25 Mart 2012 Pazar

Haydi Şimdi Bütün Eller Havaya

Güne başlangıçla başlayalım yazmaya, belki birkaç kişi görürde medyadan göremediği duyamadığı gerçekleri bizlerden görür ve öğrenir.

Bu yıl seyircisiz maç cezasının yerine bayanların ve 12 yaş altı çocukların maça gideceği kararı alınmıştı ve her seyircisiz maç kadın ve çocukların önünde oynandı. Fenerbahçe’nin aldığı 2 maçlık ceza bizim maçı da etkilediği için, yaklaşık 5 otobüs Yeşil İnci öğlen 12 sularında stadın oradan harekete geçmeye başladı. Bu tam anlamıyla bayanların ilk deplasmanı olarak tarihe geçti.

Bursaspor tribünleri istisnasız ki ülkeye ders verir nitelikte. Bu yüzden ki bunun haklı gururunu yaşıyorum. 74-75 sezonunda Bursaspor tribünleri Zonguldak deplasmanına giderken, polis: “TEKSAS' tan mı geldiniz?” diye soruyor ve bizim tribünlerimiz o günden sonra “Teksas Konvoy” olarak anılmaya başlanıyor. Ayrıca kendi tribününe isim vermeyen tek gurup olarak tarihteki yerini alıyor. Ve aradan onlarca yıl geçiyor, 24 Mart 2012 Cumartesi günü Yeşil İnciler deplasman yollarında. Babalarının, ağabeylerinin, eşlerinin, çocuklarının yolundan geliyorlar; TEKSAS' tan geliyorlar!

Şimdi tam olarak burada bir parantez açmak gerekir diye düşünüyorum. Bu yapılanları başka takımlar yapsa otobüslerine kamera dahi konmaz mıydı?Görüntüler spor programlarının arka planlarından eksik olmaz mıydı? Peki soruyorum size böylesine bir olay, neden medya tarafından dillendirilmedi? Onca kardeşimiz, ablamız tribünde tezahürat yaparken neden sadece maç öncesi bir kez kameralar deplasman tribününe yöneldi?

Bunun cevabını ben değil Ertuğrul Hoca geçmiş senelerde-şampiyon olduğumuz zaman- vermişti, ne demişti Hoca; “Biz nasıl bir şey gerçekleştirdiğimizi ileriki yıllarda daha iyi anlayacağız.” Valla hocam ben çok iyi anladım. Bu denli hazmedemediklerini inanın hiç bilmiyordum.

Derken sahaya ısınmak için çıkan takımımızın kaptanı Ömer elindeki çiçekleri bayanlara vermek için tribünlere yöneldi ve bayanlara verirken birden çiçeği alan muhtemelen bıyıklı(!) bayan çiçeği Ömer’e geri vermedi direk attı. Şimdi bu konu hakkında ne diyeceksiniz? Benim fikrimi sorarsanız ben hiçbir şey demeyeceğim, neden derseniz ise tribünlere ‘sürtmeye’ gelen kişilerin bu hareketi yapması gayet normal.







Maçın başlama düdüğü geldi ve 10-15 dakika iki tarafta hızlı bir oyun sergiledi derken 16. dakikada bizim bayanların meşalelerinin dumanı görülmeye başladı.


Bunlar oladursun bizim Serdar ofsaytta(!) beklesin ve sağ çaprazdan ofsaytta olduğu için attığı gol verilmesin! Sonra ortada hiçbir şey yokken alex’in düşmesine birde sarı kart çıksın. Barajdan dönen topta rahatlayan oyuncularımız tam çıkarken topçuyu unutsun ve düzgün bir vuruşla gol hanesine bir tane çentik atıversin. Ayrıca bu pozisyonda fenerbahçenin kaleyi tutan ilk ve tek şutu olarak istatistiklere geçmiştir.Pinto’nun vuruşunda önce kaleci sonra direğin yardımıyla dışarı çıkan topta kimsenin yapacağı bir şey yoktu. Buna şanssızlık diyebiliriz işte. Ziegler’in elle kestiği top buna da diyecek hiçbir şey yok. Ama Sestak’ın kaçırdığı pozisyona ne demeli?

Serdar’ın pozisyona kalkan bayrak, verilmeyen penaltı pozisyonu var ki bizim fener ile oynadığımız maçlarda herkesin bildiği üzere el kol serbest. lugano ve deniz’in pozisyonları hala hafızalarda tazeliğini koruyor, bunun sebebi de her halaya bir halay başı lazım muhakkak birde Pinto’nun direkten dışarı çıkan topu. Bu saydığım pozisyonları her şekilde anlarım lakin bana Sestak’ın pozisyonunu şanssızlık, hakem hatası vs. diye kimse anlatamaz. Eğer ki böyle bir fırsat yakalıyorsan atacaksın kardeşim. Farkındaysanız o pozisyon kaçtıktan sonra takımda düştü. Moral ve motivasyon olarak herkes çöküntüye uğradı. Geçmiş yazılarda Sestak ile bir yorum yapmıştım, Sestak’ın golle buluşması lazım, golcü olduğu için sürekli golü düşünüyor ve bu düşüncede ister istemez kendisini bencilliğe götürüyor. Rahat pozisyonda topu Pinto’ya ya da arkadan gelen Batalla’ya verse rahatça boş kaleye topu yuvarlayacaklar ama kaleyi düşünen Sestak topu direğe nişanladı. Ve olan Bursaspor’a oldu.

Sahada mücadele veren tüm oyuncularımızı kutluyorum, gerçekten hepsi üstüne düşeni-elinden geleni yaptı ama Vederson hariç. Bir insan bu kadar savruk, 2m. önüne pas atmaktan aciz, top dahi kesemeyen bir adama nasıl bu kadar tahammül ediyor hoca anlamış değilim. Uzaktan bir şut çekecek diye, belki serbest vuruştan bir gol atacak diye bu kadar sabretmenin, bu kadar adam kaçırmanın ve atak yemenin hiçbir mantığı yok bana göre. Neyse bana da fazla laf düşmez karar teknik heyetin en nihayetinde.

Aslında benim takıldığım olay şu. Bir sürü kanalda bir sürü spor programı yapılıyor ve hepsi bir şekilde taraflı. Sadece iki örnek vereceğim bu hafta yaşanan, ilki Antalyaspor-Trabzonspor kupa mücadelesinden,

Bursa basınından bir gazetede yazmaya başlayacak olan isim Ömer Üründül, trabzona çalınan uyduruk penaltıya 5 defa izledikten sonra hatta 5x yavaşlatılmış şekilde izledikten sonra ‘evet net penaltı’ cümlesini kurarken, maç sonunda Antalyaspor’un pozisyonunda penaltı olan pozisyona ‘bence penaltı değil’ cümlesini kurması…

Ve dün akşam yayıncı değil ‘yancı kuruluş’ un Millet Vekili yorumcusu Hakan Şükür ve yılların duayeni Şansal beyin fenerbahçe-BURSASPOR maç sonrası yorumlarından,

Ofsayt bayrağı kalkan pozisyon hakkında ‘verse de-vermese de kimse bir şey diyemez’ , penaltı pozisyonundan sonra ‘verse de-vermese de kimse bir şey diyemez’ iki pozisyona da aynı cümleyi kuran insanlara bende insan ziyanı tabirini kullanmak istiyorum.

Biri yıllarca futbol oynamış, rekorlar kırmış Hakan Şükür, diğerleri ise yıllarca yorumculuk yapan Ömer Üründül ve Şansal Büyüka. Penaltı pozisyonlarında bu cümleleri çok duydum lakin ben hiç ofsayt pozisyonlarında bu cümleleri duyamadım. Bu ne demek Allah aşkına? He birde unutmadan Bursaspor atak yaptığı zaman “fenerbahçe geri çekildi”. fenerbahçe atak yaptığı zaman, “fenerbahçe yükleniyor”. Bırakın bu işleri Allah aşkına. Kim neyin ne olduğunu akşam gördü. Emin olun dilinde bir çok mana bulacak cümleler çıkabilen insanların akşam yastığa kafalarını koyduğu zaman ‘ohh bee, iyi sıyırdık bu akşam’ cümlelerini kurduğunu çok iyi biliyorum.

Bilmediğim tek bir şey vardı onu da artık öğrendim. 16 MAYIS 2010 hiç mi hiç hazmedilememiş.

Maçın en iyi oyuncusuna gelince, şüphesiz ki ‘kale direkleri’ idi. O direklerde sizin olsun zaten…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder