Kendi izlenimlerimle devam edeyim, güzel bir havada okuduğum yerden trenle İzmir'e geçtim. Ordan İzban'la Halkapınar'a geçip stada vardım. Bursa'dan gelen kalabalık şaşırtmadı ama acayip mutlu etti diyebilirim. Uzun zamandır görüşemediğimiz dostlarla denk gelip, maç öncesi kritiklerimizi yaparken herkeste finalden emin bir hava vardı. Daha sonra Bursaspor otobüsünün stada giriş yaptığı anda coşku tavan yaptı. Ancak sonrasında ufak çaplı patlak veren olaylarda ortaya İzmir'in atlı polislerinin çıkması bana biraz anlamsız geldi. Taraftarı atlı polislerle kontrol altına almak pek mantıklı bir yol değil bana kalırsa...
Neyse maçımıza dönelim, stada girdiğimde İzmirlilerin isyanlarına hak verdim. Atatürk Stadı tribün açısından insanı futboldan soğutacak bir yapı. Saha içini detaylı gözlemlemek pek kısmet olmasada maçın yıldızı (Batalla ve Pinto haricinde, onların zaten skora katkısından dolayı iyi oynadığını az çok kestirebiliriz) Carson'dı. İngiliz eldiven umarım EURO 2012'den sonrada uzun yıllar kalemizi korumaya devam eder.
Sahada herşey istediğimiz gibiydi, kadroları gördüğümde Alper Potuk'un olmaması zaten var olan final umutlarımı dahada arttırdı diyebilirim. Bizden sadece Ozan İpek'in yedek kalması kendi adıma sürprizdi, dün oynatılmaması daha iyi oldu diyebiliriz inşallah finalde formayı kapıp gereğini yapıcaktır Ozan'da...
Maçın kilidini açan adam yine Pinto oldu. Şilili Bursaspor'un güney amerikalı mantar santrafor transfer etme sendromuna son verdi desek yanlış olmaz heralde. Dün önce 32'de perdeyi açtı ardından 46'da rahatlatan golü kaydetti. 54'te ise Pablo gecenin cilasını atıp pası taraftara verdi ve makaralar start aldı.
Öncelikle şunu belirteyim ki bir Cem Yılmaz gösterisine gitsem en fazla dün geceki kadar gülüp eğlenebilirdim. Uzun zamandır böyle bir eğlence keyif haline tanık olmamıştık sanırım... ''Ayıptır sorması neden geldiniz ?'' , ''tren kalkıyor Es-Es'', ''Tren gelir hoş gelir'' , ve tabiki gecenin yıldızı ''Heyyyyy çuf çuf''tu. Bir de unutmadan ''Ayağa ayağa Eskişehir ayağa'' tezahüratının ardından hep bir ağızdan bağırılan 'Yeşillllllllllllllllll'' tezahüratına karşılık, Eskişehir tribününden cevap gelmeyince yükselen yuhalamalar ve ''Bağırmayan taraftar gitsin'' klişesi epey güldürdü :)
Artık finaldeki rakibimizi bekliyoruz, umarım Fenerbahçe gelir ve yine İzmir'de karşılaşırız. Ligde diş geçiremediğimiz Sivas'ı ve Eskişehir'i kupada bertaraf ettik, sırada Fenerbahçe var diyorum...
Dünkü galibiyete 'kısa süreli' olsada gölge düşüren tek olay bir oyuncumuzun takımla iplerini koparttığını sosyal medyadan duyurup, sonra geri çekmesiydi. Muhtemelen bir sinir patlaması anında öyle sarfedilen bir sözdür diye umuyorum. Yoksa bu mevzular facebook'a twitter'a malzeme olacak konular olmamalı. Bilmiyorum çok mu şey istiyorum ama doğru düzgün bir biçimde Başkan'dan, Hoca'dan, taraftardan helallik alarak gitmek istemek çok mu zor be abi ? Kimse kimseyi zorla tutacak değil ya, sizler şampiyon adamlarsınız. Bu şehirin kaderini değiştiren, hayallerini gerçekleştiren adamlarsınız. İlla ki gidiş yolu olarak Sercan ve Volkan gibi kadro dışı kalarak ayrılma yolunu seçerek burdaki anılarınıza ihanet etmeyin! Bu taraftar sizi her zaman ŞAMPİYON olarak hatırlar elbet ama ayrılışımız da güzel olsun, profosyonel hayatta herşey var bunlar zor işler değil...
Artık darısı Kupa Finali'ne... Müzeye uzun yıllar sonra bir Türkiye Kupası şart. Ertuğrul Hoca ve oyuncularımıza tabiki güvenimiz tam. Allah utandırmasın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder