2 Ocak 2009... Sadece bir futbol kulübünün değil, koskoca bir şehrin kaderinin değiştiği tarih...
Evet, tam 4 sene önce bugün Ertuğrul Sağlam kendisini Bursaspor’un teknik patronu yapan imzayı atmıştı. Bugün, onun yeşil beyaz çatı altındaki 5.yılının ilk günü.
Biraz daha geçmişe dönelim; 15 Mayıs 2004’te küme düşen bir şehir ve yıkılan umutların ardından 2 sezonluk Lig A kabusunun sonunda tekrar Süper Lig’e çıkan bir Bursaspor ve devamında Süper Lig’de toplanan puanlar ve elde edilen dereceler;
2006/07 : 45 puan, 10.basamak
2007/08 : 38 puan, 13.basamak
2008/09 : 58 puan, 6.basamak
2009/10 : 75 puan, ŞAMPİYON
2010/11 : 61 puan, 3.basamak
2011/12 : 49+12 puan, 5.basamak
2012/ : 24 puan,
6.basamak
Çok basit bir örnekle açıklayacak olursak 2008/09 sezonunun devre arasında 22 puanda aldığı Bursaspor’a sezonu 58 puanda tamamlatarak 18 maçta 36 puan toplayan Ertuğrul Sağlam, 2007/08 sezonunun tamamı olan 34 maçta Bülent Korkmaz ve Samet Aybaba’nın topladığı 38 puanı yakalayacaktı neredeyse. (Bülent Korkmaz 9 maç 7 puan, Samet Aybaba 25 maç 31 puan.)
Ertesi sezon 75 puanla gelen şampiyonluk, bir sonraki yıl şaibeler içinde geçen sezonda toplanan 61 puan ve tarihin şampiyonluktan sonra en iyi derecesi olan 3.lük, play-off saçmalığı ile geçirilen 2011/12 sezonunda elde edilen 5.lik + finalde kaybedilen Türkiye Kupası ve bu sezon şanssız puan kayıplarına rağmen ilk yarıyı 6.sırada kapatan ve sportif başarının istikrarlı bir şekilde devam ettiği Bursaspor...
Süper Lig’de ki Bursaspor tablosunu genel olarak ele alacak olursak; Sağlam’dan önce çıktığı her Süper Lig maçından ortalama 1.28 puan ile ayrılan Bursaspor, Sağlam önderliğinde çıktığı her lig maçından ortalama 1.80 puan ile ayrılan Bursaspor’a dönüştü.
Her ne kadar hayal kırıklıkları ağır bassada geride kalan 4 yılda çıkılan 14 Avrupa Kupası maçınıda bu başarı tablosuna dahil etmek elbette boynumuzun borcu. Hele ki Avrupa arenasını en son 1995’te görmüş camiamız için...
Rakamlarla çok kafa patlattık, en kestirmesinden şampiyonluktan sonra Bursa’ya gelen rakiplerin %90’ı sana 10 kişi defans yapıp burada alacağı 1 puanı altın değerinde kabul ediyorsa birçok şeyi değiştirmişsin demektir.
Ertuğrul Sağlam ile geride bıraktığımız 4 yılda hem kendini hem de Türk Futbolundaki bir çok şeyi değiştiren bir kulüp konumundayız. Ancak bu durumdayken bile çıkan ‘’çatlak’’ sesler az da olsa can sıkıcı nitelikte. Yaklaşık 1 ay kadar geriye saralım hafızammızı, içerdeki Orduspor maçına gidelim. Bursaspor baştan sona üstün oynadığı mücadeleyi Sağlam’ın 76’da oyuna soktuğu Sestak’ın 89’daki golü ile kazanıyor ancak maç sonu had aşan eleştriler diz boyu... O günde söylemiştim, dünyanın herhangi bir yerinde galibiyet golünü atan adamı oyuna alan Hoca kral olurken, Bursa’da eleştrilebiliyor. Ya bu camia herşeyi çok çok iyi biliyor, ya da bir yerlerde yanlışlık var. Doğru tahmin ettiniz, ikinci şık. Yani sözün özü ‘’Sestak geç girdi oyuna, daha erken girmeliydi...’’ diyerekte küfürlerle hakaretlerle hoca eleştrilmez be abi. Neticede kadro seçimi, oyuncu değişiklikleri hepsi birer seçimdir ve sonucunda vezirde olmak vardır, rezilde. Bunun sevabını günahını üstlenecek olan kişi Ertuğrul Sağlam iken oyuncunun oyuna girdiği dakikaya bari karışmayalımda kendisi karar versin.
Burdan Ertuğrul Sağlam’ın eleştrilemez olduğu sonucuna varmayacağım elbette. Zaman zaman bende eleştriyorum, herkeste kendi fikirleri çerçevesinde eleştirebilir. Dikkat çekmek istediğim husus; SAYGI. Düşüncelerini ifade ederken saygıyı kaybedersen, haklı dahi olsan söylediklerin değersiz kılarsın. Hani şampiyon kadronun oyuncuları disiplinsiz davranırken ‘’Hoca bunları göndermeli’’ görüşü, o isimler yollanınca ‘’ Şampiyonlukta onun emeği vardı böyle yapılmamalıydı’’ görüşüne dönüyor ya. Hatırlatalım; Ertuğrul Sağlam’da bir şampiyon. Ona da sadece buradan ayrılırken mi saygı göstereceğiz ?
Ertuğrul Sağlam’a ve kurduğu takıma yürekten destek olup inanarak hep birlikte ulaştığımız bir 16 Mayıs 2010 zaferi varken, yenilerini neden yaşamayalım ? Taraftar olarak özellikle bu sene yaşadığımız Twente travması gerçekten çok yıkıcıydı ancak dünyanın sonu değil. Sonuç olarak bu takım 3 senedir Avrupa Kupalarında boy gösteriyor, Twente ne ilk ne de son. Bu sene tekrar o turnuvaya katılmamamız için hiçbir neden yok. Olumsuzluklara çok takılı kalmadan inancımızı tazelemek gerek diye düşünüyorum. (Tüm bunları yazarken sadece saha içini ele alarak değerlendiriyorum elbette, yönetimsel mevzulara bakış/tepki herkese göre farklıdır, saygı duyarım.)
16 Mayıs'tan sonra Mehmet Demirkol'un dediği gibi; ''Kafasına huniyi takıp, belinde şambrelle Bursa caddelerinde -ben Napolyon'um- diye dolaşsa i-na-na-cak-sın, çünkü adam inanılmayacak birşeyi yaptı.''
Velhasıl kelam, Bursaspor’a geliş yıldönümün kutlu olsun adam gibi adam. Yeşil – beyaz renkler altında daha nice başarılara, daha nice seneler seni bu takımın başında o kulübede ‘’gooll bee’’ diyerek sevinirken görmek dileğiyle... İyi ki geldin, iyi ki buradasın, Bursaspor kariyerin her şartta daim olsun.
*Rakamlarda, istatistiklerde bir hata yaptıkysak affola...
twitter.com/EKoncak
Çok basit bir örnekle açıklayacak olursak 2008/09 sezonunun devre arasında 22 puanda aldığı Bursaspor’a sezonu 58 puanda tamamlatarak 18 maçta 36 puan toplayan Ertuğrul Sağlam, 2007/08 sezonunun tamamı olan 34 maçta Bülent Korkmaz ve Samet Aybaba’nın topladığı 38 puanı yakalayacaktı neredeyse. (Bülent Korkmaz 9 maç 7 puan, Samet Aybaba 25 maç 31 puan.)
Ertesi sezon 75 puanla gelen şampiyonluk, bir sonraki yıl şaibeler içinde geçen sezonda toplanan 61 puan ve tarihin şampiyonluktan sonra en iyi derecesi olan 3.lük, play-off saçmalığı ile geçirilen 2011/12 sezonunda elde edilen 5.lik + finalde kaybedilen Türkiye Kupası ve bu sezon şanssız puan kayıplarına rağmen ilk yarıyı 6.sırada kapatan ve sportif başarının istikrarlı bir şekilde devam ettiği Bursaspor...
Süper Lig’de ki Bursaspor tablosunu genel olarak ele alacak olursak; Sağlam’dan önce çıktığı her Süper Lig maçından ortalama 1.28 puan ile ayrılan Bursaspor, Sağlam önderliğinde çıktığı her lig maçından ortalama 1.80 puan ile ayrılan Bursaspor’a dönüştü.
Her ne kadar hayal kırıklıkları ağır bassada geride kalan 4 yılda çıkılan 14 Avrupa Kupası maçınıda bu başarı tablosuna dahil etmek elbette boynumuzun borcu. Hele ki Avrupa arenasını en son 1995’te görmüş camiamız için...
Rakamlarla çok kafa patlattık, en kestirmesinden şampiyonluktan sonra Bursa’ya gelen rakiplerin %90’ı sana 10 kişi defans yapıp burada alacağı 1 puanı altın değerinde kabul ediyorsa birçok şeyi değiştirmişsin demektir.
Ertuğrul Sağlam ile geride bıraktığımız 4 yılda hem kendini hem de Türk Futbolundaki bir çok şeyi değiştiren bir kulüp konumundayız. Ancak bu durumdayken bile çıkan ‘’çatlak’’ sesler az da olsa can sıkıcı nitelikte. Yaklaşık 1 ay kadar geriye saralım hafızammızı, içerdeki Orduspor maçına gidelim. Bursaspor baştan sona üstün oynadığı mücadeleyi Sağlam’ın 76’da oyuna soktuğu Sestak’ın 89’daki golü ile kazanıyor ancak maç sonu had aşan eleştriler diz boyu... O günde söylemiştim, dünyanın herhangi bir yerinde galibiyet golünü atan adamı oyuna alan Hoca kral olurken, Bursa’da eleştrilebiliyor. Ya bu camia herşeyi çok çok iyi biliyor, ya da bir yerlerde yanlışlık var. Doğru tahmin ettiniz, ikinci şık. Yani sözün özü ‘’Sestak geç girdi oyuna, daha erken girmeliydi...’’ diyerekte küfürlerle hakaretlerle hoca eleştrilmez be abi. Neticede kadro seçimi, oyuncu değişiklikleri hepsi birer seçimdir ve sonucunda vezirde olmak vardır, rezilde. Bunun sevabını günahını üstlenecek olan kişi Ertuğrul Sağlam iken oyuncunun oyuna girdiği dakikaya bari karışmayalımda kendisi karar versin.
Burdan Ertuğrul Sağlam’ın eleştrilemez olduğu sonucuna varmayacağım elbette. Zaman zaman bende eleştriyorum, herkeste kendi fikirleri çerçevesinde eleştirebilir. Dikkat çekmek istediğim husus; SAYGI. Düşüncelerini ifade ederken saygıyı kaybedersen, haklı dahi olsan söylediklerin değersiz kılarsın. Hani şampiyon kadronun oyuncuları disiplinsiz davranırken ‘’Hoca bunları göndermeli’’ görüşü, o isimler yollanınca ‘’ Şampiyonlukta onun emeği vardı böyle yapılmamalıydı’’ görüşüne dönüyor ya. Hatırlatalım; Ertuğrul Sağlam’da bir şampiyon. Ona da sadece buradan ayrılırken mi saygı göstereceğiz ?
Ertuğrul Sağlam’a ve kurduğu takıma yürekten destek olup inanarak hep birlikte ulaştığımız bir 16 Mayıs 2010 zaferi varken, yenilerini neden yaşamayalım ? Taraftar olarak özellikle bu sene yaşadığımız Twente travması gerçekten çok yıkıcıydı ancak dünyanın sonu değil. Sonuç olarak bu takım 3 senedir Avrupa Kupalarında boy gösteriyor, Twente ne ilk ne de son. Bu sene tekrar o turnuvaya katılmamamız için hiçbir neden yok. Olumsuzluklara çok takılı kalmadan inancımızı tazelemek gerek diye düşünüyorum. (Tüm bunları yazarken sadece saha içini ele alarak değerlendiriyorum elbette, yönetimsel mevzulara bakış/tepki herkese göre farklıdır, saygı duyarım.)
16 Mayıs'tan sonra Mehmet Demirkol'un dediği gibi; ''Kafasına huniyi takıp, belinde şambrelle Bursa caddelerinde -ben Napolyon'um- diye dolaşsa i-na-na-cak-sın, çünkü adam inanılmayacak birşeyi yaptı.''
Velhasıl kelam, Bursaspor’a geliş yıldönümün kutlu olsun adam gibi adam. Yeşil – beyaz renkler altında daha nice başarılara, daha nice seneler seni bu takımın başında o kulübede ‘’gooll bee’’ diyerek sevinirken görmek dileğiyle... İyi ki geldin, iyi ki buradasın, Bursaspor kariyerin her şartta daim olsun.
*Rakamlarda, istatistiklerde bir hata yaptıkysak affola...
twitter.com/EKoncak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder