29 Haziran 2012 Cuma

Efsane Bursasporlular #13 Selim Özer, #14 Ercüment Şahin, #15 Elvir Baliç



Selim Özer
Türk futboluna Bursaspor forması giydiği dönemden dolayı hafizalarda kalmıştır. Bursaspor'da oynadığı dönemde 7 kere Türkiye Milli Takımı'na çağrılmıştır.
Gençliğimin efsane isimlerdendi kendisi. Sezon başı kamplarında yerel gazetelerde kaftan giydirilmiş fotoğrafları eksik olmazdı. Saç ve sakalıyla o dönemlerde farklılığını konuşturan bir isimdi. İntertoto zamanına takımla beraber kendiside damga vurmuştur.
Şimdilerde ise Bursa’da ticaret ile uğraşmaktadır.

Ercüment Şahin
Bursaspor tarihinin nadir değerlendirdiği gurbetçi futbolcu kaynağının önemli örneklerinden. 95-96 sezonu öncesi İsviçre'nin FC Zürih takımından transfer edildi. Yaklaşık 1.5 sezon Bursaspor giymesine rağmen taraftarların hafızalarda Baliç ve Musisi ile birlikte "bermuda şeytan üçgeni"nin üçüncü ayağı olarak yer etti. Bursaspor'un unutulmaz İntertoto serüveninde 6 maçta 7 gol attı Bursaspor'daki ilk sezonunu 12 golle kapasada Gordon Milne'nin gelişinden sonra Bursaspor ile yolları ayrıldı. Futbol tarzı olarak mücadeleci, hırslı, agresif, sert ve isabetli şutlarıyla öne çıkan bir forvetti kendisi.

Elvir Baliç
Şüphesiz ki tarihimizin en önemli yabancı futbolcularından bir tanesidir. Bursaspor'un, Atatürk Stadında Bosna'ya yardım amacıyla 11 Aralık 1994'te Bosna Hersek Milli Takımı ile oynadığı özel maçta keşfedildi. 1995 yılının Şubat ayında Bosna Hersek Milli Takımı'nın Suudi Arabistan Milli Takımı ile oynayacağı hazırlık maçına giderken kafileden kaçıp, Bursa'ya geldi. Bursaspor'un başında İmparator Nejat Biyediç'in olması bu tercihinde etkili olmuştur. Bursaspor'da yabancı kontenjanının dolu olması nedeniyle takımla birlikte antrenmanlara çıkmasına rağmen, uzun süre Bursaspor formasını giyemedi. İntertoto Kupası maçlarında sergilediği etkili performansla Türkiye'nin gündemine oturdu. Sürati, yüksek top tekniği, driplingleri, etkili sol ayağı ve golleri ile Türk futbolunda dikkat çekti. Bursaspor'da oynadığı 3 sezonda takımın en önemli yıldızı oldu ve 42 gol attı. Sadece golleri ile değil, yaptığı asistlerle de taraftarın gönlünde taht kurdu.

Bahsettiğimiz üç ismin ortak özelliği aynı dönemlerde Bursaspor forması giymiş olmaları. Forma giydikleri dönemde Bursaspor İnter-Toto kupasında önemli başarılara imza atmıştır. Oynanan futbolla hem ülkenin sempatisini kazanan Bursaspor hem de Avrupa'da da kendisini tanıtmıştır.

Diğer yazılara ulaşmak için;

26 Haziran 2012 Salı

Stepanov'un Ardından...


Bundan yaklaşık iki sene önce bir yaz akşamı...
Bursaspor yeni formalarını bir defile ile tanıtmakta.
Formaları iyi kötü yorumlamaya çalıştığımız o akşam gece 23 suları ajanslara bir haber düşüyor.Stepanov Bursaspor'da...

Şampiyonluktan sonra beklentiler çok yükselmişti transferde.Beklenilen bir isim değildi belki ama kesinlikle kötü transfer sayılmazdı.Her ne kadar son avrupa macerasında beklenilen veremese de Trabzonspor'daki başarılı performansı akıllardaydı...

Nitekim sıcak bir Ağustos günü Bursaspor'un bir diğer transferi Leonel Nunez ile şehrin ortasında taraftara açık imza töreniyle kendini Bursasporlu yapan sözleşmesi imzalıyordu.

Başlarda her şey iyiydi açıkçası.11'de şans buluyordu,Şampiyonlar Ligi maçları dahil...
Ama daha sonra ne olduysa kayboldu stoper rotasyonunun içinde.Hele ligin ilk yarılarına doğru Serdar Aziz'in de kendini göstermesi ile iyice bollaşan Bursaspor stoperde hattında onu göremez olduk.

Geçtiğimiz sezonda sürdü bu...Şans bulamamasının en büyük sebeplerinden biriydi yabancı kontejyanı mevzusu.Bu nedenle Ertuğrul hoca hep yerli stoperlere şans veriyordu.Şans bulamayınca da maç eksiği oluyor,oynadığı maçlarda da performansının düşmesine sebep oluyordu doğal olarak.

Fakat ne kadar şans bulamasada bunu dert etmedi hiçbir zaman.O güleryüzünü hiçbir zaman asmadı.Neşeli kişiliğini hiçbir zaman bırakmadı antremanlarda,kamplarda yaptığı esprilerle,şakalarla...

Ve dün...
Sabahtan Bursa'ya gelmiş,herkesle vedaşlaşmış.Güleryüzlü adamdan ona yakışır bir veda..
Güle güle MILAN STEPANOV...

25 Haziran 2012 Pazartesi

Akademi Ligleri & Tecrübe


''Yaşlanarak değil yaşayarak tecrübe kazanılır, zaman insanları değil armutları olgunlaştırır '' demiş edebiyatımızın ünlü isimlerinden Peyami Safa...
Ne kadar doğru bir söz değil mi ? Yaşamak,tecrübeli olmak insana her daim avantaj sağlar..
Futbolda böyle.Yaşadıkça üst kademelerde başarı oranın artar,ona göre davranırsın.Zamanın Casillas'ını hatırlar büyük abilerimiz...Nasıldı,şimdi nerelerde...

Bizim bir A2 ligimiz var.A2 Ligi'nde sonra U-19'dan tutun,daha küçük yaşlara kadar akademi ligleri var.İyi kötü oyuncular gelişimini sürdürüyor buralarda.Kimisi çıkıyor a takıma,kimisi çıkamıyor.

Tecrübe ile akademi takımları ne alaka diye soracaksanız...
Gelişim çağındaki bir futbolcu,antreman sahasında maç yaparak kendine ne katabilir ? Yani neredeyse takım arkadaşlarından başka hiçbir kimsenin izlemediği bir ortamda nasıl kendini gösterebilir ?
Mesela düşünün 16-17 yaşında genç bir futbolcusunuz...Takımınızın stadyumunda maça çıkacaksınız.Az çok taraftarda gelecek.Sizce bu genç futbolcunun antreman sahasında oynadığı maçta verecekleriyle,stadyumda oynacağı maçta verecekleri aynı olabilir mi ?



Görüntüler 2009'dan.Arsenal - Tottenham Youth Cup maçında.Kuzey Londra derbisi.
Tribündeki doluluk oranı gözükmekte az çok.Bu atmosferi bu yaşta tadan oyuncu gelecek senelerde kendini A takımda bulduğunda adapte olması sizce uzun sürer mi ?

Diyeceğim o'dur ki ayda bir,genç takımımız oynasın stadyumda.Bizler onları izleyelim,destekleyelim.Onlar stadyum havasını solumuş olur,hem izlendiğinin farkında olurlar.Gelişimlerine olumlu yansır.

21 Haziran 2012 Perşembe

Dost Meclisi

Son zamanlarda yaşadıklarımızı genel olarak bir yazı ile ele alalım dedim. Kısaca bu başlıklara değinecek olursam;

* Cas Davası,
* Kongre süreci,
* Transferler,
* Altyapı durumu ve yapılması gerekenler,
* Balkan Turnuvası.

Öncelikle en önemli gündemimiz olan "Cas Davasına" değinelim. 2007 yıllarında kısa bir süre forma giyen Mbesuma için açılan bir davanın yaklaşık 5 sene sonra cezasını çekiyoruz ve yetkililerin açıklamalarına göre parası ödenmiş olan saçma sapan bir ceza.

Bugüne dek sorulmadı fakat benim aklımdan hiç çıkmayan bir şey var; 2007 yılında yaşanan bir olay için 2012 yılında UEFA Avrupa Ligine gidemiyoruz ama hiç kimse demiyor ki, "Biz 2010/2011 sezonunda Şampiyonlar Ligi", "2011/2012 sezonunda ise UEFA Avrupa Liginde" niçin mücadele ettik. Bence öncelikle sorulması gereken soru bu iken nedense bu soruyu hiç mi hiç göremedim.

Cas'ta bugün davamız görüldü ve yarın öğlen saatlerinde karar açıklanacak. Ben aksi bir karar çıkacağını düşünmüyorum ve Bursasporumuzun bu yıl Avrupa Kupalarında mücadele edeceğine canı gönülden inanıyorum.

***

Kongre sürecini hep yazayım dedim fakat susmaktan yana oldu tercihim. Şimdi ise gözlemlediklerimi kısaca sizlere sunmak istiyorum;

Bilindiği üzere iki adaylı bir kongre geçirdik ve ezici bir üstünlükle tekrar Başkan İbrahim Yazıcı oldu. Kongreye damga vuran gelişmeler ise,

- Kürsüye çıkan taraftarlarımızın yaptığı konuşmalar tüm Bursasporluları şüphesiz ki çok etkiledi. Orada bulunan herkesin içinden geçenleri kürsüden tüm camiaya duyurdukları için kendilerine sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

- Başkan adayı olan Sayın Yıldız'ın, Başkan adayı olarak konuşma yapması için kürsüye çağrıldığında hiçbir şeyden bahsetmeyip kendi isteği ile orada olmadığını açıkça söylemese de bizlere belli etti. Açıkçası Bursaspor' dan ne zaman kopacaklarını merak ediyorum.

- Yazıcı' nın salona girmesi ile kopan alkış fırtınasına Yazıcı' nın şimşek gibi konuşması gerçekten muazzamdı. Özellikle stadyum hakkındaki yorumlarını ellerim patlarcasına alkışladığımı belirtmek isterim.

Kongre ile ilgili son bir kaç cümlem ise, seçimlerden önce Başkan Yazıcı' nın artık beim son dönemim şeklindeki açıklamaları çok talihsizdi. Tamam yorulmuş olabilirsiniz fakat camia istediği sürece orada oturmalısınız. Biz nasıl yağmur çamur dinlemeden elimizden geleni yapmaya çalışıyorsak bunu sizinde yapmanız gerekir.

Son olarak ta içimizde artık "madalyon" tipli insanlar görmek istemiyoruz. İnanın bıkkınlık verdiniz. Birde utanmadan "Ben oradan istifa ettim, herkese tavsiye ediyorum" cümlesi yok mu düşman başına. Artık sizlere tahammülümüz yok fakat şunu bilin ki yakın bir zamanda hiç biriniz kalmayacaksınız bu camia içinde.

Lütfen çekin pis ellerinizi artık!

***

Her yıl yaşadığımız, karnımıza ağrıların girdiği, bıkkınlık veren "transfer sezonu". Geçen yıl hiç bir beklentim yokken takıma kazandırılan isimler ve kaliteleri ortada. Bu yıl nedense sezonun ortasından beri çok sağlam transferlerin yapılacağına inanıyordum hala o inancımı taşıyorum fakat zaman kısaldıkça huzursuz olmaya başlıyorum.

Bugüne kadar resmi anlamda ilk transferimiz olan Ferhat Kiraz' a değinecek olursak, Ferhat' ın bir kaç maçını izleme şansım olmuştu. Kendisi sabrederse ve biz tribünlerde sabredersek yıllarda faydalanabileceğimiz bir isim kendisi. Dediğim gibi sadece sabretmemiz gerekiyor. Ferhat' ın Maraton tribünleri önünden Kapalı Kale Arkası tribününe doğru slalom ile ilerleyip golleri atmasını diliyorum.

Ferhat' ın açıklamalarından edindiğimiz izlenimde ilk etapta çok hoş bizler için çünkü başka amacım yok diye belirtiyor sürekli. Sonra ne olur bilinmez ama gözümüzün önünde Hakan Aslantaş örneği mevcut. Biz yıldız topçular peşinde değil, yetenekleri kısıtlı ama formanın hakkını veren futbolcular görmek istiyoruz. Bu böyle biline...

Bu transfer döneminin aslında en önemli olayı olan fakat gölgede kalan bir gelişme var o da Vakıfköy' den gelen gencecik pırıl pırıl gençlerimizin Profesyonel imza atmaları. Bu isimler Batıcan, Furkan, Süheyl, Mert, Ozan. Bu isimler profesyonel sözleşmeyi imzalarken takım arkadaşlarınında arkalarında bulunması diğer dikkat edilecek husustur. Bu denli arkadaşlık, kardeşlik bağı nerede görülebilir ki? Kardeşlerimize başarılar diliyorum ve Bursaspor forması altında uzun yıllar geçirmelerini istiyorum.
Bu vasıta ile biraz altyapıya değinmek istiyorum. Malum Vakıfköy, Bursaspor için olmazsa olmaz demek ve Vakıfköy tabiri caiz ise Bursaspor' un kalbe giden en önemli damarlarından bir tanesi. Geçenlerde bir programda yabancı kontenjanı hakkında bir soruya Başkan Yazıcı "Yabancı kontenjanı çok fazla düşmesi gerek. İlk imzayı ben atarım çünkü benim altyapım çok sağlam" şeklinde cevap verdi. Demek ki yönetimimiz ve teknik heyetimizde Vakıfköy' deki madenin varlığından haberdar ve oradaki gençlerden haberdar.

Peki bu gençler için neler yapılıyor?

Hayatlarının en zor dönemi olan ergenlik döneminde bu çocuklara pskolojik açıdan destek veriliyor mu?

Ergenlik döneminde fiziki gelişmenin çok dengesiz olduğu ve günümüz futbolunda fiziksel gelişimin ne denli önemli olduğunu ve bu bakımdan alt yapı ile ilgilenen gelişim uzmanı vs. var mı? Yoksa da neden yok?

Bu gençler bir yandan Bursaspor' a hizmet ederken diğer yandan okulları ne durumda, bunlar sorgulanıyor mu? Milli takımdı, kamptı, maçtı derken okulları heba olup gidiyor. "Bursaspor Koleji" kurulmak için hala ne bekleniyor?

Orada ki gençlerin dünya dili olarak kabul edilen İngilizce ile araları ne kadar iyi? Bu çocuklara sürekli lazım olacak olan dili ne denli konuşabiliyorlar? Bunun için bir çalışma yapılıyor mu?

Futbolculuk önemlidir fakat okumuş futbolcu olmak daha önemlidir. Bir yandan okuyup diğer yandan forma giyen isimlere bir çok örnek verilebilir. Artık Bursa'ya özel üniversite de kuruluyor yani okumak isteyen bir futbolcu kardeşimiz üniversite eğitimine orada devam edebilir. Bunlar basit gibi görülen fakat çok önemli olan gelişmelerdir.

Umarım en yakın zamanda yapılması gerekenler yapılır ve bu gençleri her şekilde kazanırız. Gün gelecek sadece Vakıfköy' den çıkacak gençler bu takımda forma savaşı verecek. Buna inancım tam.

Son olarak Osmangazi Belediyesi'nin üçüncü defa düzenlemiş olduğu Balkan Turnuvası'na değinelim. Başladığı günden bu yana Balkan Şampiyonluğuna ambargo koyan Bursaspor, takım olarak çok iyi başlanan turnuvayı namağlup tamamlayarak bu yılda kupayı kazandı.

Elimizden geldiğince maçlarını takip etmeye çalıştık ve genç kardeşlerimizin o hırsını mücadelesini görmek geleceğe ne denli umutla bakmamız gerektiğini gösterdi.

Final maçına yoğun ilgiden olsa gerek konsantre olamayan gençlerimiz 1*0 geriye düşmelerine rağmen 2*1 kazanmayı bilip kupaya uzandılar.

Aslında burada kupa almak pek te önemli değil. Esas önemli olan geçtiğimiz yıllarda vefat eden altyapı oyuncumuz Ayberk Turan'ı unutmayan oyuncularımız, pankartın önüne giderek timsah yürüyüşü yaptılar ve kupayı Ayberk'e götürdüler.
Bu olayı neyle açıklayabilirsiniz ya da şöyle sorayım bunu kaç kişi yapabilir. Bu davranışlarından dolayı orada bulunan herkese minnettar olduğumu belirtmek istiyorum.

Verilen emeklerden dolayı formayı terleten tüm kardeşlerimizi tebrik ediyor ve Bursaspor forması altında nice başarılara imza atmalarını temenni ediyorum. Bir kaç yıl içinde A takımda görebileceğimiz birkaç isim barındırıyordu bu yıl ki U-16. Bu turnuvada da gol kralı olan Oğulcan Çağlayan dikkatle izlenmesi gereken bir isim.
Gelecek emin ellerde, Vakıfköy çalışıyor. Biraz sabır ve istek gerek...

Efsane Bursasporlular #12Majid Musisi

Bursasporumuzun tarihine şüphesiz iz bırakan santraforlarından birisidir. 94-95 sezonunun başında Fransa ikinci lig takımı olan Rennes'den transfer edilmiştir. İnatçı,hırsı ve mücadeleciliği ile ilk sezonunda taraftarın sevgilisi olmuştur. İkinci sezonunda Ercüment ve Baliç ile Bursaspor tarihin en önemli forvet hattı oluşturulmuştur.

Bursaspor tarihine geçmesini sağlayan olay, Timsah Yürüyüşünün mucidi olmasıdır. Bu yürüyüşü ilk kez İntertoto Kupası'nda Karlsruhe ile oynanan maçta attığı golden sonra sergilemiştir. Üstün fizik gücü, mücadeleciliği ve seyirciyle kurduğu diyalogla kendisini Bursa'ya kabul ettirmiştir.

Disiplinsiz tarafı ve ön plana çıkan gece hayatı ile Gordon Milne'in Bursaspor'un başına geçmesi, Musisi'nin gözden düşmesine neden oldu ve 96-97 sezonunun devre arasında Çanakkale Dardanelspor'a transfer oldu. Türkiye'den ayrıldıktan sonra Çin ve Vietnam'da futbol hayatına devam etti. 13.12.2005'te gelen AIDS'ten öldüğü haberi, kalplerinde ona ayrı bir yer ayıran biz Bursasporlu taraftarları çok üzdü. Musisi yaklaşık 2.5 sezon giydiği Bursaspor forması ile ilk sezon 27 maçta 9 gol, ikinci sezon 30 maçta 15 gol, üçüncü sezon 13 maçta 7 gol atmıştı.

Çocukluk efsanemdi Musisi. Mahalle maçlarında top sürerken kendi kendime Musisi demem ise bunun en büyük göstergesidir.

15 Haziran 2012 Cuma

Desteği Hak Etmiyorlar Mı?


Bursa Osmangazi Belediyesi tarafından üçüncüsü düzenlenen Balkan Turnuvasında son güne gelindi. Gruplarda ilk maçından KF Drita FC karşısında 4-2, ikinci maçından FK Bekta Plovdiv karşısında 3-1’lik galibiyet ile ayrılan Bursaspor U-16 takımımız, gruplardaki son maçında FK Shupki ile 0-0 berabere kalarak yarı finale çıkmaya hak kazandı.

Dün (Perşembe) akşam oynanan yarı final karşılaşmasında rakibi FC Pristhina’yı 3-0 ile geçen Timsahlar adını finale yazdırdı.

Karadağ ekibi FK Lovcen ile final maçına çıkacak olan Bursaspor U16 takımının biz Bursaspor sevdalılarından küçük bir ricası var, o da sadece destek...

İlk maçlarına gecenin 22/23 sularında, ikinci maçlarına ertesi sabah bu sıcakta 9/10 sularında çıkan ve terlerini Bursaspor için akıtan bu kardeşlerimizi, en azından final karşılaşmasında verdiği emekler karşısında küçücükte olsa bir destek gerekmez mi?

Akranları tatildeyken hala çalışan şüphesizki bizlerin geleceği olan bu çocuklara gelin sahip çıkalım ve bu akşam 18.30’da Merinos stadında yerlerimizi alalım. İnanın bu çocuklar bunu hak ediyorlar.

Bursaspor U-16 formasını terleten Oğulcan Çağlayan, Oğulcan Şahin, Doganay Kılıç, Mehmet Kalkan, Batuhan Kurt, Kenan Uz, Yunus Öz, Emirhan Çolak, Enes Ata ve ismini sayamadığım koca yüreklerin sizlerden tek isteği bu akşam küçükte olsa bir destek...

Unutmayın! Merinos Stadı, Saat:18.30

Şimdiden kendilerini tebrik ediyor ve Bursaspor forması altında nice başarılara imza atmalarını diliyorum.

14 Haziran 2012 Perşembe

Efsane Bursasporlular #10 Adnan Örnek , #11 Behyan Çalışkan

#10 Adnan Örnek

17 Ekim 1965 Bursa doğumludur. Spor akademisi mezunu olan Adnan Örnek ; futbola Bursaspor’da başladı. Bursaspor alt takımlarında yer aldı. İlk resmi maçına 1986 yılında çıktı. 12 yıl yeşil-beyaz formaya hizmet etti. 6 yıl Bursaspor kaptanlık görevini başarıyla yaptı. 1998 yılında yeşil-beyaz formasıyla son maçına çıkarak futbolculuk hayatına son noktayı koydu. İngiletere’de staj gorerek TFF Teknik Direktorluk diplomasını aldı.

Oynadığı yıllarda bir çok takımdan transfer teklifleri alan Adnan Örnek Beşiktaş’ın transfer teklifini neden geri çevirdiğini şöyle anlatmıştır: ”Bir dönem bana Fenerbahçe ve Beşiktaş’tan çok ciddi teklifler gelmişti. Özellikle Beşiktaş, yine o dönem Sayın Yazıcı başkanlık görevinde bulunurken bana çok önemli bir teklifle geldi. Gordon Milne’nin antrenörlüğünü yaptığı Beşiktaş beni kaçıracaktı. Ben Sayın Yazıcı ile bu konu hakkında görüşmeye gittim. Ve bir tek sözüne itimat ederek Bursaspor’la 2 yılık sözleşme imzaladım. Son dönemde istifa ederken tekrar yanına gittiğimde ise o dönemi hatırlatarak : “Hatırlıyorsunuz değil mi? Bana dünyalar kadar para veren Beşiktaş’ı reddedip; sizin tek bir sözünüzle Bursaspor’da kalmıştım” dedim. Benim ufak yaşlardan itibaren tek hedefim Bursaspor’da kaptan olabilmekti. Ben Muradiye’liyim. Çocukluk dönemlerimizde stadın tribünleri betondu. Biz arkadaşlarımızla maça girebilmek için karton satardık. Kartonları satıp stada girer ve maçı seyrederdik. Maç bitiminde ise tekrar kartonları toplar; futbolcuların çıkış yaptıkları kapılara giderek onları izlemeye koyulurduk. Futbola olan ilgim böyle başlamıştı.”

Adnan Örnek gerçekten de Bursa’nın yetiştirdiği, parmakla gösterilecek nadide insanlardan biriydi. İntertoto yıllarının efsane kadrosunun da kaptanlığını yaptı. Karlsruhe maçı ile ilgili bir roportajında bakın o günü nasıl anlatmıştır; ”Ve tabii ki Karlsruhe maçı… O dönem takım içinde çok iyi bir kardeşlik vardı. Gerek yönetim; gerekse taraftarla aramız çok iyiydi. Basınla da müthiş bir kenetlenme vardı. Inter-Toto kadrosu denildiğinde insanların tüylerini diken diken eden kadronun kaptanlığı yapmak çok büyük bir gurur benim için. O sene Karlsruhe’yi elesek Uefa’ya katılacaktık. Hatta o sene Inter-Toto’dan Uefa’ya katılan Boerdeux, Inter-Toto Kupası’ndan Uefa Kupası’na katılan ekipler arasında bu kupayı kazanan ilk takım olmuştu. Açıkçası bizler kendi aramızda konuşurken Inter-Toto Kupası’ndan çıkarak; Uefa Kupası’nda çeyrek ve hatta yarı final oynayacağımızı konuşuyorduk. Karlsruhe maçındaki üzüntünün en büyük sebebi de bu maçtan mağlup ayrılmaktan ziyade; öylesine büyük hedeflerin peşinden koşarken biranda hiç planlamadığımız bir yerde son noktayı koymamız olmuştu. Maç berabere giderken ve hatta öndeyken bile sürekli gol arayan taraf bizdik. Penaltılara kalarak eleneceğimiz aklımızın ucundan geçmiyordu. Maç bitiminde Karlsruhe takım kaptanı Alman milli oyuncu bana formasını verdi. Ben de almıştım. Soyunma odalarına doğru giderken gözüm bir anda elimde tuttuğum Karlsruhe formasına ilişti. O formayı bana taşımak ağır gelmişti. O anlık sinirle bir anda formayı yere attım. Birkaç adım attıktan sonra kafamı çevirip arkama baktığımda birçok kişinin o formayı kapma mücadelesi verdiğini gördüm. Taşıdığınız Bursasporluluk ruhu bu tarz küçük ayrıntılarda gizli…”

Adnan Örnek ismi sadece uzun yıllar değil dünya var oldukça Bursaspor ismi ile birlikte yer alan efsane oyuncular arasında anılmaya devam edecektir.



#11 Behyan Çalışkan

Büyük Kaptan futbola Bursaspor'un Ersel'in golü ile Besiktası 1 - 0 yendiği maçta veda etmişti.11 yıl giydiği yeşil beyaz formayla 2 Eylül 1995 Cumartesi günü vedalaşan Beyhan, aktif futbol yaşamını Bursaspor - Beşiktaş maçı ile noktaladı.15 dakika sureyle 8 numaralı formasını sırtına geçiren Beyhan, yeşil sahalarda son mücadelesini verdi.Ve Beyhan 11 yıl terini akıttığı stattan omuzlar üzerinde ayrıldı.

Yeni Sezonda Nasıl Bir Bursaspor ?

2 Ocak 2009'dan bu yana adam gibi adam önderliğinde taraftarının yüzünü hiç olmadığı kadar
güldüren takımımızdan yeni sezon öncesi beklentilerimde tabiki yüksek. 3.5 senedir olduğu
gibi yine 'hedef' takımı olarak yeni sezonda ilk 5'in içinde kalmak her zamanki gibi önemli
bir adım olacak, ancak ilk 3 olursa şahsım adına ekstra başarılı sezon halkalarına bir
yenisini daha eklemiş olacağız.

Öncelikli beklentim tabiki Avrupa Kupaları'ndan men cezamızın CAS'tan dönmesi. Yeni sezonda
UEFA Kupası'nda yer aldığımız takdirde bu sefer iyi kura kötü kura demeden gruplara
kalacağımızı ümit ediyorum. Bu gerçekleştiği takdirde üst üste 3.yıl Avrupa Kupaları'nda boy
gösteren Bursaspor camiasının iyi işlere imza atacağını düşünüyorum. CAS'tan aksi bir karar
çıkması durumunda ise büyük hayal kırıklığı yaşayacağımız kesin, ancak bu durumda oluşacak
kara bulutları yeni sezon için tekrardan Avrupa'ya katılma arzusuna dönüştürürsek lig ve
kupa maratonlarındaki engelleri daha kolay aşabiliriz.

Lig için hedef ise yazının başında belirttiğim gibi ilk 3 beni fazlasıyla keser.
Şampiyonluğa zaten bir tarif yapmak zor ancak ikinci veya üçüncü basamakta 'istikrar'
açısından muhteşem dereceler olacaktır. 4.lük veya 5.lik ise artık gözümde amorti ikramiyesi
olabilir. Daha aşağıları ise hayal kırıklığı, kusura bakma Hocam bunlar senin eserin
Bu sene finalde bize yakışmayacak derecede kötü bir oyunla elden kaçırdığımız Türkiye Kupası
için hedef ise tabiki kazanan olmaktır. Avrupa'ya açılan en kısa yolu bu sene daha iyi
değerlendirip kupa ile taçlandırmamız lazım.

Daha geniş bir pencereden beklentilerim aslında yukarıda yazdıklarım gibi sportif başarıyla
sınırlı değil. Bu açıdan ilk beklentim altyapı patentli en az bir gencimizin formayı kapması
tabiki. Avusturya kampına büyük ihtimal katılacak olan Taha Can, Aykut Turan, İlhan Depe, Bilal Şeflek, Batuhan Altıntaş, Furkan Soyalp gibi isimlerden en az birinin A Takıma monte olması. Bu isimlere Barış Örücü, Emre Pehlivan ve Okan Deniz'i de dahil edebiliriz elbette.

Kadroya giremeyecek isimlerin olacağınıda varsayarsak ikinci beklentim, 'profosyonel' bir pilot takım. Pilot takım olmasada genç oyuncuların kiralanacağı, forma giyip tecrübe kazanacağı takımların seçilmesi, antrenörleri ile irtibat kurulup oynamalarının sağlanması, gelişimlerinin takip edilmesi vs.

Önümüzdeki sezon A2 Takımımızı iki senedir yaş kategorilerinde Türkiye Şampiyonu olan bu senenin U17 Takımı'nın oluşturmasını beklediğim için Ahmet Arı, İsmail Haktan, Deniz Aslan, Cemal Kaldırım gibi oyuncularımızın A2 Takımı'nda oynatılması yerine başka kulüplere gönderilerek 'forma kapma' mücadelesine sokulmaları hem onlar için hem altyapımızdan çıkan çocuklar için şart. Umarım bu konuda başarılı bir politika ortaya koyarız.

Tribün anlamında da üst düzey bir sezon geçirmeyi diliyorum elbette. Bu sene içsahadaki Orduspor maçından sonra cezaların kalkması ile silkinip kendine gelen tribünlerimiz bu senede ortaya çıkarılacak başarıda pay sahibi olacaktır. Son olarak inşallah önümüzdeki sezon daha kenetlenmiş bir şehir, daha yapıcı bir yerel medya da bu takımın yanında olur ve güzel güneşli günler görürüz.

Yolun açık olsun Bursasporum...

5 Haziran 2012 Salı

Efsane Bursasporlular #9 Bahtiyar Yorulmaz

Bahtiyar, aldığı “Deli” lakabı ile tanınır. 79-81 sezonları arasında Bursasporumuzda görev yapmıştır. Sürekli kızgınlık, rahat duramama hali, bolca hakemle ve rakiple didişme hatta ve hatta kendi takım arkadaşlarıyla kavga etmesiyle hafızalarda yer etmiştir(26.02.1981 tarihinde Türkiye Kupası 6.tur maçında İzmirspor ile oynanan karşılaşmayı Bursaspor 3-0 kazandı. maçın 73.dakikasında Bahtiyar kendi takım arkadaşına küfür ettiği gerekçesi ile kırmızı kart gördü.)

Genellikle hırçınlığıyla ve hava toplarındaki hakimiyetiyle dikkati çekmiştir. Bu hırçınlığa ve kavgacılığa rağmen mücadelesi, hırsı, yenilgiyi kabullenmemesi, haksızlığa tahammülü olmaması kendisini tribünlerin sevgilisi yapmıştır. Kırmızı kart gördüğünde bile tribünlerden alkış alırdı.

Babamdan aldığım bilgiye göre, Bursa’da oynanan maçta Bolusporlu Nuri ’nin dişlerini kafa atarak dökmüştür. Bu olay sonrası mahkemelik dahi olmuştur.

Bursaspor’un ilk gol kralıdır.1980 yılında Bursaspor forması giyerken 30 maçta 12 golle o dönem Altay'da forma giyen Mustafa Denizli ile gol krallığını paylaşmıştır. Bu sonuçla (Mustafa Denizli ile birlikte) en az golle gol kralı olan ikinci; en düşük gol ortalamasıyla (0.4) gol kralı olan ilk oyuncu olmuştur.

Oynadığı dönemlerde seyirciyle arasında tezatlığa dayalı bir ilişkisi vardı. Maç öncesi kendisini 'deli' diye çağıran tribünlere, cinsel organını avuçlayarak karşılık veriyordu. Tribünler Bahtiyar'ın bu hareketini görmek için tezahürat yapmakta, tezahürat sonrası Bahtiyar hareketi yapınca tribünlerden alkışla beraber kahkahalar yükselmekteydi. Bursaspor'dan transfer olan Bahtiyar 86-87 yıllarında tekrar Bursaspor'a geri döndü ve bir süre sonra futbolu bıraktı.


*Mehmet Zencirkıran’ın, “Beşinci Şampiyon Bursaspor” adlı kitabından alıntılar yapılmıştır.