. Bütün Türkiye ne kadar onurlu bir şampiyonluk yaşadığımıza şahit olmuştu. Güzel yıllardı anlayacağın.

Aaa, uyudun mu canım oğlum benim daha masalın sonuna gelememiştim. Neyse her masaldan çıkarılacak bir ders vardır elbette. Burada ki gizli dersimiz de onur ve şeref üzerineydi. Gerçeğe döndüğümüzde böyle bir dünyanın olmadığını hepimiz çok açık ve net görüyoruz. Böyle bir olay da ancak masallarda olur zaten. Haydi kalın sağlıcakla…

18 Ocak 2012 Çarşamba

KARIN AĞRISI


Facia olarak nitelendirdiğim maçın 4. günündeyiz. Maçın özetine bir kez bile göz atmamış olmama rağmen her pozisyon hafızamda yer edindi. Şahsi fikrim olarak unutmayacağım Beşiktaş JK maçlarından biri oldu benim için. Neyse bugün maçtan bahsetmek istemiyorum zaten bir çok yerde yazıldı çizildi,günah keçileri seçilip idam edildiler bile.

Bir ara transfer sezonunun 13.gününü de geride bırakmak üzereyiz. Ama geriye şöyle bir bakıyoruz da ele avuca gelecek yada şöyle demeliyim saha da kendini gösterebilecek bir oyuncu edinebilmiş değiliz. Zaten transfer dönemleri Bursaspor için oldum olası sancılı bir dönem olarak geçmiştir. Ya tutarsa mantığıyla aldığımız bir çok oyuncunun şuan akıbetini bile bilmiyoruz. Bizimkisi de Nasrettin Hoca’nın göle maya çalıp ya tutarsa hesabından öte bir şey değil.
13 günde aldığımız oyunculara şöyle kısa bir göz atalım. Önce Hakan. Basser’in Fas milli takımına gitmesiyle birlikte sağ beke acilen birileri gerekiyordu ki sezon başında alternatif olarak oynatabilceğimiz oyuncumuz mevcut değildi. Biz bu tercihimizi de Hakan’dan yana kullandık. Şanlıurfayla oynadığımız kupa maçından sonra kimimiz Hakan için pişicek yorumunu yaptık kimimiz ise ne köy olur ne kasaba. Kişisine göre değişir bu da zaten. Fakat yeni bir transferi daha ilk haftadan niye Beşiktaş maçında oynatıldı diye yorum yapan zihniyetleri de ben pek fazla kabul edemiyorum. Sonuçta bu bir oyuncu ve elbette oynamak için geldi maç seçip oynatmama gibi bir lüksümüz yok, kaldı ki madem oynamasın diyoruz yerine kim çıksın sahaya? Mutlu Topçu’mu geçsin yada Birol Berkem?

Siz bunu düşüne durun ben Pinto’ya geçeyim. Henüz kendisini yeşil-beyaz forma altında göremedik. Videolarını izleme şansım oldu oradan çıkardığım izlenimlerde pek iç açıcı olmasa da bir umut diyorum bende… Hatta sizi daha da uçurayım hani şu 20 maçta 21 gol atan B.Y. isimli bir futbolcu var ligimiz de heh işte o Pinto’dan bir yaş büyük ve bana göre hayatının en parlak sezonunu yaşıyor. Neden bizim Pinto’muz da en parlak dönemini biz de yaşamasın ki? Bursaspor imkansızların takımıdır olur mu olur… Olacaksa da eğer mümkünse adının başına “hırsız” yakıştırmasını almadan olsun Bursasporluya yakışanda budur.

Gelelim transfer gündemimizi en çok meşgul eden isim Turgut Doğan Şahin’e. Başından beri sıcak baktığımı söyleyebilirim buna. Keşke Turgut gibi hızlı bir adama sahip olabilsek. En azından Volkan’dan sonra ilaç gibi gelir. Kiminiz bana şuan da kızıyor olabilirsiniz kardeşe bu yapılır mı diye lakin şehidimizin emaneti kardeş taraftarlıktır, kardeş yönetim değil. Kaldı ki dünyanın hiçbir yerinde profesyonel liglerde böyle bir duygusallığa yer yoktur. Transferinden çok Ankaragücü taraftarlarına karşı düşüleceğimiz durum konuşuldu çizildi buda benim fikrim katılıp katılmamak sizlerin takdiri. Her gün yeni bir haber çıktı TDŞ Gaziantep’de, Galatasaray’da, Bursaspor’da bugün yine Gaziantep’e resmi imzayı atacak diye haberler dolanıyordu. Bu gidişle de Turgut değil klüplerin sözleşmesine emekli olabilmek için topladığı belgelere imzayı atacak.

Biraz konu dışına çıkıp kafamızı dağıtmak istiyorum. Şu dakikalarda dünyanın gözdesi olan El-Classico oynanıyor. İzleyelim de gözümüz gönlümüz açılsın. Biraz da hayal kuralım belki bir gün Türkiye liginde de böyle maçlar izleriz…

16 Ocak 2012 Pazartesi

TARAFSIZLIK !


Öncelikle şunu belirterek yazıma başlamak istiyorum. Dün gece çok net gördük ki bizim üzerimize oynanan oyunlar hala açık açık devam etmekte. Hala diyorum çünkü onca insan içeride şike olaylarında dolayı yatıyor olsa da bir kesim insanlarımız nasibini alamamış bunlardan.
Şahsi olarak düşündüğüm de galibiyete odaklanmıştım ki maç sonu benim için tam bir hayal kırıklığıydı. Kırılma maçımız olduğunu biliyorduk ki sahada mücadele eden bir takım bariz ortadaydı. Ama futbol bu mücadele her zaman işe yaramıyor. Becerin yüksek, hata oranın da rakip takima göre daha az olmalı. He bir de ufakta olsa o top seni sevmeli. Dün gece ki performansımız beni mutlu etmesine etti lakin sonuçta bir o kadar ters…

Maçtan ziyade hakkımızın açıkça yeniyor olması asıl can sıkan olay benim için. Gerek yayıncı kuruluş ve spikeri, gerek hakemler gerekse taraftarıyla dün akşam aynı dilden konuşan bir gruplaşma vardı dün gece.

ilk önce şöyle bir hakemleri alalım ele, zannediyorum ki hakemlerde bu maçın önemini çok çok iyi bildiklerinden ne tarafta olacaklarını da önceden belirliyor. Dün gece gole gitmemizi engelleyen her türlü oyunu oynadılar. Nedense Beşiktaş JK’ye kart çıkartırken daha bi cimri davrandılar. Hele öyle bir an var ki ilk yarının sonunda düşündükçe hala kan beynime sıçrıyor diyebilirim. Yan hakemin ve orta hakemin gör(e)mediği pozisyonda kale çizgisini geçen top maalesef gol değeri kazanmadı.

Yayıncı kuruluş ve spikerler zaten her zaman ortada. Öyle bir açtılar ki küfürlü tezahüratlarda sesi televizyondan değil de İnönü Stadı’nın yanındaymışım gibi duydum o sesleri. Eminim ki biz olsaydık minimum seviyeye inerdi o sesler. Öte yandan merak ettiğim bakalım PFDK Jimnastik taraftarına hangi cezayı uygun görecek. Onca küfüre rağmen. He bir de bize her zaman “Taraftarın neden olduğu saha olaylarından” ibaresine dayalı olarak cezayı kesen bu kurum bu kez acaba neyi öne sürecek. Bu da merak ettiğim hususlardan biri. Hani medya tarafsızdır diye kendilerini reklam ederler ya külliyen yalan bunu da en iyi bilen Bursasporludur. Açıkçası bu zamana dek lehimize yaptıkları bir şey göremedim ben. Maçın sonlarına doğru Ertuğrul Sağlam için yaptıkları tezahürata bile “çarşı”destek veriyor diyen spikerden ne beklersinki? Öyle ki bu grup kendini Türkiye’nin en iyi taraftar grubu olduğunu iddaa ediyor. Adana’da canlarını fazla yakmış olmalıyız ki hala kuyruk acıları ilk gün ki gibi taze. Kadını erkeği toplanmış Bursa’ya küfrediyor. Merak ediyorum içlerinde Bursa’dan jimnastiği desteklemeye giden hainler bu küfürlerde neler yapıyor? Sende Bursa’da yaşıyorsun be adam hani gururun nerede? Neyse zaten jimnastik bu duygulardan yoksun olduğu için sorgulanmasına da gerek yok.


Kısaca bütün medya maymunları toplanmış bize karşı birlik olmuşlar. Topçusundan malzemecisine kadar bu böyle. Bizlerin gücü yetmez bu düzeni değiştirmeye fakat diyorum ki ben önce Allah’ın adaletine inanırım. Tıpkı 2010’da ki gibi son gülen biz olacağız. Aksini düşünenlere de saygım var ama yorumlarını yaparlarken de yıkıcı değil yapıcı olmaları camiamız açısından daha hayırlı olacaktır kanaatindeyim.

İyi ki Doğdun Küçük Dev Adam

7 Temmuz 2009 tarihinde Bursaspor’lu yapan sözleşmeyi imzaladı dev adam ve oynadığı ilk sezonda Bursaspor tarihi bir başarıya imza attı. Şampiyonlukta katkısı yadsınamazdı süper bücürün, Ozan İpek ile birlikte attığı 8 golle takımın gol yükünde ilk sırayı almıştı.

Bursasporumuzda ilk forma giyen Arjanti futbolcu olan Batalla, ilk yılındaki performansı ile sevgimizi kazanmayı başardı. Kısa boyuna rağmen attığı kafa golleride dikkatlerden kaçmadı.

24 Kasım 2010 tarihinde Valencia deplasmanında attığı golle Bursaspor tarihine adını altın harflerle yazdırmayı başardı süper bücür.

Batalla sergilediği performansla günden güne biz taraftarların vazgeçilmezi oluyor. Bursaspor forması altında nice başarı dolu yıllar geçirmesini diliyorum.

İyi ki doğdun Süper Bücür...

Futbolun Katili

Dün akşam gördük ki ne yaparsanız yapın ülkede mantaliteler hiç değişmiyor. Yapılan hatalar nedense hep bizi buluyor. Soruyorum şimdi size bize yapılan diğer takıma yapılsa kıyametler kopmaz mıydı? Ortalık şu anda yeterince karıştırılmaz mıydı? Peki bize yapılınca ne oldu, o pozisyonda hakemin yapacağı birşey yok dendi...

Kardeşim basit bir şey değilmidir futbol , top çizgiyi geçerse gol olur denmiyor mu? Ama bize gelince tarihi replik ‘Buda mı gol değil?’


Yazacak o kadar çok şey var ki; Turgay atsa, Ozan’ın şutu girse, Bangura tavana dikmese, Step’in pozisyonuna penaltı çalınsa, çizgiyi geçen top verilse vs.vs. Zamanında sen değil miydin kardeşim hakemide futbolcularada golleri atan, sen değilmiydin umudunu yitirmeyen!

İstediğimiz tek şey, Adil oyun!

15 Ocak 2012 Pazar

Lig TV Pierrosu, Göreceli Teknoloji





Lig Tv'nin olaya yaklaşımı budur.


Evet, gol değil bak çizgiyi geçmemiş.

Ocağına Düştük Pinto



Şampiyonluk play-off'u ümitlerini diri tutmak için çıktık İnönü deplasmanına ama maalesef sonuç istediğimiz gibi olmadı. Hakan Aslantaş'ın tehlikeli yerde gereksiz çalım denemesinin faturasını  7.dakikada 1-0 geriye düşerek ödedik. Hemen ardından yakaladığımız mutlak gol pozisyonunda skoru eşitleme şansını Turgay ne yazık ki İnönü tribünlerine gönderdi. Harcanan bu fırsatın ardından iyi oyunumuzu sürdürüp 36'da Batalla ile eşitliği yakalasakta bu sefer gol yedikten 2 dakika sonra cevap verme şansı Beşiktaş'ın eline geçmişti. Ve malesef Edu Turgay'ın yakaladığı fırsatın bin kat zoru olan bir pozisyonda topu ağlarımıza yollayarak Beşiktaş'ı tekrar öne geçirdi.



İlk yarının son dakikasında Sestak'ın kafa şutunu kontrol ettikten sonra topla beraber çizgiyi geçen Rüştü'yü farketmeyen yan hakem ve Özgür Yankaya ilk yarının 2-2 bitmesine engel oldular. İlk yarıda Turgay ile başladığımız gol kaçırma yarışı ikinci yarı Bangura'nın değerlendiremediği iki pozisyon ve Ozan İpek'in kaçırdığı gol ile devam etti. Neticesinde Ozan İpek'in kaçırdığı pozisyonun hemen akabinde Mustafa Pektemek skoru 3-1 olarak ilan etti.

Maç hakkında çok bile yazdık. Beşiktaş JK gibi play off hedefinin kırılma maçında bu kadar çok gol kaçırıp bireysel hataya dayalı bir de gol yedin mi puan alman imkansızlaşıyor haliyle. Başlıktada belirttiğim gibi bu takım Pinto'nun ocağına düşmüştür. Şilili oyuncu ileri uçtaki takımın bu beceriksizliğini ortadan kaldırırsa bu gol kaçırma yarışı sona erebilir. Aksi takdirde o da Bursaspor'a son dönemlerde gelen Güney Amerikalı toprakları gibi vasatı aşamazsa sezon sonuna kadar maalesef ciddi bir kriz bizi bekliyor olacak.

Santrafor için hamlemizi Pinto ile yaptık, Sestak'ın da sağ kanatta yükselen formunu göz önüne alırsak bu takımın transferdeki önceliği N'Diaye'nin yanına kaliteli iyi bir ofansif yönü güçlü orta saha almak olmalıdır. Aksi takdirde çok başımız ağıracak sezon sonuna kadar...

10 Ocak 2012 Salı

Darısı İnönü'ye

Uğursuzluğunu daha önceden yazdığımız 2011 yılından kurtulup 2012 ile yepyeni bir sayfa açtık kulüp olarak. Önce ligde Kayserispor ve Mersin İdman Yurdu galibiyetleri ardından bu gece kupada alınan Şanlıurfaspor galibiyeti ile birlikte bu sezon ilk kez 3 resmi maç üst üste kazanmasını başardık. 2012 yılının geride kalan üç maçında bir kayıp yaşanmadı, darısı İnönü'de kazanıp 4'te 4 yapmaya diyelim ve bu akşam ki maça geçelim.

Saat 17:00'de girdiğim final sınavımdan sonra maça apar topar yetiştim ve ilk şoku kadroyu görünce yaşadım. Ertuğrul Sağlam sahaya çıkarttığı ilk 11 ile bu seneki öncelikli hedefin Türkiye Kupası'nı kazanmak olduğu mesajını gayet net verdi. Bugün kadroya alınmayan Ahmet Arı ve Ramazan Sal'ın artık tamamen bileti kesildi diye düşünmüştüm. Ramazan Sal için görüşlerim değişmesede İsmail Haktan'ın ikinci 45 dakikalık performansından sonra  Ahmet Arı'nın kadroda kalma ihtimali arttı bana göre.

Neyse maça dönelim erken bir gol ile başlayıp bence ağır bir kırmızı kart ile rakibin pamuk ipliğine bağlı süpriz umutları tamamen tükendi ve arka arkaya goller yağmur gibi geldi. Ömer, Turgay, Serdar Aziz ile açılan farkı Şanlıurfaspor'a kiraladığımız İlhan Depe indirsede 1 dakika sonrasında Turgay maçın henüz 30.dakikasında skoru tayin etti ve kupa hedefinde ilk sınav başarıyla geçildi.

Maçta süre alan gençlerden bahsedelim birazda. Gollerin gelmesi ve kırmızı karttan sonra Barış Örücü ile Emre Pehlivan'ın ilk yarı bitiminin beklenmeden sahaya sürülmesini düşünüyordum, nitekim Ertuğrul Hoca hafif sakatlık geçiren Adem'i riske etmedi ve oyuna Barış Örücü'yü aldı. İkinci yarı Sestak'ın yerini İsmail Haktan, 65.dakikada ise Turgay'ın yerini Emre Pehlivan aldı.

Barış Örücü bana göre bu sene aldığımız 4 gurbetçi  (Tunay, Deniz, Cemal, Barş) içinde tam isabet sağladığımız tek isim. Cemal Kaldırım ile Deniz Aslan A2 Takımı'nda devam ediyor Bursaspor kariyerine Tunay ise 2B'de Adana Demirspor ile her maçta 90 dakika sahada kalarak maç tecrübesini arttırıyor.Genç Barış'ın oyun zekasının yanında uzaktan şutları ve kendine güveni en büyük artıları ama tabiki henüz çok genç ve A Takım seviyesinde ilk maçlarını oynuyor, kat etmesi gereken çok yol var kendini geliştirirse Bursaspor orta sahası büyük bir yıldız kazanıcaktır. İsmail Haktan ise hayal kırıklıklarının bir numaralı adamı oldu bu gece. 45 dakika süre alan İsmail tek bir olumlu hareket yapmamasının yanında ezdiği toplar, isabetsiz vuruşlar ile ''Hocam beni kiraya gönder ya da sat gitsin'' der gibiydi. Son olarak oyuna giren genç Emre Pehlivan 18 yaşında Bursaspor A Takımı'nda ilk kez forma şansı buldu ve 25 dakika sahada kaldı. 4-1'den sonra pek ölçü olacak futbol oynanmasada Emre' de iyi sinyaller verdi. Onunda önünde uzun seneler var ve bu formayı layıkıyla taşıyıp çok iyi yerlere geleceğine inancım tam.

2012 yılında yediğimiz ilk golü kaydeden Bursasporlu İlhan Depe'de önümüzdeki sene forma yarışında olmasını ümit ettiğim isimlerden. Allah nazarlardan saklasın 2012 bize uğurlu gelmeye devam ediyor 3  resmi maçta alınan 3 galibiyet, atılan 7 gol ve kalemizde gördüğümüz 1 gol. Ne diyelim darısı İnönü'de Beşiktaş'a inşallah. Oradanda zaferle döndük mü ilk 4 hesaplarına başlayıp tekrar şehir olarak havaya gireriz.

Kenetlenelim Yeter





Ligin ikinci yarısına 38 senedir yenemediğimiz Kayserispor karşısında 2-0 lık bir galibiyetle başlamak çok güzeldi. Aslında değinmek istediğim kısım Kayseri karşılaşmasında Step’in attığı golden sonraki sevinçti, Özlüce ziyaretinde taraftarın açtığı pankartta belirtilen gibi ‘Kenetlenelim Yeter’...







İkinci yarının ikinci karşılaşmasında ise sahamızda Mersin’i, Batalla’nın son dakikada attığı golden sonraki sevinçte görülmeye değerdi. Ve maç sonu 'Kenetlenme' kaldığı yerden devam ediyordu tıpkı pankarttaki gibi...Kenetlenelim Yeter Bugünlerde geçer...




Hafta sonu deplasmanda oynayacağımız beşiktaş karşılaşması için galibiyete inancım tam...

Hoşgeldin Hakan Aslantaş

Ara transfer dönemi nihayet Bursaspor için başladı. Basser’in Afrika Kupası’na gitmesi sonrası Svenson ve Serdar Aziz’e kalacak, Bursaspor taraftarına kabus olacak olan sağ bek mevkine yapıldı.

Kimdir Hakan Aslantaş ?

Hakan Aslantaş bu ligde bana göre hiçbir zaman değerini bulamamış bir oyuncu altyapı eğitimini Almanya’da almış 7 senedir Türkiye’de 5 ayrı takımda oynamış 85 doğumlu bir oyuncu. Kariyer adımlarına bakalım tek tek ;

Malatyaspor O’nu Stuttgart’tan getiren takım Ömer Erdoğan ile birlikte oynama fırsatı bulmuşlar o sene oynama fırsatı dediğime bakmayın antremanlarda birlikte oynamışlar daha çok, o sezon sadece 2 kere forma şansı bulabilmiş sadece Malatyaspor o sene küme düşmüştü hatırlarsın 2005-2006 sezonunda.

Küme düşen Malatyaspor’dan Gençlerbirliği’ne giden Hakan kendini göstermeye burada başladı aslında 17 kez forma Gençlerbirliği formasını gitme şansı yakalamış o sene ertesi gün Ankara’nın bir diğer takımı Hacettepe’ye gitti o zamanlar Hacettepe Süper Lig takımıydı ve burada 15 maçta forma giymesine rağmen Gençlerbirliği’nden daha fazla süre almayı başarmış. Hacettepe kariyerinden sonra 2 sene daha Gençlerbirliği’nde oynayarak artık olmuş bir oyuncu olarak Kayserispor’a gitti.

Kayserispor kariyeri sebepsiz yere 1 sene sürdü, 18 maçta forma giymesine rağmen taraftarın şüphesiz sevgilisi olmuştu. Hatta ayrıldığı dönem Kayserispor taraftarının Hurma’ya tepkisini hatırlıyorum takımın en çok “Savaşan” oyuncusunu sattıkları için. O dönem çokça istemiştik aslında biz taraftar olarak Hakan’ı ama o dönem gerektiği kadar istekli olmadık anlaşılan ki Konyaspor’a gitti Hakan.

Taze hafızalarda Konyaspor kariyeri, Konyaspor ile bir kez daha düşen takım kadrosunda bulunsa da geçen sene takımının düşmemesi adına 1 gol 5 asistlik bir katkı koymuş. 19 gol atan Konyaspor’un gollerinin %33 ünde katkısı olmuş yani ama düşmesini engelleyemedi tabi Ziya Doğan ve Yılmaz Vural projesinin. Bu sene de Konyaspor ile devam ederken Bursaspor’un 1 numaralı tercihi olarak takımımızla imzaladı.

Açık konuşmak gerekirse Türk oyuncuğu kıtlığı yaşayan takımımız bu sene bence O’ndan daha iyi bir oyuncu bulamazdı. Bek sıkıntısı yaşanan bir ülkede sağ bek, sol bek mevkilerinde oynayabilen bir oyuncu olan Hakan’ın yüreğiyle de oynuyor olması Bursaspor tribünü ile mükemmel uyum sağlayacağını düşündürtüyor bana. Basser gelene kadar sağ bek oynayacak olan Hakan, Basser geldikten sonra da Wederson ile forma kavgasına girecektir. Sert bir oyun karakteri olan Hakan kart görme konusunda hiç çekingen değil. Gole çok yakın olmasa da sağ açıkta oynayan oyuncuya hücumda katkı sağlayabilecek kapasite de bir oyuncu.

Kariyerinde ilk defa bu kadar ciddi bir takımda oynayacak bana kalırsa Kayserispor ile hedefler anlamında uyuştuğumuzu düşünmüyorum. Bu zihinsel değişimi kısa sürede atlatıp adapte olabilrse Adem Koçak gibi takıma büyük uyum sağlayabilir, takıma ivme kazandırabilir. İnşallah imzası hayırlı olacaktır.

9 Ocak 2012 Pazartesi

Geri dönüyoruz...

Mersin İdman Yurdu maçından çıkartabileceğimiz sonucu bu iki kelimeyle ifade edersek hakkını vereceğimizi düşünüyorum. Gerek tribün gerekse oynanan futbol bizleri tekrardan umutlanmamız için sinyaller verdi hatta sinyalden de öte geri döndüğümüzün apaçık ispatı gibiydi her şey. Her ne kadar ilk 15 dakika tutuk bir futbol izlemiş olsak da sonrasında sanki futbolcularımızın içine 2010 ruhu kaçmış gibiydi. O kızdığımız, beceriksizliğinden yakındığımız Turgay bile sahanın her tarafında canını dişine takarak verdiği mücadelesinden ötürü bile ayakta alkışlanmayı hak ediyor. Büyük umutlarla aldığımız Sestak’ın sezonun ilk devresinde istediğimiz performansı verememesi, bizlere saç baş yoldurtmasını bu maçta kenara bırakıp şık çalımlarını ve paslarını konuşmakta bir hayli keyifli geliyor.

Aslına bakarsak Gaziantep maçının ikinci devresinde olumlu sinyaller gelmeye başlamıştı. Fakat sezonun ikinci devresinin ilk maçı Kayseri deplasmanı olduğundan ürpertiyordu içimizi. Tam yılını hatırlamamakla birlikte uzun yıllardır deplasmandaki uğursuzluğumuz devam edecek gibi geliyordu. Korktuğumuz gibi de olmadı neyse ki 2-0 gibi rahat bir skorla mutlu ayrıldık Kadir Has’tan.

Gelelim MİY maçına. Sahada Kayseri’nin aksine oyunu soğutmaya çalışan bir Mersin vardı. Gereksiz fauller, zaman geçirmeler... Kısaca topla oynamamamız için ellerinden gelenleri yaptılar.Uzun zamandır görmeyi özlediğimiz bir Bursaspor vardı sahada. Kısıtlı kabiliyetlerine akıl ve yüreğini ekleyen bir takımdı orada savaşan.

Bu futbolda biraz da şans faktörünün yanında olması gerekiyor. Özellikle ikinci yarıda kaleye giden her şutumuz kaleci Sehic’in ellerinde erimes çok can sıktıi. Son dakikaya kadar maçı alacağımıza dair umudumu hiç yitirmediğimden o direkten dönen toplardan birinin fileleri sarsacağına inancım tamdı. Tam bu anlardan birinde maçın adamı süper bücür yine çıktı sahneye Vederson’un kullandığı köşe vuruşunda topu kontrol edişi ve tamamen kapanan bir MİY takımının ellerinin ayaklarının altından adeta yoktan var edecek vuruşu yaptı ve gol oldu. Şunu da belirtmeliyim ki sezonun ilk devresindeki son dakika kabuslarımız bundan sonra bizim lehimize döndü gibi. En azından ben böyle hissediyorum. Bu gol belki de maçın normal süresi içinde gelseydi bu kadar anlamlı kılınmayacaktı.

Buraya kadar çok yazdım ama hala asıl beni derinden etkileyen yere gelemedim. Gol sonrasında Batalla’nın sevinci, Mehmet(tam göremedim Ömer’de olabilir) ve Vederso’nun dua edişleri bana göre sezonun en güzel görüntüsüydü. Şu an da satırları doldururken bile gözümün önüne geliyorlar. Ne diyelim Allah gerçekten gönlümüze göre verdi. Şu gerçeği unutmamak gerekiyor. Bursaspor takımı ve taraftarı istedikten sonra üstesinden gelemeyeceği hiç bir şey yok. Hocamızın da her zaman söylediği gibi “Kenetlenmek lazım” bunun meyvesini MİY maçında topladığımızı düşünüyorum. Hem de fazlasıyla. Darısı diğer tüm maçlarımızın başına.

Önümüzde bizim için çok çok önemli bir Beşiktaş JK deplasmanı var. MİY maçının içinde ve sonunda da takımımıza bu maç için fazlasıyla moral depoladık. Ama yeniden bir 2010 yaşamak için en kısa sürede bir Özlüce yapılması gerekiyor. Cumartesi günü gidelim Timsahlarımızı paşalar gibi uğurlayalım ertesi akşamında da Yalova’dan davulla zurnayla karşılayalım. Zor değil bu sadece biz isteyelim yeter...

8 Ocak 2012 Pazar

90+3 puan

Bu maçı 13.00’ da oynamak olmazdı zaten, maç saatine itiraz ederek 16.00’a aldıran yönetimi tebrik ederek yazmaya başlayalım. Dün akşam verilen mücadele sonunda, bizi çılgına çeviren son dakika golü için Batalla’ya sonsuz teşekkürler, ayağına sağlık süper bücür.

Bu maçta, senenin en iyi Bursaspor’unu izledik dersek yalan olmaz herhalde. Kaleye atılan toplam 20 şut, bu şutlardan kaleyi bulanı 11, kazanılan 6 korner, maruz kalınan 29 faul ve yakalanılan 3 ofsayt, bunun yanında rakip 7 sarı kart gördü ne var ki o kadar faule ve sarı karta rağmen bir tane kırmızı kart göremedi buda hakemin başarısı idi sanırım.

Maça bakacak olursak solda Ozan’ın yokluğunda formayı Ahmet Arı almıştı, Mehmet’i beklerken Ahmet’in ilk onbirde çıkması epey şaşırttı beni, zaten 2.devrede yerini Mehmet Sak’a bıraktı. Açıkça söylemek gerekirse Mehmet’te beklentileri karşılayamadı, maça yeni giren genç oyuncu birkaç pozisyonda Vederson’a eliyle “ben buradayım, sen çık ileri” diye işaret ediyordu. Mehmet’in özgüven kazanması gerekiyor. Yaptığı iki olumlu hareket vardı zaten birisinde tehlikeli bir noktadan serbest vuruş ve rakibe sarı kart kazandırdı. Ahmet’inde tahminimce son senesi olur Bursaspor formasıyla. Maçta gözüme en çok çarpan isim şüphesiz ki Sestak, elinden gelen her şeyi yaptı sahada, bizimde görmek istediğimiz Sestak bu. Yakaladığı pozisyonda topa düzgün vurabilseydi şu anda daha fazla methiyeler düzülüyor olurdu kendisi için. Anlam veremediğim en büyük tepki ise stadyumdaki homurtular, maç daha yeni başlamış neyin –aaa,uuu,oovvv’u bunlar? Yahu biraz sabır be arkadaş, maçın 3.dakikasında gösterdi takım, biz bu rakibi yeneriz diye, gol elbette gelecekti –Hoş gelmesede bu mücadeleden sonra canları sağolsun.- ama gelmeseydi Turgay hain ilan edilecekti muhtemelen. Biz değil miyiz böyle oynayın canımızı verelim diyen? Peki sahada en çok mücadele eden isim kim? Turgay değil mi? O zaman neden Turgay sahadan çıkarken onu alkışlamak yerine ıslıklamayı tercih ediyoruz? Turgay’ı tebrik ediyorum, tribünleri çoğu ıslıklarken o tüm tribünlere dönüp alkışladığı için, helal olsun sana. Turgay’ın bir Pedro, Di maria, Robben olmadığını biliyorum, bu yüzden formasını terletiyor ya oda yetiyor bana, Tebrikler Turgay. Maç sonunda Turgay’ın üçlü çektirmesi çok anlamlıydı ve arada bir olumsuz hava başlamadan bitmiş oldu. Maçla ilgili aklımdan çıkmayan en önemli pozisyon ise İbrahim Öztürk'ün çektiği şut, bir gün karşıma çıkarsa özellikle bu pozisyonu soracağım, o şutu nasıl çektin be İbo? Bir parantezde Batalla için açmak lazım, elinden gelenden daha fazlasını yapmaya çalışıyor süper bücürümüz. Dün akşamda attığı şutlar, kullandığı serbest vuruşlar ve attığı gol ile takımın en iyisiydi, birde solunda Ozan olsaydı neler olurdu acaba…

Son dakikada gelen golün tadı hiçbir şeyde yok şüphesiz ki, golü maç esnasında yaptığım totemlerden dolayı görememiş olsamda Vederson’un tam önümüzde yaptığı dansın umarım videosunu çeken olmuştur. Maç sonu orta sahadaki sevinç gösteriside mükemmel oldu, umarım bu coşku artarak devam eder ve tribünlerden yükselen ‘Şampiyon’ geri gelir.

Son 3 maçta gelen sergilenen özgüven ve kazanma isteği beni gelecek adına umutlandırıyor, Gaziantep deplasmanında başlayan akabinde Kayseri ve Mersin ile devam eden bu mücadelenin haftaya oynacak B.Jimnastik maçı ile devam etmesini temenni ediyorum, ilk yarı Bangura’ın gördüğü kırmızı kart ve maçın son 5 dakikasında kaybettiğimiz mücadelede 3 puandan daha fazlasını kaybetmiştik ve bu maçta da 3 puandan daha fazlasını kazanacağız.

7 Ocak 2012 Cumartesi

Bırakın kararı Fenerbahçe versin (!)

3 Temmuz, 3 Temmuz, 3 Temmuz bu tarihi atarak başladığım yazılardan hem bana hem takip eden herkese gına gelmiştir ama bitmiyor arkadaş şu futboldaki mide bulantıları bitmiyor. Bugün Mehmet Ali Aydınlar başkanlığındaki TFF bir açıklama yayınlayarak şike soruşturmasında karar yetkisini Hukuk Kurulları adını verdiği Etik Kurulu, Profosyonel Futbol Disiplin Kurulu ve Tahkim Kurulu'na devretti. Kısıtlı hukuk bilgimle burdan çıkan özet şu; Etik Kurulu konuyla ilgili raporunu hazırlayacak PFDK ve Tahkim nihai karar verme rolünü üstlenecek.


-Eee yani ?

Yanisi şu, Bu sefer kilit tarih 2 Temmuz. Şike soruşturması başlangıcının bir gün öncesi;

Dinlemelere göre Fenerbahçe Asbaşkanı Şekip Mosturoğlu, kendisinin gözaltına alınmasından sadece bir gün önce 2 Temmuz'da saat 10:38'de gazeteci Tahir Kum ile görüşüyor. Mosturoğlu bu telefonda "Tahkim Kurulu 6-1 bizde. Disiplin Kurulu da 4-3 bizde" ifadesini kullanıyor.Bu konuşma, TFF seçimleri sonrası yapıldığı için mevcut kurul için söylendiği ortaya çıkıyor.

Fazla bir söze gerek yok, MAAl meydanda. Allah muhafaza şu soruşturmada birinci şüpheli Bursaspor, Eskişehirspor, Gaziantepspor falan olsaydı şu anda ilk yarı sonunda Bank Asya'ya başladığımız eksi bilmem kaç puanı artıya çevirip sezonun ikinci yarısında play-off barajını yakalar mıyız diye hesaplıyor olurduk. Oysa Fenerbahçe bugün Süper Lig'de şampiyonluk hesapları yapıyor. Adaletini sevdiğim (!) ülkesini bu hale getirenler utansın! Bu saatten sonra Hukuk Kurulu'nu değil Fenerbahçe Yönetim Kurulu'nu görevlendirinde kararı onlar versin. Siz de rahat edin, onlarda rahat etsin..

5 Ocak 2012 Perşembe

Eyvallah El Pocho!


Büyük ümitlerle geldi Insua Bursaspor'a, imzayı attığında verdiği beyanat ile etkilemişti daha Bursasporluluğunun ilk saniyelerinde . O güne kadar Bursaspor'a gelen belki en kariyerli oyuncuydu. Öyle ya Maradona'nın, Riquelme'nin, Veron'un, Messi'nin oynadığı milli takımda tam da onların mevkisinde 14 defa tercih edilmişti. Başarısız 2 Avrupa tecrübesi vardı kariyerinde ama yetenekleri hep umut oldu Bursaspor taraftarının bir bölümünde.



Sezon başı kampında Kirita'yle girdiği mücadeleyi kaybederek başladı Bursaspor kariyerine bu kaybediş alışkanlık yaptı O'nda 1.5 sene sürdü devamında zaten. Sezon başı kampının neredeyse tamamını kaçırdı, sonra yanlış teşhisin kurbanı oldu bir türlü toplayamadı gücünü. O'nun oyunda olduğu maçlarda özellikle de Batalla ile oynadığı maçlarda Bursaspor daha çok top yapan takım oluyordu ama "Bal yapmayan Arı" olmanın ötesine geçemedi maalesef Insua öyle ki 25 kez formasını giydiği Bursaspor formasıyla 1 gol, 1 asist yapabildi sadece ama attığı gol bence geçen senenin en güzel karesiydi. Kayserispor'a Bursa'da attığı golden sonra formayı çıkarışı, tribüne koşuşu daha bir sevdirmişti kendisini bana. Bu sene daha bir umutlu bekledik kendisini sezon başı kampı görecekti neticesinde aslında fena da başlamadı sezona Gomel deplasmanında attığı gol ile takımda kalmayı da garantilemişti ama olmadı, yine dikiş tutturamadı ne taraftarın ne de Ertuğrul Sağlam'ın değişmezi olmayı başarabildi.






Ve günler 4 Ocak 2012'yi gönderirken ayrıldı Insua iyisiyle, kötüsüyle 1.5 senelik emek verdi ği takımından ayrılırken yine güzel cümleler kurdu El Pocho. Şampiyonlar Ligi'nde oynama fırsatı bulduğu için minnetini belirtti. Herşeye rağmen güzel adamdı Insua inşallah bundan sonrası O'nun için daha güzel olur. Bursaspor'a geldiğinde futbolu burada bırakmak istediğini söylemişti bizde beceremedi umarım bir sonraki durağında bunu başarabilir. Eyvallah El Pocho!

4 Ocak 2012 Çarşamba

Armanın Hakkını Ver

Spor Toto Süper Lig’in ikinci yarı ilk maçında Kayseri’ye konuk olduk. Maçtan önceki düşüncelerim rahat bir galibiyet elde edeceğimiz yönündeydi, ister istemez düşüneceksiniz neden böyle düşündü acaba diye, bir kaç cümle ile bunu açıklayıp sonra maça geçelim. Şu anda biz taraftarlar dün akşam maçtan ziyade yapılacak transferleri düşünüyorduk maç saatine kadar, o yüzden maçla ilgili hiç birimizin en ufak bir beklentisi yoktu ilk sebep olarak bunu gösteriyorum. İkinci ve en büyük sebep, rakip Kayseri futbol oynamaya çalışan bir ekip ve biz futbol oynamaya çalışan ekibe karşı daha iyi bir oyun sergileyebiliriz yani Kayseri’nin diğer ekiplere nazaran açık oynaması, golü düşünmesi bizim için büyük bir artıydı –ki maçta yakaladığımız bir sürü kontra toplar vardı ki maç 2*0 bitmeyebilirdi-

Maça gelecek olursak, defansta Serdar’ın cezasından dolayı forma giyemediği için hoca tercihini sakatlıktan kurtulan Step’ten yana kullanmış yanınada İbo’ya forma vermiş, sağda Basser, solda da Vedo değişmez isimler. Orta alanda ise sakatlıktan kurtulan Adem tekrar formasına kavuşmuş, yanında N’diaye, solda Ozan, sağda Sestak, ileri uçun arkasında Batalla ve ilerde Turgay tabiki kalede de Carson onbiri ile mücadeleye başladık.

İş dolayısı ile maçın 8.dakikasına yetiştim ve eve girer girmez duyduğumuz cümle epey şaşırttı bizi “Turgay ne şut çekti öyle be, direkten döndü top” tabikide inanmadım, pozisyonun tekrarını görüncede epey bi şaşırdım. Turgay’ın rakip Kayseri olduktan sonra hırsı iki kat daha artıyor, resmen bir adrenalin patlaması yaşıyor. Oynadığı futbol, direk dönen iki top ve girdiği pozisyonlar bunun göstergesi. Maçta göze batan diğer isimler Carson, Basser, Step, Batallaydı, çok iyi iş çıkarttılar ve formanın hakkını tabiri caiz ise verdiler.

Ozan’da son zamanlarda inişli çıkışlı bir performans sergiliyor, bunun bence iki sebebi var; birinci sebep sağ kanadın fazla işlememesi ve kanat varyasyonlarının sürekli Ozan’ın sırtına binmesi, ikinci sebep ise Vederson’un sürekli ileri çıkması ve Ozan’ın Vederson çıktığı vakit defansa yardım için atakta gözükmemesi. Son vuruşlarında da eksilme var Ozan’ın, dün akşam koca kalede Basser’in mükemmel pasını kaleciye nişanlaması çok şaşırttı beni. Ozan için aklıma takılan bir şey daha var, artık nedense ataklara çıkacağımız vakit çizgiden bindirme yapması gerekirken nedense Ozan sürekli dikine kale içine doğru koşular yapıyor, hoca mı böyle istiyor ya da Ozan kendi kafasına göremi bunu yapıyor anlamış değilim.

En son galibiyetimizi 43 gün önce kendi evimizde Samsunspor’a karşı almıştık ve o maçtan sonraki periyotta 3 beraberlik ve 3 mağlubiyet elde etmiştik, lige iyi bir başlangıç için formda olan rakibi yenmek güven getirdi; bu maçın diğer bir önemi ise yeni yılda oynadığımız ilk maçtanda galibiyetle ayrıldık; maça dair diğer bir not ise Kayseri’de Kayserispor’ a karşı uzun bir aradan sonra galip gelmemizdi(en son galibiyet 73-74 sezonunda 1*0), diğer bir not ise 612 gün sonra kazanılan penaltıydı gerçi bu penaltının dışarı değil taca atılmasını istiyorduk ama gol olmamasına çok sevindiğimi belirtmek istiyorum.

Antep maçının ikinci yarısından itibaren istediğimiz Bursaspor’u sahada görmek mükemmel bir duygu, uzun zamandır istediğimiz oyunu ve mücadeleyi sahada görüyoruz, bu mücadele devam etsin varsın puan alınmasın ama armanın hakkı verilsin.

Bir parantezde Kayseri için açmak istiyorum, genelde bize karşı oynayan takımlar sert savunma yapar ve sürekli kapanırlar sonra uğraşki rakibi açasın. Oyunu çirkinleştirmeye çalışmayan ve iki takımında futbol oynamasını sağlayan futbolcuları kutluyorum.

Rakip oyunu çirkinleştirmesin yeter, sahada bar gücüyle bu futbolcular mücadele ederler fakat defans yapıp kontradan atarsak atarız mantığıyla gelen rakiplere sürekli istedikleri puanı veririz, bunun tersine dönmesi için hamleleri iyi yapmak gerekir. Bu hafta sonuna kadar en az iki transfer bekliyorum. İnşallah beklentilerim gerçekleşir.

Cumartesi günü kendi sahamızda Mersin’i konuk edeceğiz, Mersin’in tam bir deplasman takımı olduğunu unutmamak gerekir, kolay maç olmayacak ama galip geleceğimize inancım tam.

2 Ocak 2012 Pazartesi

Zordur Bursa'da teknik direktör olmak...


Zor şehirdir Bursa... Futboldan anlayan olduğu kadar, anlamayanda vardır. Bazen yapılan eleştiriler o kadar yapıcıdır ki hayran kalırsın, bazen öyle saçma eleştiriler gelir ki ''Ah be hocam ne işin var senin Bursaspor’un başında ?'' diye sorarsın içinden. Hatta; ''Çıkart ver düdüğü, bizden birine teslim et takımı da bakalım o ne yapabilecek'' dersin. Bazen teknik direktörlüğün sadece o hafta 90 dakika içinde yapacağın oyuncu değişikliklerinle sınanır. İnönü'de 84'te Sercan'ı çıkarıp Ömer'i forvete alırsın maç 2-1'den 3-2'ye döner ''dahi'' olursun, bazen yaptığın hamleler tutmaz ''bu sefer sağlık olsun'' lafı yerine eleştiri oklarına maruz kalırsın.

Her hafta tribünler, forumlar, sosyal medya teknik diretörle dolup taşar. Aslında içimizde birçok cevher (!) vardır bu konuda. Ama ne hikmettir ki herkes unutur insan olduğunu, hata yapma lüksün olduğunu. Bazıları bakmaz gerçek hayatta kendi uzman olduğu alanda neler başarabildiğine, sadece eleştirir. Ancak çoğu insan teknik direktörlüğün 90 dakikada olup bittiğini düşünerek hareket eder. Çok az kimse düşünür her gün yapılan antrenmanları, 30 tane adamın futbol yaşantısının dışında sağlığından ailesine kadar birçok sorunla çoğu zaman ilgilenmek zorunda olduğunu.

Senden önce alışkındı Hocam Bursasporlu Günevç Kurtar gibi hocalara, hedeflerin düşük tutulmasına. Oysa senin 3 sene önce tam da bugün verdiğin şampiyonluk sözünü henüz burada 1,5 yılın doldurmadan gerçeğe dönüştürmene rağmen 16 Mayıs gecesi tavan yapan güvenler çabuk sarsılır oldu iki sallantıda.

Hatta güven sarsılmasının dışında öyle ki ''teknik direktörlük belgeni de biz verdik sana'' der adeta bazı eleştiriler, bazıları ise ''sonsuza kadar'' lafına sadakatini gururla ve inatla sürdürür. Neyse hocam anlayacağın bizim şehrimiz teknik direktörlerle dolu seninde işin zor. Allah sana Bursaspor çatısı altında bol bol sabır versin, başarılar nasip etsin. Son olarak şahsi fikrime de değineyim. Benim sonsuzum 17 maçla, 13.basamağa düşmekla falan sınırlı değil hocam. Sonsuza kadar diyorsak sonsuza kadardır 'Sir' Ertuğrul Sağlam...

Doğacak Çocuğuma Mektup

Şimdiden senden özür dilerim evlat, maddi olarak bir şeyler bırakamayacağım için. Kolejlerde okutamam seni, özel bir üniversitede okutamam, altına son model bir araba veremem, havuzlu bir evin, denize sıfır bir villanda olmaz mesela… Ama sana en büyük hazinemi vereceğim miras olarak…

Bana da bu mirası deden vermişti, her seferinde dua ederim bana bu ‘AŞKI’ yaşattırdığı için, ne yapsam ödeyemem dedenin hakkını… şimdi içten içe düşünüyorsun yahu baba neymiş bu aşk diye, hemen açıklayayım sana BURSASPOR Aşkı, parayla satın alamazsın bunu, hediye alıp kandıramazsın, sinemaya götürüp jest yapamazsın, şu saatte şurada buluşalım mı da diyemezsin… Sen gidersin, sen koşarsın, sen haykırırsın…

Gözlerini açtığında bu hayata ilk yapacağın şey ağlamak olacak, sakın o göz yaşlarını unutma o damlalar ilkti ve daha çok akacak o damlalar daha da çok ağlayacaksın.

Amcalarınla hep şampiyonluğu düşlerdik, nasıl bir şey acaba diye. İnsan mutlu olur değil mi şampiyon olunca? Ama hiç merak etme o günde ağladık fakat bu sefer sevinçtendi.

Bu sevda öyle bir zehirki çok zararlı. Ondan başkasını görmüyor gözlerin, sadece o var hayatında. Sevdiğini, aileni, arkadaşlarını sevdan için kırarsın, üzersin ama hiç pişman olmazsın… Sana bu saf sevgiyi emanet edeceğim evladım…

Arkadaşlarına “Babam şampiyon olduğumuz güne tanık olmuş, o gün hüngür hüngür ağlamış, resimlerine bakıyorum hepsinde gözleri kıpkırmızı” diyormuşsun, o muhteşem gün unutulamaz be yavrum, 16 Mayıs 2010… o tarihi anlamak içinde içinde bulunduğumuz günün 3 yıl öncesine gitmek gerekir…

2 Ocak 2009 tarihinde atılan bir imza ile başladı her şey, Özlüce tesislerine soyadı gibi SAĞLAM bir isim adım atmıştı ve ağzından çıkan şu cümleler ile bir anda tüm şehir kenetlenmişti birbirine “ Burada bulunacağımız süre içinde Şampiyonluğa oynayan bir takım yaratacağız.” Bu cümlelerden 499 gün sonra o mutlu güne eriştik işte evlat. Ve hiçbir şampiyonlukta 16 Mayıs 2010’da ki kadar saf, temiz ve manidar olamaz…

Evde bağırıyorsun ya “Adam gibi adam Eytuyyul Sayyam” diye, işte o tezahürat o günlerde başlayıp bu zamana kadar geldi ve hiç ‘Adamlığından’ ödün vermedi…

1 Ocak 2012 Pazar

Acısıyla tatlısıyla 2011 böyle geçti...

Şampiyonluk kupasını kaldırıp, hegemonyayı yıktığımız 2010 yılının ardından 2011 yılı Bursaspor camiası adına beklentilerin çok altında geçti. Neyse ki kabus bitti yeni bir sene yeni ümitlerle bugün başladı. Her ne kadar geçmişi geçmişte bırakmaktan yana olsamda  2011'i acısıyla tatlısıyla kısaca bir özet geçelim. 2010'da zirveyi gördükten sonra 2011'de biraz irtifa kaybettiğimiz gerçek.

Nitekim Bursasporumuz 2011 yılı içinde toplam üç kulvarda (Süper Lig, Türkiye Kupası ve UEFA Avrupa Ligi) 40 resmi maç oynadı. Takımımız bu maçlarda sahadan 12 galibiyet, 14 beraberlik ve 14 mağlubiyet ile ayrıldı.

Yeşil beyazlı temsilcimiz 2011 yılı içerisinde oynadığı 40 maçta rakip filelere 45 gol atıp, ağlarında 45 gol gördü. Ayrıca 2011'de sadece 5 kırmızı kart gören Bursasporumuzda bu listenin başını 2 kırmızı kart ile Ozan İpek çekiyor. Ömer Erdoğan, İbrahim Kaş ve Teteh Bangura ise kırmızı kart gören diğer oyuncularımız. Bursasporumuz 2011 yılında kazandığı tek penaltıyı UEFA Avrupa Ligi'nde  Vederson ile Anderlecht ağlarına gönderdi.

3 kaleci - 11 defans - 16 orta saha - 10 forvet

2011 yılı içerisinde 40 resmi maç oynayan takımımızda 17'si yabancı olmak üzere 40 farklı futbolcu forma giydi. Bu futbolcular arasında en yaşlısı Dimitar İvankov olurken, en genç forma giyen isim Taha Can Velioğlu oldu. 2011 yılı içerisinde forma giyen oyuncularımız şunlardı;

Kaleciler : Dimitar İvankov, Yavuz Özkan, Scott Carson

Defans : Mustafa Keçeli, Ali Tandoğan, Taha Can Velioğlu, Ömer Erdoğan, Serdar Aziz, İbrahim Öztürk, Milan Stepanov, Chretien Basser, Gökçek Vederson, İbrahim Kaş, Mehmet Sak

Orta Saha : Ivan Ergic, Bekir Ozan Has, Hüseyin Cimşir,  Stelian Kirita, Volkan Şen, Federico Insua, Pablo Batalla, Alfred N'Diaye, Adem Koçak, Ozan İpek, Ahmet Arı, İsmail Haktan Odabaşı, Gustav Svennson, Barış Örücü, Musa Çağıran, Ramazan Sal

Forvet : Damiah Steinert, Sercan Yıldırım, Leonel Nunez, Keynny Miller, Jozy Altidore, Turgay Bahadır, Teteh Bangura, Prince Tagoe, Stanislav Sestak, Okan Deniz

Taha Can rekoru 11 günle kaçırdı

26 Ocak 2011'de Türkiye Kupası grup mücadelesinde Kasımpaşa Recep Tayyip Erdoğan Stadı'nda Bursaspor formasını sırtına geçiren 1994 doğumlu genç stoperimiz Taha Can Velioğlu 16 yıl 11 ay 5 günlük iken Bursaspor A Takımı ile ilk resmi maçına çıkmış oldu. Bilindiği gibi en genç Bursaspor forması giyen oyuncu şu anda Galatasaray'da bulunan Fatih Serkan Kurtuluş, genç oyuncu 2006-2007 sezonunda henüz 16 yıl 10 ay 24 günlük iken Bursaspor formasını resmi bir mücadelede sırtına geçirmişti. Böylelikle Kasımpaşa karşısında uzatmalarla birlikte yaklaşık 25 dakika süre alan genç milli oyuncumuz Taha Can Velioğlu, Fatih Serkan'dan bu ünvanı ele geçirmeyi 11 günle kaçırmış oldu. (Ara not olarak laf Taha Can'dan açılmışken genç stoperimize ve genç kalecimiz Sercan Şen'e bugün katılacakları  U18 Milli Takımında başarılar dileyelim.)

2011'in golcüleri Miller & Turgay

Gol yollarında çok kısır geçen bir senenin ardından Bursaspor'un 2011 yılında kaydettiği 45 golün altında 21 yeşil beyazlı futbolcuyla birlikte 3'te rakip futbolcuların imzası yer alıyor. 2011'in Bursaspor adına en golcü isimleri 5'er gol kaydeden Kenny Miller ve Turgay Bahadır oldu. Onları 4'er golle Teteh Bangura ve Ozan İpek izliyor. Bursaspor adına 2011'de kendi filelerini havalandıran 3 oyuncu ise Mersinli Boum, Gaziantepli Danny ve Sivasli Hayrettin. Gol krallığı şu şekilde oluştu;

5 Gol : Kenny Miller, Turgay Bahadır
4 Gol : Teteh Bangura, Ozan İpek
3 Gol : Serdar Aziz, Gökçek Vederson, Pablo Batalla
2 Gol : Milan Stepanov
1 Gol : İbrahim Öztürk, Bekir Ozan Has, Volkan Şen, Sercan Yıldırım, Ömer Erdoğan, Jozy Altidore, Ivan Ergic, Prince Tagoe, Federico Insua, Stanislav Sestak, Alfred N'Diaye, Michael Basser, İbrahim Kaş,
Kendi Kalesine : Boum, Danny, Hayrettin

Bugün Ertuğrul Sağlam yönetiminde geçirdiğimiz 3.yılın son günü. Yarın 4.yıla gireceğiz ve yepyeni bir sayfa açacağımıza yürekten inanıyorum. Bizi başarı tablolarına sen alıştırdın Hocam, 2012 yılının sonunda daha iyi notlar kaleme almak dileği ile sana bu kutsal renkler altında başarılarla dolu nice yıllar/çalışmalar diliyorum.

Dipnot : Bilgilerde herhangi bir hatam varsa affola, bir de az buçuk kafa patlatıyoruz bunuda yazmak hakkımız olsun kopyala yapıştırla araklamayın çok bozuluyorum :)))

Tüm renktaşlarıma mutlu ve başarılarla dolu bir yıl diliyorum...