30 Kasım 2013 Cumartesi

Tabela bizden yana




Fenerbahçe, Sivas mağlubiyetleri üstüne Pablo krizinin peşinden Kasımpaşa beraberliği derken çalkantılı günler geçiren camiamızda dün Elazığ’da alınan 3 puan bir nevi pansuman oldu. Ancak alınan 3 puana rağmen ortaya konan oyun ben dahil bir çok kişiyi tatmin etmedi. Aslında ortaya konan oyuna bakmaksızın alınan 3 puan sevindirici ancak daha sezonun ilk çeyreği itibari ile düştü gözüyle bakılan Elazığspor karşısında bu kadar ezilen bir Bursaspor buruk bir 3 puan sevinci yaşattı.

Kasımpaşa ilk 11’inden Murat ve Tuncay’ı yanına çeken Daum sahaya Musa ve cezası biten Belluschi’yi ilk 11’de görevlendirerek başladı. İlk dakikalarda Basser’in çizgiden çıkardığı top ile maça yüreğimizi ağızımıza getirerek başlayan takımımız neyse ki maçın 16.dakikasında Ferhat’ın aldırdığı penaltıyı Taiwo klasına yakışır sertlikte bir vuruşla gole çevirdi ve 1-0 öne geçmeyi başardık. Penaltı pozisyonunu başlatan Musa’nın da hakkını teslim etmek gerek, Ferhat’ın koşu yoluna çok iyi bir top attı, Kasımpaşa maçından biriktirdiği enerjisini kullanan Ferhat’ta İbrhaim Kaş’tan penaltıyı aldırmayı başardı. 1-0’dan sonra oyunu rölantiye alan takımımız devrenin sonuna doğru verdiği en net pozisyonda Frey’in kurtarışı sayesinde soyunma odasına 1-0’la  gitmeyi başardı.

Ve işlerin sarpa sardığı ikinci devre... 45-60 arasını çok rezil bir biçimde kötü oynayan bir Bursaspor vardı sahada, öyle ki 8 haftadır üst üste kaybeden Elazığspor’un kendini Real Madrid hissettiği olmuştur. 58’de hem Serdar’ın hem Sow’un kırmızı kart görmesiyle takımlar maça 10’a 10 devam ederken, rezil bir 15 dakikanın sonunda 61’de Elazığ’ın beraberlik golü geldi. 1-1’den sonra da rakibinden oyunun hakimiyetini almayı başaramayan takımımızda şapkadan tavşan çıkartacak bir isme ihtiyaç vardı. Nitekim dakikalar 70’teyken Belluschi çıktı sahneye ve hiçbirşey yapmadığı 70 dakikanın ardından öyle muhteşem bir gol attı ki, bu golün hatırına onu pas geçmesek ayıp olur. 2-1’den sonra farkı arttıracak kontraları bulsakta değerlendirme başarısı gösteremezken kalemizde verdiğimiz pozisyonlarla da ecel terleri döktük ancak korkulan olmadı ve 3 puanı hanemize yazdırarak bir deplasmanı daha kötü oyun iyi skor ile kapattık.

Düne dair eleştrilere gelecek olursak ilk sıraya kesinlikle Serdar Aziz’i yazmak gerek. Takımın 1-0 önde ve kolunda kaptanlık pazubandı taşıyorsun rakip oyuncu sana vurarak zaten kırmızı kartı hak etmiş ne diye karşılık veriyorsun ? 1 metre arkanda çizgi hakemi var görmez mi sanıyorsun ? Serdar ne yazık ki senelerdir  A Takım’da olan ve bu kadar ümit vaad etmesine rağmen bir türlü eşik atlayamayan bir oyuncu olarak hafızalara kazınacak bu gidişle. Son bir kaç sezondur hep formu yükseltmişken yaşadığı sakatlıklar, bu yüzden A Milli Takım kampından oynamadan dönmeleri falan bunlar hep etken ancak bu yaşta bir futbolcunun bunlar mazereti olmamalı. Oyunun geneline bakacak olursak Belluschi ve Kazım’da maçın siliklerindendi. Belluschi attığı golle maçı ve kendini kurtarsada Kazım için her maç biraz daha fazla kişinin aklında  ‘’Beklentilere karşılık verebilecek mi?’’ sorusu oluşuyor. Bence bizim adımıza maçın en iyi adamı Ferhat Kiraz’dı. Kasımpaşa maçında tek bir depar bile atmayan ve yokları oynayan Ferhat dün aldırdığı penaltı ve İbrahim Kaş’a karşı kurduğu bariz üstünlükle vasat olan takımın en göze çarpan adamıydı. Bir de Civelli’ye ayrı parantez açmak istiyorum, attığı rövaşata çok klastı inşallah o da en yakın zamanda golle buluşur.

Şimdilik 18 puan ve maç fazlasıyla 8.basamağa kadar çıktık. Oynanan oyun her ne kadar ümit vermesede tabelada galibiyet yazması herşeyden önemli elbette. Hafta içi kupada Adana Demirspor maçında bir kaza yaşamadan tur atlamak ve ardından içerde Gençlerbirliği karşısında alınacak galibiyet tüm camianın gazını bir nebze alacaktır. Ocak ayındaki transfer dönemine kadar topladığımız maksimum puanı toplayarak devreye girmeli ve ardından bu sezonluk gerçekçi hedefimizi ortaya koymalıyız. Son olarak dün alınan galibiyette en çok Elazığ’da takımımızı yalnız bırakmayan taraftarlarımız için sevindim gerçekten  Cuma günü Elazığ gibi bir deplasmanda armayı yalnız bırakmayan güzel insanlara helal olsun.

25 Kasım 2013 Pazartesi

Masum değiliz hiçbirimiz



Batalla krizinde bugün bir kez daha kılıçlar çekildi ve açıklamalar ardı ardına geldi. İlk olarak Pablo geçti mikrofonların başına. Başkan'ın özür dilerse geri dönebilir mesajını reddetti. Basın toplantısından kısa kısa özet geçecek olursak Pablo; ''Özür dileyecek bişey yapmadım. Sinirli biri değilim, yalnızca canım yanıyor, üzüntü duyuyorum olayım budur. Daum'la yaşadığım sorunları açıklamak istemiyorum, soyunma odasında yaşanılanlar beni üzdü. Daum ile birlikte olamam, artık sayın başkanımızla birlikte de olamam. Başkanla görüşmek istemiyorum. Basın aracılığıyla zaten hakkımda çok şeyler söylediler. Kendileri durumu buraya getirdi.  Alacağım cezaların farkındayım. Kontratımla ilgili bazı kısıtlamalar olacaktır. Daum'un söylediği bir kelime benim ağrıma gidebilir. Bu kişinin karakterine bağlı.''

Batalla bu açıklamalarla özür dilemeyeceğini söyledi ve tüm kapıları kapattı. Ayrıca Batalla oynamak istemediğini Kasımpaşa maçının bir gün öncesinde değil Sivasspor maçı sonrasında ilgililere ilettiğini söyledi. Daum ile arasında geçen diyaloga dair net bilgi vermeyen Arjantinli'nin bu tavrı bana Habertürk'ün yaptığı votka-vişne temalı haberin gerçek olduğu izlenimini veriyor. Haberde geçen diyaloga göre Daum'un Batalla'yı kastederek; “Takımın lideri olması gerekenler alkol partisi yapıyor. Sahada koşmuyor. Takımın gençleri Şamil ve Murat bile sizden daha fazla emek veriyordoğruysa şayet Pablo'nun bu resti çekmesi gayet doğal. Sivasspor maçında yediğimiz ilk golde İbrahim'in önde olmasına karşın müdahale yapamayıp Burhan'a hediye etmesi, ikinci golde ise Aatif'in Şener ile Serdar'ın yanından elini kolunu sallayarak karşı karşıya kalması ve Frey'in bacak arasından geçen topu hatırlatmak gerek. Bu kadar basit bireysel hatalardan yenilen goller sonrası kaybettiğin bir maçta (alkol alma hadisesini doğru olarak kabul etsek bile) faturayı ilk önce Pablo'ya kesmek ve onun koşmamasını eleştirmek hele ki Şamil üzerinden eleştirmek yanlışın daniskasıdır. Batalla'nın Sivasspor deplasmanındaki istatistiklerinide paylaşmak isterim ayrıca;








Sivasspor maçında mağlubiyeti hakettik ve kötüydük bunu kabul ediyorum ancak tekrar söylüyorum bahsedilen habere bir yalanlama gelmediği için haber doğruysa Basser ve Taiwo ile birlikte maçta en çok sorumluluk alan Batalla'ya Sestak'ın aldığı alkol üzerinden vurmak çok saçma kaçmış. Koşmamasını eleştirebilirsin, bunun üzerine gidebilirsin eyvallahta futbolcunun maç günü dışında bir günde aldığı alkol kimseyi ilgilendirmez. Bu camia maç öncesi genel direktörü ile karşılıklı sigara içen ve oynamaya devam eden oyuncuda gördü/görmeye devamda ediyor...

Sivasspor maçı sonrası yaşanan bu diyalog belli ki sezon başından beri Daum ile Batalla arasında gerilen ipleri kopartan olay olmuş. Batalla her ne kadar bunu açıklamaktan kaçınsada umarım Daum açık yüreklilik yaparak bunu açıklar. İstanbul takımlarına karşı oynadığımız maçlar öncesi gelen gerçekçi ve cesur açıklamalar bu konuda da gelmeli.

Batalla'nın Başkan Körüstan ile ipleri tamamen koparmasının nedeni ise bence Kasımpaşa maçı sonrası gelen talihsiz açıklamalar. Pablo'nun İstanbul'da transfer görüşmesi yaptığına dair duyum aldığını açıklayan Başkan orda çok büyük bir hata yaptı. Koskoca (ya da bize göre öyle) Bursaspor Kulübü Başkanının duyum paylaşması ne kadar gereksiz ? Yarın öbürgün atıyorum bir oyuncumuz hakkında bir gazete transfer duyumu üzerinden haber yazsa ne yüzle yalanlayacağız ?  Kendi başkanın kulağına gelen transfer duyumunu basına açıklıyor, esas mesleği bu olan gazeteciler mi bunu yapmayacak ? Aynı konuşmada Kasımpaşa maçında Pinto'nun golü sonrası Batalla diye bağıran taraftarlarada ''Gerçek Bursasporlular değil'' damgası vurmak konuşmayı başlı başına ''talihsiz'' kılsa da Erkan Körüstan bugün yaptığı açıklamayla o demeçlerde hata yaptığını kabul etti. (Dipnot geçeyin Batalla'yı ne kadar çok sevsem de golden sonra doğal olarak Pinto diye haykırdım)

Daum'un daha önce Anelka, Alex, Van Hooijdonk gibi isimlerle yaşadığı sıkıntıları düşünüyorum bir de 4.5 senedir gıkı çıkmayan Batalla'yı düşünüyorum içim burkuluyor. Bursaspor gelmiş geçmiş en büyük yabancılarından birini böyle kaybetmemeliydi. Geri dönüşü olmayan bir yola girilmiş gibi gözüküyor artık bundan sonra kulübün nasıl bir yol izleyeceği çok önemli. O kadar profosyonel idareci kadromuz ve direktörümüz olsada Batalla krizinin yönetilemediği gerçeği hepimizin malumu. Bu aşamaya kadar herşey çok basın önünde yaşandı ve yönetim ısrarla ve inatla Batalla'yı itibarsızlaştırma yolunu tercih ediyor. Hal böyle olunca olası bir Ocak ayı transferinde Batalla'nın değerinide düşüren davranışlar bunlar. Batalla'yı zaten kaybettik bir de ondan alabileceğimiz maksimum bonserviside gitgide aşağı çekiyoruz.

Ben Erkan Körüstan yönetiminin en iyi transferi olarak Daum'u görüyordum ancak gelmeden önce Bursaspor'u çok tanımadığı bir gerçekmiş. Bursaspor'un başına istediğiniz TD'yi getirin takımın geriye dönük bir kaç sezonluk analizini yaptığınızda Batalla'nın bu takım için ne demek olduğunu çok net anlar herkes ve bu adamı el üstünde tutmak yerine daha fazla koş, geriye gel top al, defansa yardım et vs tarzında diretmelerle üzerinde baskı kurmaya çalışmak Bursaspor'a ve doğal olarak hem antrenöre hem de oyuncuya zarar verir. Nitekim sonuç ortada. Batalla'ya da kızıyorum aslında yaşanan diyaloğu net olarak aktarmadığı için sonuçta soyunma odası takımın özelidir eyvallah ama bu camia için bu denli önemli bir ismin arkasında soru işareti bırakmaması gerekiyordu. Ve Başkan'da bir zahmet bundan sonra Batalla'yı basın önünde karalamaya kalkmasın hem bulunduğu makama hem de ismine yakışmıyor.

Son olarak Batalla, Daum veya Erkan Körüstan gitse de kalsa da Bursaspor Kulübü her daim var olacaktır. Burda insanların yaşananlara dair  %100 gerçeği öğrenme isteklerini başka yönlere çekerek camiada bölünmelere izin verilmemeli.  Ben şahsım adına Batalla'ya çok büyük saygı ve sevgi duyuyorum 4.5 sene boyunca bize yaşattırdığı tüm sevinçler için de teşekkür ediyorum. Ama Bursaspor'da ama başka bir kulüpte devam ettireceği futbol kariyerinde inşallah yine tüm güzellikler onunla olur. Her ne kadar bir çoğu ile güzel ayrılmayı beceremesekte şampiyonlar asla unutulmaz...

twitter.com/EKoncak

23 Kasım 2013 Cumartesi

Krizden fırsat doğar mı ?



Sanırım sezonun en berbat maç sabahına uyandık bugün. Dün ortalığı kasıp kavuran ''Batalla krizi''nin etkileri tüm camiayı sarıp sarmalamışken ligin bu seneki kuvvetli ekiplerinden Kasımpaşa ile oynayacağımız maçın önemi bir kat daha arttı.

Batalla krizi ile başlayalım, Bursaspor'da ki 5.sezonunu geçiren Arjantinli yıldız dün şok bir kararla şehire ve takıma veda etmiş gözüküyor. Şimdilik olayın üç cephesi var; Batalla, Bursaspor Yönetimi ve Suzan Naguf.

Naguf'a göre ''Batalla Bursa ve Bursaspor'u çok seviyor. Ancak teknik heyetle problemi var. Bu problem çözülmediği için psikolojisi bozuk ve oynamak istemiyorErkan Körüstan'a göre ''Pablo’nun içinde bulunduğu psikolojik sorunlar var. Pablo, takıma ve Bursa’ya karşı saygısızlık yaptı. Maalesef başka etkenlerde var gibi geliyor. Eski yöneticilerin konudan haberi var ve twitler atılıyor. Birileri kafasını karıştırıyor.'' Olayın üçüncü cephesi Batalla'dan ise -veda mektubu- dışında bir açıklama yok şimdilik.

Öncelikle Batalla bu kulübün efsanelerindendir bana göre. Geride kalan 4.5 senede bu takıma verdiklerini saymakla bitiremeyiz. Bu takımın, elde edilen başarıların hemen hemen hepsinde başı çeken bir ismin arkasında bir kaos ortamı bırakarak gitmesini benim aklım almıyor. Ne olduda böyle olduk, işler bu noktaya nasıl geldi ? Önümüzde bir sürü komplo teorileri var bunların en başındaki -transfer- olayına ben çok inanmak istemiyorum açıkçası. Bu adam gitmek istese Vojvodina'ya elendikten sonra -bana müsade- diyerek transfer sezonu açıkken giderdi (yani tabiki elini kolunu sallaya sallaya gidemezdi ancak gitmek istediğini bildirip sözleşme uzatma kısmına hiç girmezdi) onu da geçtim gerçekten gitmek istiyorsa bile bizim tanıdığımız bildiğimiz Pablo devre sonuna kadar elinden geleni yapıp takımı yarı yolda bırakmazdı. 'Takımı satmak' ithamını ben ona yakıştıramıyorum hele hele bir de bu olayların sebebini onun ağzından dinlemeden bunca yıllık emeklerini gömerek eleştirmek yanlış bence.

Batalla bu kulüpte ebediyen kalmayacaktı ve elbette bir gün ayrılacaktı bunu hepimiz biliyoruz ancak onun gibi efsane ile problemli ayrılmak benim içime sinmiyor. Bu iş nasıl oldu da bu noktaya kadar geldi dediğim gibi anlamak çok güç. Batalla bu takım için hele hele bu sezon o kadar kilit bir rolde ki saha içi sonuçlarının 1.planda olduğu camiada onun gibi bir adamı mutlu edememek kendi bacağına sıkmakla eşdeğer birşey. Teknik heyet veya yönetimsel bazda bir ihmal veya yanlış umarım yoktur, Erkan Başkan'ın dediğine göre bir problem yok ancak bu konuda kesin karara varmadan önce Batalla'nın da söz hakkını kullanması şart.

İşin bir de eski yönetim boyutu var. İlhan Uslu'nun dün attığı ''Batalla'sız bir Bursaspor düşünülemez'' twiti ve bir kaç saat sonra NTVSpor'un duyurduğu ''Batalla çıkmazı...'' haberi insanların aklında soru işareti bıraktı haliyle. Dünde Erkan Körüstan'ın  İlhan Uslu'yu kastederek ''Eski yöneticilerin konudan haberi var ve twitler atılıyor. Birileri kafasını karıştırıyor.'' açıklamasının ardından Uslu'nun Körüstan'ı doğrular nitelikteki ''Ben takımımı desteliyorum, yönetimi değil.Daha yeni başladık...NOKTA'' twiti ortalığı hepten karıştırdı. Daha yeni başladık diyerek kastedilen nedir ?  Şu olaydaki tüm sır perdesi bi kalksada bizde kime güvenip kime güvenemeyeceğimizi bir anlasak çok güzel olacak.

Batalla mevzusu ile alakalı olarak bir de şuna değinmek istiyorum. Bursaspor elbet kişi ve kurumlar üstü bir camia bunda zaten herkes hemfikir. 50 senede kimler geldi geçti ama Bursaspor kimi zaman başarılı kimi zaman başarısız olsa da hep ayakta kaldı. Bugün de yarın da öyle olacak bu bir gerçek zaten. Bu kaos ortamında insanları bir de Bursasporlu - Batallasporlu diye ayrıştırmanın hiçbir lüzumu yok. Batalla Bursaspor'un efsaneleri arasına giren bir adam, insanların bunca yıllık emekleri karşılığı ona sahip çıkması gayet normaldir  ve ayrılış sürecine dair tüm gerçekleri bu taraftarın öğrenmeye, sorgulamaya hakkı vardır. İnsanların bunu Batalla'yı Bursaspor üstü bir konuma koymak olarak algılamaması gerekir.

Kasımpaşa maçına dönecek olursak sezon başından bu yana iç sahada yaşanan gerilimi yüksek protestosu bol maçlara bünye alıştı. Bugün maçın gidişatına göre nasıl bir tutum hakim olucak tribünlere merak konusu. ''Her kriz içinde fırsat barındırır'' derler ya işte benim bugüne dair tek umudum bu. Bu kaos ortamında bugün tribün bölünmeden tek yürek olarak sahaya etki yaparsa bu maçı koparabiliriz. Bu fırsat konusunda bir diğer beklentim ise Emre Pehlivan. 20 yaşındaki yetenekli orta sahanın bugün ilk 11'de görev almasını çok istiyorum. Batalla ve Belluschi'nin yokluğunda ikisinden birinin mevkisinde formayı Emre'ye vermek artık çokta zor olmamalı.

Son olarak Daum'un Sestak ve Pinto konusundaki tutumu da bugüne dair bir başka soru işareti. Alman hoca daha önce yabancı kontenjanı açık olmasına rağmen 5 yabancıyla maçlara çıkıp bu ikiliyi kadroya almamıştı. Bugün elde 4 yabancıyla sahaya çıkacağımız garanti ve hücum anlamında eksik kalmış iken kurt hoca Ocak'ta yol vereceği dünden belli olan bu ikiliye karşı tutumu nasıl olacak maç saatinde görücez.

Herşeye rağmen İNADINA iyi oyun, iyi mücadele, iyi tribün ve iyi bir skor ile geceyi kapatmak ümidiyle...

twitter.com/ekoncak

9 Kasım 2013 Cumartesi

Hüsran...



Geçtiğimiz hafta Fenerbahçe ve Hüseyin Göçek  karşısında hak etmediği bir mağlubiyet alan Bursasporumuz bugün tam tersine tabir-i caizse dibine kadar hak ettiği bir mağlubiyet aldı.

Civelli'nin yokluğunda formayı giyen İbrahim dışında son haftaların bilindik kadrosu sahadaydı Sivas'ta. Ancak iç saha - dış saha oyunu açısından birbirinden çok farklı bi takım vardı, henüz 1.dakikada Serdar'ın hatasıyla gole çok yaklaştı ev sahibi bu pozisyon daha ilk dakikadan maçın gidişatının habercisiydi adeta. Dakikalar 10'u gösterirken Serdar'ın çok acemice yaptırdığı penaltı ve ardından atışı kullanan Aatıf'ın penaltıyı kaçırması Konya deplasmanında ki gibi ''şans bugün de bize güler mi?'' dedirtsede Sivas devre boyunca çokta hız kesmedi. Devre golsüz sona ererken bizim adımıza birinde Taiwo'nun diğerinde ise İbrahim'im imzasının olduğu iki atak vardı...

İkinci yarı maalesef kötü sonun yaşandığı devre oldu. 59'da İbrahim'in rakibine göre önde olmasına rağmen vuramadığı topa ayağını sokan Burhan skoru 1-0'a getirdi. Geriye düştükten sonra Daum oyuna hamlesini yaparak iki kanadı Tuncay ve Şener ile yenileme yoluna gitti.  Bitime 13 dakika kala bence bizim adımıza sahanın en iyisi ve isteklisi Taiwo beklenen frikik gollerinden ilkini atarak skoru dengelemeyi başarsada bu golden iki dakika sonra Aatıf ceza sahamıza elini kolunu sallayarak girdi biraz da Frey'in şanssızlığı ile birlikte skoru 2-1 e getirip maçı Sivasspor'a kazandırdı.

Sonuç olarak bugün sahada beraberliği dahi hak etmeyen bir Bursaspor vardı. Futbol namına ortaya birşey koyamamak, rakip ne zaman gol atacak acaba diye beklemek gerçekten yakışmıyor bizim gibi bir takıma. Geçen hafta Fenerbahçe karşısında özellikle ilk 45 dakika deli fişek gibi olan takımın bir hafta sonra bu denli kötü olmasına ben anlam veremiyorum. Bugün Mete Kalkavan 70.dakika da maçın son düdüğünü çalıp karşılaşmayı bitirse kimse itiraz etmeyecekmiş gibi... Ne yazık ki oyuncularımız bile bugün kendilerinden galibiyet beklemeyince bu sonuç normal oldu.

Geçen hafta Fenerbahçe bize karşı 6 korner kullanıp 2 gol bulurken bugün biz Sivasspor'a 15 korner atıp bırakın gol atmayı hiçbirisine kafa bile vuramadık. Bu kadar verimsiz atılan kornerleri bir de Batalla ile Belluschi'nin hem formsuzluğu hem de Kadir Bekmezci ve Adem Koçak gibi iki defansif adama karşı oynamasının verdiği etkisizlikte eklenince anca frikikten gol atma şansımız kalıyordu. Onu da başarmamıza rağmen bugün komik goller yiyerek ne yazık ki bir haftayı daha puansız kapattık.

Şimdi önümüzde zorlu bi Kasımpaşa maçı var. Belluschi kart cezalısı gönül ister sahaya Emre Pehlivan çıksın oynasın ama çok fazla uçmamayı tercih edelim biz yinede. Musa - Şamil orta sahası ile şimdiden Allah bize sabır onlara da güç kuvvet versin. Kıpırdanmak istiyorsak Kasımpaşa - Elazığ serisinden en az 4 puan çıkartmalıyız. Yoksa bu gidişle ilk 5 yarışından koparsak devre arası transfer sezonunun çokta bi anlamı kalmayacak. Umarım iç sahada etkili futbolumuzu sahaya yansıtır ve Kasımpaşa karşılaşmasından istediğimiz sonucu alırız...

2 Kasım 2013 Cumartesi

Fazla söze gerek yok

Yazılacak onca güzelliği, futbolu, tribün şovu, müthiş emek harcanarak yapılan pankartları vesaire herşeyi piç edenler utansın. Söz konusu camia ve hakem olunca akla fazla birşey gelmiyor.






28 Ekim 2013 Pazartesi

Şans bize güldü



Karabük ile başlayıp Kayserispor ile devam eden galibiyet serisine üçüncü halka dün Konya'da eklendi. Ferhat Kiraz'ın golüyle 3 puana ulaşan takım ayrıca sezonun ilk 7 resmi maçında 14 gol yiyerek hayal kırıklığına uğratsada son 4 maçta toparlanarak rakiplerine gol şansı vermemeye devam etti.

Takımın patronu Daum Kayserispor karşılaşmasındaki ilk 11 ve yedek kulübesini bozmamıştı ve aynı düzenle dün Konya'da sahaya çıktı Bursasporumuz, tribünlerdeki 2000'in üstünde taraftarının da desteğini arkasına alarak. Maç öncesi galibiyete rahat ulaşacağımız düşüncesinde olsamda maça bomba gibi başlayan taraf Konyaspor oldu, ilk 8 dakikada 4 korner atan ev sahibi maça başlar başlamaz oyunu yarı sahamıza yıkmayı başarmıştı. İlk 15 dakikadan sonra yavaş yavaş maça adapte olmaya başladık. Ortaya koyduğumuz oyun açıkçası çok umut vermesede 35.dakikada Batalla'nın ceza sahası içinde yerde kalmasına 'devam' diyen Volkan Bayarslan öne geçme şansımızı elimizden alıyordu.

0-0 biten ilk devrede akılda tek pozisyon bırakan takım ikinci yarıya daha istekli başlamıştı. 53'-58' arası Serdar, Kazım ve Belluschi ile gole çok yaklaşsakta top her seferinde kaleye girmemeyi tercih etti. Dakikalar 66'yı gösterdiğinde sahneye Kazım - Ferhat ikilisi çıktı. Kazım'ın pasında ceza sahası içinde topu gelişine düzgün bir vuruşla ağlara gönderen Ferhat sezon başından bu yana süregelen formsuzluğunu bu maçtada devam ettirmesine rağmen tabelayı değiştiren isim olmayı başardı. Kalan dakikalar ise tam bir ızdıraptı hele ki son 10 dakikada Konyaspor'un direkten dönen iki topu adeta ömrüden ömür götüren cinstendi. Neyse ki korkulan olmadı ve ''Gol yemezsek en kötü berabere,atarsak üç puanı alırız'' felsefesiyle bir deplasmanı daha mutlu mesut bitirdik, aynı zamanda ceza sınırında Civelli'nin kart görmeyerek maçı kapaması ve cezalı duruma düşmemesi en az 3 puan kadar değerliydi.

Son 4 haftadır gol yemiyoruz dedik, bugün her ne kadar Konyaspor'un 3 topu direkten dönsede ciddi anlamda Daum'un defans hattını oturttuğunu söylemek mümkün. Sezonun ilk başlarında Vojdodina'dan falan yediğimiz golleri düşünüyorumda arada dağlar kadar fark var. Serdar - Civelli ikilisini Allah nazarlardan korusun diyelim, ön liberoda Şamil'i yorumsuz geçmek en güzeli mutlaka bizim gör(e)mediğimiz birşeyler var bu adamda heralde. Bugün takımın hücum gücünü oluşturan 5'liden 'iyi' diyebileceğimiz bir adam bence yoktu. Kazım'ın yaptığı asist, Ferhat'ın attığı gol biraz durumu kurtarsada Batalla ile Belluschi'nin kendilerinden beklenenin altında kalması üretkenliğimizi ve topa sahip olmamızı epey düşürdü.

4 haftadır gol yemeyip 3 haftadır kazanıyoruz, kazanmak elbet güzel ama takımın eksik ve kötü yönlerini mutlaka ilgililerde görüyordur diye düşünüyorum. Şimdi sıradaki rakip Fenerbahçe. Avrupa Kupaları'ndan men yiyerek sadece lige konsantre olan ve geride kalan 9 maçta 1 mağlubiyet, 1 beraberlik ve 7 galibiyet alan sarı lacivertliler ile oynayacağımız maç bence sezonun en ciddi sınavı niteliğinde. Sahadan istediğimiz sonucu alarak ayrılmak istiyorsak gerçekten sahaya çıkacak 11 adam elinden gelenin fazlasını yapmak zorunda. Umarım oyuncularımızın ekstra işlerini bol tutacağı bir günde oluruz ve çıkışımızı sürdürürüz.



Son olarak Konya'da armayı yalnız bırakmayan binlerce insana binlerce kez teşekkür. Çok büyüksünüz çok...

twitter.com/EKoncak

22 Ekim 2013 Salı

Hırs ve Özlem

      
Mersin İdman Yurdu ile oynadığımız maçtan bu yana böyle bir gevşeme yaşamamıştık. O gün de son dakikada Batalla atmıştı Kayserispor maçında da öyle oldu.

       Kadrolara baktığımızda iki teknik direktöründe mecburiyetlerden kurduğu kadroları görüyoruz. Bizi etkileyen yabancı kuralı Kayserispor'u etkileyen sakatlıklardı. Açıkçası düşündüğüm şu oldu Kayserispor'un dizilişini gördüğümde "Sefa Yılmaz'ın forvet oynamak zorunda olduğu takımdan gol yemeyiz herhalde"


       Hani bir klişe vardır ya "Hak ettiği yerde bulunmuyor" diye Kayserispor bu klişeye en çok uyan takımlardan biriydi. Bobo'nun kafadan ve bedenen yaşadığı sakatlık takımın gol ritmini bozdu yoksa oyun olarak "Tabanca" gibi bir takımdı Kayserispor dün Bursa Atatürk Stadyumu'na çıkana kadar. Dün beni en çok şaşırtan bu "Tabanca" takımın "Kesere" dönmesiydi.


        Frey- Basser, Serdar, Civelli, Taiwo'dan oluşan savunma hattı oturmuş gibi gözüküyor. Serdar'da geçen seneden hatta bu sene Rizespor maçınıda sayarsak eser yok gibi. Dengesiz hareketleri oluyor ama yine de oyun konsantrasyonu çok yüksek. Ofsayt çalınan pozisyonlarda bile topu takip ediyor. Kayserispor karşısında bu 5linin önünde Şamil'e görev verdi Daum. Şamil'in bence maksimum oyunu bu dün onun da konsatrasyonu çok yüksekti lakin benim Bursaspor gibi hedefi olan takımlara yakıştırdığım ön libero modeli bu değil. Ceza sahasına girmekten, derin top atmaktan ve şut çekmekten çekinmeyecek biri olması lazım ki Batalla ve Belluschi'nin marke edildiği zamanlar elimiz güçlensin.


        Kanatlar bildiğimiz gibi Murat iyi niyetli, savaşçı ama sağ açık değil. Takımın en çok gol atan oyuncusu olması ( Enes ile birlikte) güzel bir ironi ama istenen verimi alamıyoruz. Bence Murat şahane bir 12. Adam ama maalesef onu Daum 11 oynatmak zorunda kalıyor. Ferhat için söyleyecek fazla birşey bulamıyorum. Gerek Bank Asya performansını gerekse de bizde yakaladığı 10 maçlık performansı (BJK-1461 Trabzon maçları arası) şuan oynayan Ferhat ile kıyaslayınca işin içinden çıkamıyorum. Bazı oyuncular için performansta kırılma zamanı vardır mesela Tuncay 29 yaşından sonra performansı hiç ileriye gitmedi. Avrupada bunu gördüler ve kadroya dahi giremez bir adam olmuştu maalesef sanırım Ferhat için bu eşik çok erken geldi. Ferhat'ı bugüne kadar hem umutlu bekledim daha evvel izlediğim performansına güvendim ama Bursaspor forması bu kadar ucuz değil.

     Belluschi ve Batalla oyunun hep içinde ama "Etkililer mi?" dersiniz. Bence Hayır. Belluschi oyunun savunma yönünde yine etkin rol alıyor bu durum daha çok rakip takımın ceza sahasına yakın oynamamızı sağlıyor. Belluschi yokken "Ribaund" denen topları hiç alamıyorduk. Onun varlığı bu yüzden dahi çok önemli ama hücum performansı daha istenilen seviyeye çıkmış değil. Şut, ata top atan Belluschi yok bu haliyle Konyaspor'a yetebilir belki ama Fenerbahçe maçında bizim bildiğimiz Belluschi dönmek zorunda. Aynı şey Batalla içinde geçerli çok şey yapmak istiyor, bütün yük onun üstünde ama yapamıyor. İlk yarıda, ikinci yarının başlarında kaçırdığı golleri yapması lazımdı mesela ama herşeye rağmen dün yine Bursaspor'u ipten alan isimdi.


       Kazım sağ açık problemini çözmek için geldi ama şimdilik forvete pansuman yapıyor asıl mevkisi bence forvet zaten Kazım'ın ideal bir 2. forvet olabilir kendisinden. Dün maçın en önemli isimlerindendi bizim adımıza. Sırtı dönük oyunu, hava toplarında başarısıyla Pinto'nun geldiği sezondan sonra izlediğimiz en iyi forvet performansını izletiyor bize.

        Kenardan gelenlere bakınca Şener ve Enes iş birliğiyle atılan bir gol vardı. Bu golün bu kadar rahat olmasının sebebi muhakkak Kayserispor'un 9 kişi kalması var lakin Şener'in sağ açıkta denenebileceğini çok uzun zamandır konuşuyoruz. Belki dakikaları arttırabilir zira Şener'in hücumda ilk adımı çok hızlı bu özelliğiyle adam eksiltebiliyor görece iyi orta yaptığını da eklersek mevcut kadromuzda sağ açık oynayabilir düşüncesi oluşuyor bende. Enes oyun içerisinde maalesef çok eziliyor lakin adam "Golcü" inşallah bu gol şansı devam eder takımın en golcü oyuncusunun.


          Maçın kasvetli yönlerine girmek istemiyorum Erhan yeteri kadar anlatmış. Ben bayadır yazmıyordum o yüzden sadece kendimizden bahsedeyim istedim. Zira biz istediğimiz performansa çıkarsak ligi yine istediğimiz yerde bitirebileceğimize inanıyorum. Hedef Konya deplasmanı şuana kadar hiç galibiyet alamadığımız bir deplasman yanlış hatırlamıyorsam. Kullandığım ilk fotoğraftaki hırs olduktan sonra 3 puan çok zor olmayacak inşallah.

90+ Adalet




Milli maç arasından sonra lige nasıl dönüş yapacağımız merak konusuydu. Hem takım olarak hem tribün olarak, her ne kadar Karabük deplasmanında kazanarak araya girmiş olsakta son iç saha maçı olan Akhisar maçı ve sonrası hala akıllardaydı.

Daum ilk 11'de Karabük'te kazanan kadrodan sadece Yasin'i kesmiş sarı kart cezası biten Şamil'e tekrar formayı vermişti. İlk düdükten itibaren futbolu özleyen bir takım ve tribün vardı Bursa Atatürk Stadı'nda. Sahadaki futbolcusundan, tribündeki taraftarına kadar herkes adeta galibiyete hasretini dindirme yemini etmişçesine istekliydi. İlk yarıda Kayserispor'a tek atak şansı verdik ondada Cleyton'dı sanırım çok şık bi pas atarak arkadaşını pozisyona soktu ancak Frey harika zamanlamayla topa sahip oldu. Bunun dışında rakibi üzerinde sürekli baskısını hissettiren bir Bursaspor vardı sahada ancak gol bir türlü gelmiyordu.

Rakibin beraberlik için sahaya çıkması ve golün ilk yarı boyunca gelmemesi ''Akhisar maçının kopyasımı olacak?'' sorusunu akıllara getirsede takımın o maça göre inanılmaz arzulu ve baskılı bir oyun ortaya koyması tribünleride tetikliyordu.

İkinci yarıyla birlikte Kayserispor'un zaman geçirme ve sertlik konusunda vitesi arttırması ve hakemin ilkyarıdan bu yana süre gelen tekme tokat dayak yememize prim tanıyarak maçın gerilimini tırmandırması takımımızı yıldırmayıp aksine dahada hırslandırmıştı. 60.dakikada verilmeyen penaltımızdan sonra dahada oyuna ağırlığını koyan takım maçın geçtiğimiz haftaki Akhisar maçının değil iki sezon önceki Mersin İY maçının kopyası olacağının sinyallerini vermişti. Nitekim Civelli'nin pozisyon başlangıcında faul yaptığı atakta Belluschi'nin pasında topla buluşan Batalla topu ağlara gönderip yine Kapalı Kale Arkası tribünlerine koşuyor ve takımını sinir harbinden zaferle çıkartmanın mutluluğunu tüm şehre yayıyordu. Maçta perdeyi oyuna son dakika giren Şener'in asistinde genç Enes kapatıyordu ve takım uzun bir zamandan sonra iç saha galibiyetiyle haftayı sonlandırıyordu.

Batalla'nın golünde Civelli'nin yaptığı faulu inkar etmek bize yakışmaz elbette ancak maç boyu oyuncularımzıın bileklerine basılması, ayaklarına atılan kasıtlı tekmeler, verilmeyen penaltımız 90 dakika boyunca o kadar net doğrandık ki inanın böyle bir golle kazanmak beni üzmedi aksine daha çok mutlu etti. Maç öncesi Kayserispor'un taktik tahtasına Prosinecki ne yazdı çok merak ediyorum böyle bir futbol anlayışı yok yani, olmamalı. Allah'a şükür kazanan taraf biz oldukta şu çağ dışı futbola puan kaptırmadan yolumuza bakıyoruz. Şimdi önümüzde bir Konyaspor deplasmanı var üç maçtır gol yememe ve iki maçtır kazanma serimizi sürdürerek Fenerbahçe maçı öncesi bir üç puanı daha hanemize yazdırırız umarım.

Son olarak bir dipnot: İkinci yarıda kale arkasında Bursaspor'umuzun golünü fotoğraflamayı bekleyen basın mensuplarının üzerine doğru topa abanarak reklam panolarına vuran Alper Uludağ'ın suratında şişe patlamasıda bu geceki bir diğer ''İlahi adalet'' örneğiydi.

Tekrardan bu gece galibiyette emeği geçen herkesin ayağına sağlık, stadyumdan keyifli bir şekilde evime yürümeyi özlediğimi bu gece anladım. BURSASPOR SEN ÇOK YAŞA!

twitter.com/EKoncak

5 Ekim 2013 Cumartesi

34 Gün Sonra Üç Puanla Döndü

Antalya deplasmanından 34 gün sonra Karabük'te Murat'ın ayağından gelen gol ile sezonun ikinci üç puanını aldık. Bu maça dair anlatılacak ve hayıflanacak çok şey var. Lakin "üç puan üç puandır" ve önemli olan galibiyettir.
                                   

Belluschi bu takım için ne denli önemli bir oyuncu olduğunu dün akşam sergilediği oyun ile herkese göstermiş oldu. Son galibiyetimiz olan Antalya'da yaşadığı sakatlık sebebiyle oyundan çıkan Tangocu dün akşam sahalara tabiri caizse bomba gibi döndü. İlk yakaladığı pozisyonda topu önüne mükemmel alıp kaleciyle karşı karşıya kaldı, aslında o pozisyonda aşırtmak yerine yaradana sığınarak vursa bu sezona ve jeneriklere yıllarca adını kazıyacak bir gole imza atmış olacaktı. Bu takımın gerçekten vazgeçilemeyecek iki adamından bir tanesi Belluschi, umarım başka sakatlık yaşamaz da bizi oyunundan mahrum bırakmaz.

Maçın ilk dakikalarında topu ayağımıza alamadık, bu bağlamda biraz tedirgin oldum ama ne olursa olsun Karabük'ten galibiyet ile ayrılacağımıza ve çıkışa geçeceğimize inanıyordum. Sow'un topu elle kestiği pozisyonda sarı kartı es geçen Abay, kırmızının geç gelmesini sağladı. Sow'un Kazım'a yaptığı müdahale sonrası ikinci sarı karttan gelen kırmızı kart sonrası oyun psikolojik açıdan bizimmiş gibi gözüksede aslında travmayı yaşayan biz olduk. Eminim keşke maç 11'er kişiyle sürse diyenler azınlıkta değildir. Abay'ın es geçtiği pozisyonlara Batalla'ya ceza sahası dışında yapılan ve düşmemesi sonrası elleriyle Batalla'yı durdurmaya çalışılan bir müdahale var, hakem bu pozisyonu nasıl sezemiyor? Neden ceza sahası dışında yapılan pozisyonda faulu verip sarı kartı gösteremiyor ilginç. Birde Kazım'ın penaltı beklediği pozisyon var, penaltı ile alakası yok pozisyonun.  

Bizim için en önemli şey 3 puandı, golü kimin atacağı ya da kaç gol atacağımız önemsizdi. Tabiri caizse ilaç gibi bir üç puanı cebimize koyduk ama ikinci yarı oynanan oyun beni hiç memnun etmedi. Neden biz 10 kişi kalmış gibi mücadele ettik? Neden önde baskı kuramadık? Neden ikinci üçüncü golü bulup rahatlayamadık? Neden bu takım el freni bir diş çekikmiş gibi top oynuyor? 

Bu soruların teknik-taktik ile yakından uzaktan alakası yok, özgüven yerinde olmadığı zaman yapacağın işleri bile yapamıyorsun işte. Eskilere gidecek olursak hepimizde (taraftar, teknik heyet, futbolcular, yönetim) geriye düştüğümüz maçlarda bile bu takımın maçı alacağına inancımız tamdı, bu özgüven sonunda başarıyı getirdi. Şimdi ise maalesef kendimize olan güvenden mahrumuz, umarım bu maçtan sonra bir nebze olsun silkelenip kendimize geliriz.

Kazım için bir parantez açmak gerekiyor. Gerçekten hırsı ile göz dolduran, saha içinde birşeyler yapmaya 
çalışan bir oyuncu ama bu adamı oynatmak için hızlı bir oyun sergilemek ve kanatları iyi kullanmak gerekiyor. Şu an için konuşmak gerekirse kanatlarımızın işlediğini söylemek güç, Kazım istediği takdirde bize katkı koyacağından şüphem yok ve bu isteğini sahada görüyoruz. Zamanda daha iyi işler ortaya çıkaracaktır. 

                              

Son olarak oraya gidenlerin yüreğine sağlık, keşke orada olabilseydim. Gerçekten çok güzel görüntüler oluştu, deplasmanın en güzel yanı iç sahada yapamadığımız tezahüratları yapabilmek. Gidenlerin yüreğine sağlık...

4 Ekim 2013 Cuma

Şükürler olsun...



Bu sezon ilk ve en son galibiyetimizi 31 Ağustos'ta Antalya deplasmanında almıştık. O maçta da 3 puana sevinemeden Belluschi'nin yaşadığı sakatlık can sıkmıştı. Ardından gelen Eylül ayını  Belluschi'siz çıktığımız 3 maçtada 3 puanı bir arada göremeyerek geçtik, ve bugün Karabük'te Belluschi ile birlikte tekrar 3 puanlı bir dönüş yaptık.

Alman teknik adamımız Daum Akhisar maçının kadrosundan 3 değişiklik yaparak sahaya sürdü takımımızı. Akhisar'a karşı ilk 11 çıkan Şamil, Musa ve Enes yerine Yasin, Belluschi ve Murat formayı kapan isimlerdi. İlk 3 dakikada 2 korner yiyerek maça başlasakta 10.dakikada Taiwo'nun 90'a giden frikiği ile birlikte silkinip maça adapte olmaya başladık ardından Mabiala ve Ahmet İlhan'ın hikayeden kendini yere bırakmaları ve Samba Sow'un 10 dakika gecikmeli gelen kırmızı kartı ibreyi yavaş yavaş bize döndürürken sahneye ''özlenen adam'' Basser çıktı. Gelişine kaleye gönderdiği füze kaleciden dönerken, dönen topu tamamlayan isim Murat Yıldırım oldu sağ koridorumuzun katkılarıyla tabela 1-0 lehimize döndü.

Gol dışında ilk yarıda akılda kalan tek pozisyon hatta golden fazla akılda kalan pozisyon şüphesiz Bellucshi'nin Mabiala'yı rencide ederek attığı çalım ve o artistik çalıma yakışır bir vuruşla pozisyonu bitirme isteğiydi. Zor hareketin ardından basit bir vuruşla golü yapabilecekken işin artistliğini sürdürmesine şahsen kızmıyorum, yokluğunu en çok hissettiğimiz adam o kadarına da hakkı olsun. İlk yarı sürekli oyunu kendi yarı sahasında kabul eden ve top bizdeyken (oyundan çıkana kadar) Akpala dahil tüm adamlarının orta sahayı geçmediği Karabük şimdiye dek sezonun en yüksek pas istatistiğini yapmamızı sağladı.

İşler ilk yarıda bu kadar iyiyken herkesin beklentisi ikinci yarı eksik rakibi karşısında Bursaspor'umuzun farkı arttırması ve rahat bir 45 dakika geçirtmesiydi. Ancak işler hiçte öyle gelişmedi ve ikinci yarıda takım adına parlayan iki isim başta Frey olmak üzere Civelli'ydi. İkinci yarıyla birlikte Lua Lua'nın oyuna ağırlığını koyması, İlhan Parlak'ın net pozisyonlara girmesi hepsi ev sahibi ekibi beraberliğe yaklaştırsada Sebastien Frey üst üste ikinci maçında da kalesini gole kapatarak ''Bu takım buradan 3 puanla çıkacak'' dedi adeta. Onun dışında Civelli ve Serdar ile birlikte geri 4'lüyü tamamlayan Basser ve Taiwo'da bugün iyi işler çıkarttı.

Belluschi - Yasin ikilisi kağıt üzerinde en ideal ikili gibi dursada Yasin'in de ilk 45 dakikada iki sarı kartlık hareketine tek sarı kart çıkması onu ancak 47 dakika sahada kalmasını sağladı. Daha sonra yerine giren Musa'da takımın ikinci yarıdaki temposuzluğuna ayak uydurup her topu geriye oynayınca rahat bir maç seyretme hayalimiz yine suya düştü. Koskoca Bursaspor ikinci 45 dakikayı 10 kişi kalan rakibi karşsısında bu kadar futboldan uzak, bu kadar temposuz oynamamalıydı diye düşünüyorum.

Bu arada 3 maç aradan sonra Belluschi'yi sahada görmek müthiş bir keyif. Onun dışında Murat'ın çabalaması ve yaptığı gol vuruşu takdiri hak ediyor. Ayrıca Kazım'dan da söz etmek gerek, bugün gerçekten çok verimliydi bence. İşin şov yönünü bazen ön plana çıkartsada bu takıma gerekli olan bir adam, ikinci yarı İshak'ın müdahalesiyle yerde kalmasıda net penaltıydı ayrıca. Batalla'nın da eski vites yükselttiği günlere dönmesiyle tekrardan yukarılara tırmanışa geçen bir takım olacağımıza ben eminim.

Takımın özgüven kazanması açısından bugün alınan galibiyetle Milli maç arasına girmek çok önemliydi. Bir önceki Milli maç arasına girmedende Antalyaspor'u yenmiştik ama ara dönüşü Beşiktaş maçı tam bir faciaydı. İnşallah bu sefer Kayserispor maçıyla birlikte  Milli arayı daha iyi değerlendirmiş bir şekilde lige döneriz. Bir de herşeyden önemlisi bu soğukta Karabük'te armayı yalnız bırakmayan insanlar evine mutlu mesut döneceği için teşekkürler Bursasporum. Sayende güzel bir hafta sonu bizi bekler...

twitter.com/EKoncak

27 Eylül 2013 Cuma

Organize İşler...

Beşiktaş - Galatasaray maçında çıkan olayların faturası dün açıklandı ve PFDK siyah beyazlı kulübe 4 maç seyircisiz oynama cezası verdi. Şu tabloya sadece 4 maç seyircisiz, sözün bittiği yer.



Ve cezaların açıklanmasından 10 dakika sonra falan Beşiktaş'tan bir yöneticinin basın toplantısı başladı. Açıklamayı canlı seyretmedim, sosyal medyadan takip ettim ama o açıklamayı okurken yüzü hiç kızardı mı merak ettim. Toplantının en can alıcı cümlesi ; ''Sahaya atlayanlar Beşiktaşlı değildir. Öyleyse bu ceza neden?''  Sahaya atlayanların Beşiktaşlılığını nasıl ölçtü yönetici amca merak konusu, bu işin içinden bu kadar ucuz ve kıytırık bir kararla kurtulmuşlarken verilen 4 maçlık ödüle hangi yüzle 'neden?' diye sordu ayrı merak konusu.

Toplantının diğer iki kilit cümlesi ;

''Hükmen mağlup ilan edilerek zaten cezalandırılan Beşiktaşımız, PFDK'nın bu haksız kararıyla ikinci kez cezalandırılmıştır.''

''Ancak ve ancak Tahkim Kurulu'nun bu cezayı bütünüyle kaldırmasıyla vicdanlar temizlenecektir.''

Yavuz hırsız ev sahibini bastırır diyeceğim ama ev sahibi konumundaki insan Yıldırım Demirören olunca insanın yorum yapası bile gelmiyor.

Bir de bu camia her olayda nasıl oluyorda mağdur rolünü üzerine geçiriyor gerçekten üniversitelerde tez konusu olacak cinsten. Artık diyecek çok fazla söz yok ben sadece tebrik ediyorum, demagoji konusunda ustalıklarından dolayı. Respect!

Gelelim işin tribün boyutuna maçın ertesi gününden itibaren gözaltılar yapılıyor ardından  1 yıl seyirden men cezası verilip serbest bırakılmalar görüyoruz. Henüz hakkında ''suç örgütü kurmak ve bu örgüte üye olmak'' ile suçlananını görmedim. Muhtemelende göremeyeceğiz, 4 ay özgürlüğü elinden alınanda olmayacak, 6222 sayılı yasada uygulanmayacak.

Yasanın zaten Bursaspor camiası için çıkarıldığı çok açık. Gençlik ve Spor Bakanı bugün çıkmış diyor ki ''Çıkan olaylarda gözaltına alınanlar MAALESEF tutuklanmadı'' Yahu neden maalesef ? Yasa aynı yasa, Bursa'da x kararı verilirken İstanbul'da nasıl y kararı veriliyor ? Bu ülkede adalet hakimlerin keyfine mi bağlı ?

E-Bilet desen zaten patlamış. Geçtiğimiz aylarda TFF'nin Olimpiyat, Kasımpaşa, Beşiktaş, Galatasaray, Bursa ve Trabzon'da ki stadyumlarda yürürlüğe girecek dediği uygulama neden bu derbide uygulanmadı ? Bursa'da insanlar tek tek TC Kimlik Numaralarını vererek bilet alırken İstanbul'da bu uygulama neden hayata geçirilmiyor ?

Bu işin neden bir standartı yok ? Adil olmak bu kadar zor birşey değil ya, gerçekten. Bizim tek isteğimiz ADALET ! Ancak tüm uygulamalarda hep pilot  şehir olmaktan bıktık usandık artık. Çok birşey istemiyoruz kartlarınızı açık oynayın, dürüst olun bu yasalar bu uygulamalar Bursa şehri  - Bursaspor Kulübü için çıkartıldı açıklaması yapın bizde rahatlayalım sizde. Başka türlüsü gerçekten mide bulandıran cinsten oluyor.

Neyse elbet bir gün bu ülke futboluda temizlenecek umuduyla Akhisar Belediyespor maçını bekleyelim bakalım...

24 Eylül 2013 Salı

Yaşananlara Dair...

Şampiyonluk sonrası bir türlü bahtsızlık bırakmadı yakamızı. Biraz geçmişe baktımızda açılan davalar, yargılamalar, yaşanan olaylar, futbolun içindeki rezalet süreç, İbrahim Yazıcı'nın vefatı, beş adaylı kongre, yeni başkan seçimi, projeler, gönderilenler ama gelemeyenler futbolcular, Avrupa hüsranı, teknik direktör değişikliği, yaşanan puan kayıpları. Kısacası son yıllarda yaşananlar böyle özetlenebilir.

Gelelim şu anki durumumuza...

Hatırlanacağı üzere Haziran ayında Bursaspor, tarihinde ilk defa 5 (beş) adaylı bir seçime gitmiş ve bu adaylar arasından Erkan Körüstan, Bursaspor başkanlığına gelmişti. Erkan Körüstan'ın projeleri arasından beni ilgilendiren tek kısım altyapıydı, bu konu hakkında bir girişim yapıldı ama kısa zamanda işleyecek bir durumda değil, zamana ihtiyacı var. Tutar mı tutmaz mı? Orası zamanı geldiğinde gün yüzüne çıkacak.

Bursaspor'un şu anda bu durumda olmasının tek nedeni var oda kadro yetersizliği. Tribünden, ekran başından bile eksikliği görülebilen yerlere kulübe ve yönetim sessiz kalınca bu gibi sonuçların ortaya çıkması gayet normal. Edu'ya yetersiz deyip yerine Şamil ve Yasin'i koymak nasıl bir zihniyet ürünü anlamakta güçlük çekiyorum hatta anlayamıyorum. Peki böyle bir duruma nasıl yönetim el koymaz onu hiç anlayamıyorum.

Bu şekilde bir anlayışla Bursaspor'un hedefi üst sıralar olamaz, dilde telaffuz edebilirsin ama skor anlamında sonuçlar ortada. Saha içindeki mücadelede özgüven büyük bir paya sahip, özgüven size futbol oynamadan maç kazanma şansını verir ama şu anda büyük bir güven eksikliği söz konusu ve en kötüsü gün geçtikçe futbol anlamında kötüye giderken kaybedilen puan sonrası futbolcular gibi tribünde de güven eksikliği yaratıyor.

Hiçbir şey bitmiş değil, sadece Cuma günü Akhisar karşısında güzel bir oyunla sahadan galip ayrılmamız gerekiyor. Umarım devre arası transferleri konusunda yönetim ve teknik heyet çalışmalarına çoktan başlamışlardır, bu sezon bu kulübe ile bitmez...

1 Eylül 2013 Pazar

Özlemişiz...



Galatasaray'a karşı iyi oyun ve kaçan galibiyet sonrası yeşerttiğimiz umutlarımız Antalya deplasmanı öncesi galibiyetten başka beklenti bırakmamıştı. Daum'da Galatasaray maçında oynanan oyundan memnun olacak ki ilk 11'i bozmamış, sadece Galatasaray maçındaki yedeklerden Musa-Süheyl yerine Okan-Serdar ikilisini kadroya dahil etmişti.

Umutlu başladığımız maçın henüz 4.dakikasında Şener'in kaptırdığı top İbrahim'in çalım yemesiyle birleşince maça 1-0 yenik başladık adeta. Ancak geriye düşmemize rağmen oyuna ağırlığını koyan taraf bizdik, Antalyaspor gerçekten beklediğimden kötü bir takım olmuş ya da bizim maçta böyle denk geldi. Golün şaşkınlığını üzerimizden atar atmaz Antalya kalesini ablukaya almaya başladık önce Civelli'nin yine şahane pasında Batalla Pinto'yu tekte görebilse eşitlik gelebilirdi, ardından Murat'ın çaprazdan girdiği pozisyonda topu anlamsızca soluna almaya çalışması ve Belluschi'nin arapasında Pinto'nun karşı karşıya kaçırması hep golün habercisiydi. Nitekim 36'da Murat ve Batalla'nın katkılarıyla Pinto topu boş kaleye göndermeyi başardı ve gol orucunu bozarak dengeyi sağladı.

İkinci devre oyuna hakimiyetini sürdüren takımımız 56'da Taiwo'nun iyi kestiği ortada Hakan'ın uzaklaştıramadığı topta Murat ile golü buldu ve öne geçmeyi başardı. Golden sonra takımın 3'ü bulmasını beklerken Emre Güngör'ün insanlık dışı faulü ile sakatlanan Belluschi'nin oyundan çıkmasıyla maç bir anda kalbe zarar moduna girdi. Daum Belluschi'nin yerine Serdar'ı oyuna soktu ve 3 oyuncunun birden mevkisini değiştirdi. Serdar'ı sağ beke, Şener'i sağ açığa Murat'ı ise orta sahaya yollayan Alman teknik adamın bu kumarı maçın 2-1 bitmesiyle tutmuş oldu. Riskli bir değişiklikti bana göre çünkü Antalyaspor değişiklikten sonra Serdar'ın kanadından epey yüklendi ancak golü bulamadı olası bir golde hüsran yaşanabilirdi.

Maçın sonlarına doğru Pinto ile bir gol daha bulsakta yardımcı hakemin yanlış bayrağı ile gol iptal edildi ve maç 2-1 sona erdi. O golün asistini Şener'in yaptığınıda söyleyelim, Daum'un değişikliği her ne kadar sağ beki aksattırsada sağ açığa daha bi işlerlik kazandırmıştı. Pinto dedik onla devam edelim uzun bir aradan sonra ilk kez bu kadar çok gol pozisyonuna girdi. (1'i sayılmasada) 2 kez ağları havalandırdı bir tane karşı karşıya kaçırdı bir kaç net pozisyonda da maalesef topu ezdi. Sol kanatta Taiwo'nun bir kaç ortası dışında hiç kullanmadığımız bir maçta bence iyi pozisyona soktuk Pinto'yu bir de her iki kanadı işler halde kullanabilsek dahada gollerini arttıracaktır Şilili yıldız. Onun haricinde bir alkışta tabiki yine Civelli'ye, haftanın milimetrik pasını yine attı ve savunmada hatasıza yakın top oynadı.

Belluschi'yi sakatlayan Emre Güngör ile Batalla'yı resmen döven İbrahim Dağaşan'ın şu maçı atılmadan tamamlamaları büyük lütuf. Artı Belluschi'nin sakatlandığı pozisyonda avantajı oynatmayıp maçı durduran Barış Şimşek dün hakikaten vasat bir maç yönetti.

3 puanı alsakta Belluschi'yi 4-6 hafta kaybetmek galibiyeti gölgeledi. Yokluğunda inşallah Emre Pehlivan formayı kaparda Musa'ya katlanmak zorunda kalmayız. Artık gözler takıma yapılacak takviyelerde ve Beşiktaş maçına en hazır şekilde çıkmakta. Umarım o maçı taraftarın muhteşem desteği ile kazanırız ve evimizde bir galibiyet sevinci yaşarız.

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Güzel günler göreceğiz...



Daum ile Eskişehir'de yeni bir sayfa açmıştık ancak ilk maçta kötü şansın yakamızı bırakmamasından dolayı sezona puansız başlamıştık. Dün itibariyle artık umutları yeşertmeye başladığımızı çok rahat söyleyebiliriz.

Galatasaray karşısında dün Bursa'da kaybetmeme istatistiğini sürdürmeye inanmış bir takım ve taraftar vardı. Vojdovina ve Eskişehir maçlarında yokluğunu hissettiğimiz Belluschi sahalara dönmüş, Sestak ise kontenjana takılıp tribüne çıkmış ve yerini Murat Yıldırım'a bırakmıştı. Galatasaray ise Semih Kaya - Gökhan Zan değişikliği dışında klasikleşen 11'i ile sahadaydı.

Maça etkili başlayan taraf tribününde desteğini arkasına alan Bursasporumuz oldu. Rakibi baskı altında tutan ve oyuna daha hakim olan takımımız rakibine devre boyunca sadece 2 pozisyon verdi. Birisinde Frey kalesini zamanında terkedip tehlikeyi önlerken maalesef diğerinde topu ağlarımızda gördük. Devre biterken yenilen bu gol herkesi demoralize etmişti. Üstüne bir de Kamil Abitoğlu'nun yanlı tutumu da buna eklenince maçı çevirmek için ekstra bir güce ihtiyacımız olduğu açıktı.

İkinci yarıya daha iştahlı çıkan takımımız dakikalar geçtikçe rakip kalede baskısını arttırdı. Belluschi'nin direkte patlayan şutu golün habercisi gibiydi. Geçen sezonki maçtada inanılmaz bir şutunu Muslera çıkartmıştı, dün akşam ki şut iki oldu. Seneye Bursa'da Belluschi'nin kesin golü var Galatasaray'a at fava bekle :)

Derken oyuna ilk müdahele Galatasaray kulübesinden geldi, Drogba kenara alınırken yerine Emre girdi. Bu bence bizi rahatlatan bir değişiklik oldu. Bana kalırsa gol atmasına rağmen Burak daha etkisiz bir maç çıkarıyordu. Bu değişikliğin 5 dakika sonrasında Daum hamlesini yaptı ve Enes ile Ferhat'ı sürdü oyuna. Ve genç yıldız adayımız Enes Ünal oyuna girdikten  4 dakika sonra ağları sarsarak tarihe geçmeyi başardı. Golde Civelli'nin Batalla'ya pası, Batalla'nın üstün zeka ürünü asisti ve Enes'in topu ağlara yollamasının ardından abilerinin ona sarılıp golü kutlamasına rağmen topu kaparak santraya koşma çabası gerçekten gerçekleşebilecek en iyi senaryoydu.

1-1'den sonra galibiyete uzanma fırsatı da elimize geçmişti. Ancak Ferhat Kiraz bomboş pozisyonda içeri çıkarmak yerine Muslera'nın üstüne topu vurarak Galatasaray'a soğuk duş yaptırma fırsatını tepmemize neden oldu. Ferhat için inanılmaz şaşkınım bir oyuncu nasıl bu kadar düşüş içine girebilir bilmiyorum. Daha 5 dakika önce Batalla benzer pozisyonda içeri çevirip boş kaleye arkaadaşına gol attırmışken nasıl olurda sen bunu tekrarlayamıyorsun ? Bu pozisyon harici 1 metre mesafeden pası taça atması, yine yakaladığı bir fırsatta hızını kullanıp rakibini geçmesine rağmen topu kaleye doğru değilde dışa doğru sürmesi vs vs. Bir an önce formunu yükseltmesi gerekiyor.

Batalla için söylenecek şeyler tükendi artık, gerçekten onu canlı gözle izlemek büyük keyif ve muhtemelen ileride çocuklarımıza torunlarımıza anlatacağımız bir numaralı isim olacak. Onun dışında dün Murat ve Civelli içinde ekstra yazmak gerekiyor bence. Murat Yıldırım dün gerçekten şahane top oynadı, mevkisi olmamasına rağmen sağ kanadı Şener ile birlikte inanılmaz faydalı kullandı. Civelli ise resmen Eskişehir'de kendi kalemize attığı golün acısını çıkarttı. Golde Batalla'ya verdiği teknik pas, Drogba'ya karşı verdiği mücadele, soğukkanlılığı ve 31.dakikada sarı kart görmesine rağmen maçın kalanında da kırmızı kart korkusuyla sinmeyerek aynı seviyede mücadele etmesi hepsi takdire şayan hareketlerdi ama bence maçtaki en güzel hareketi 88.dakikada Ferhat'a attığı ters toptu. Benim diyen orta saha oyuncusunun atamayacağı incelikte bir pastı. Umarım onunda formu hep böyle yükselerek devam eder.

Son satırlara doğru Enes'e de yer ayıralım. Dün gerçekten çıktığı ilk lig maçında gol atarak rüya gibi bir başlangıç yaptı. Golden sonra abileri ona sarılırken onun topu alıp santraya koşması ayrı bir güzellikti. Sezon öncesi Avrupa'ya mı gidecek burada mı kalacak sorusu çok kafaları kurcalasada Enes bunlardan etkilenmeyerek genç yaşta profosyonel bir davranış sergiledi. Geçen sene gerek Vakıfköy'de gerek Antalya'da finallerde canlı izlediğimiz, orada attığı gollerle 20-30 kişiyi sevindiren genç adamın artık Bursa Atatürk Stadı'nda binlerce insanı, şehirdeki milyonları sevindirmesi inanılmaz gurur verici bir olay. En güzelide Enes daha yolun başında olduğunun bilincinde. U17 Milli Takımının kadrosu açıklanıp kendisi yer alamayınca biraz konuşma fırsatımız olmuştu, teknik heyetin iziniyle Milli takımdan affı istenmiş ve yollanmamış. Eğer Milli Takıma gitseydi dün kadroya olamayacaktı ve bu gol ona kısmet olmayacaktı. Ama çok şükür bu güzellik hem ona hem de bizlere nasip oldu. Artık daha çok çalışmalı ve çıtayı hep yukarı taşımalı, bunu yapacak güç ve yetenek onda mevcut.

Önümüzde artık Antalyaspor maçı var Milli Takım arasına girmeden bir galibiyet alıp Beşiktaş JK maçı öncesi iyice özgüven kazanmalıyız. Güzel günler göreceğiz...

Kaçanlara Üzülmek...



Avrupa Kupalarındaki hüsrandan sonra lige Daum'la start veren ama ilk maçında basit bir hata yüzünden sahadan boynu bükük ayrılan Bursaspor, bu sezon sahasında ilk maçına çıkıyor. Rakip yıllardır Bursa'da puanları bir arada göremeyen Galatasaray...

Eskişehirspor karşılaşmasında ilk yarıdaki oyun umut vaadetmişti ama gel gör ki dün akşam oynanan oyun neden Avrupa'dan elendik ki (!) dedirtti.

Kaleden ileri uça kadar herkes elinden en iyisini vermeye çalıştı;

Frey'in sürekli maçın içinde oluşu ve iki pozisyonda ceza sahasının dışında topa müdahale etmesi herkes adına güzel bir gelişme,

Taiwo defansif anlamda Bursaspor formasıyla en iyi maçını çıkarttı, her geçen gün oynadığı oyunun üstüne koyarak devam ediyor ama bariz bir şekilde Tuncay'la oyun karakterleri birbirini tutmuyor ve anlaşamıyorlar.

Civelli geçen hafta yaptığı hatadan sonra tepki toplamıştı ama dün akşam biraz olsun gönülleri ferahlattı. Gerek tatlı sert futbolu, rakiplere yerinde müdahaleleri, terse attığı milimetrik uzun toplar muazzamdı. Bu şekilde devam ettikten sonra İbrahim'le güzel bir ikili olurlar.

İbrahim sezonun ilk haftalarında bir iyi bir kötü performans sergiler, dün akşam da istediğimiz beklediğimiz İbrahim'i sahada gördük. Hatta bir kaç pozisyonda topla ileri çıkmaya çalıştı.

Ne tesadüftür ki Murat geçen sezon Galatasaray karşısında sergilediği ekstra performansı yine bir Galatasaray karşısında sergiledi. Ne yazık ki bu performansı devamlı değil, keşke bu performansında süreklilik sağlayabilse.

Belluschi bambaşka bir futbolcu Batalla ile mükemmel saha içi ikili oluyorlar. Bellucshi'nin sakatlıktan zımba gibi dönmesi bizim açımızdan mükemmel bir gelişme, yanına bir tane sağlam bir takviye yapılsa daha da ön plana çıkacaktır. Batalla her zamanki gibi dilimizi ısırtmaya devam ediyor. Enes'e çıkardığı al da at dercesine pası muazzamdı. O pozisyonda herkes kaleyi düşünecekken o bomboş olan Enes'e verdi pasını ve Enes'in adını tarihe yazdırdı.

Enes için bir kaç cümle yazmazsak ayıp olur;

Akademi liglerinde sayısız maçını Vakıfköy Orhan Özselek Tesislerinde izledim, Enes'in futbolunu iyi bilenlerden bir tanesiyim. Son vuruşları, driplingleri ve bunun yanında attığı frikiklerle ön plana çıkıyordu. Sürekli daha üst kategorilerinde oynaması gerektiğini savunurdum ve çıktığı iki U18 maçında attığı gollerle ben burada da oynarım arkadaş dedirtmişti.

Enes daha çok genç ama en büyük avantajı eski bir futbolcu olan stoper babası. Karakteri de sağlam bir futbolcu, güzel günler var önünde umarım Allah sakatlık bela vermezde Bursaspor'a faydalı bir futbolcu olur.

Daum'un dediği gibi takımın yaşadığını gördük ama bu demek değil ki transfer gerekmiyor. En az iki adam lazım takıma direkt ilk onbir oynayacak adamlara. Umarıım yönetim yakın zamanda bitirir bu işi.

Maçın özeti olarak beraberlik golünden sonra Enes'in golden sonra topu alıp santraya yönelmesiydi, sahada ezici üstünlük sağladık ama maalesef bu skora yansımadı. Oyun tatmin edici ama sonuç benim için üzüntü verici, aynı futbol anlayışıyla güneyden sezonun ilk galibiyetini almak dileğiyle...

Bizim Çocuk



Herhalde Türkiye'deki hangi çocuğa sorsanız, hayali futbolcu olmak, ve ilk maçının son bölümlerinde gol atmaktır. Geceleri yatmadan önce kurulan hayalde de, mahalle maçında da bu böyledir.

Ama bence Enes'in hayal kuracak vakti bile yoktu. Akademi liglerinde üst üste antrenmanlar, maçlar, turnuvalar, bitmek bilmeyen milli takım kampları, -olduğu kadar- eğitim hayatı... Enes bir rüzgara kapıldı ve 16 yaşında kendini A takımda buldu.  Maç günü oynayacağını ikimiz de bildiğimiz halde "Ender Çay Bahçesi'ne geçersin, maçı orada izlersin." demiştim. Ama saatler sonra tarihe geçeceğini ikimiz de bilemezdik.. İlk maçında golünü atmış olması, eminim üstündeki baskıyı hafifletmiştir. Şimdi sıra bizde.

Lütfen Enes'i sömürmeyelim ve Enes'i birazcık Enes'le başbaşa bırakalım..

Kapanışta da Enes'e birkaç söz edelim. Selametle.

...

Olur da gidersen öbür kıtaya, ileride bebekler ismini taşırsa, şifreli kanallarda, yabancı cümlelerde adın geçerse, "Bursa'ya Dönüyor" dedikodusu sararsa gazeteleri, ama bizi cennete taşıyan kupalarda olmazsa gözün... Bil ki sen hep bizim çocuksun, canın sağolsun.

Tolgahan Aydınlılar

18 Ağustos 2013 Pazar

No Belluschi No Party



Avrupa Ligi'ndeki Vojvodina rezaleti sonrası değişen teknik heyetle birlikte yeni umutlar yeşerterek ekran karşısına geçtik Eskişehir maçı için. Ancak 90 dakikanın sonunda biraz daha dibe battık.

Daum Vojvodina kadrosunda iki değişikliğe giderek orta alanda Murat yerine Musa'ya, sol kanatta Ferhat yerine Tuncay'a formayı vererek maça başladı. Açıkçası oyun anlayışımız direk beraberliği elde tutup olursa 1 tane kontradan veya duran toptan denk getirip galibiyete uzanmak şeklindeydi. Kaldı ki o beklediğimiz gole 11.dakikada çok yaklaştık, köşe atışında Pinto'nun 90'a giden kafa şutunu Boffin güzel çıkardı ve maçı dengede tuttu. 85.dakikada kazandığımız penaltıya kadarda en net gol girişimimiz buydu zaten.

Eskişehirspor ise bizim kadar olmasada vasat bir oyun sergiledi maç boyunca ama önce Civelli ardından Erkan Zengin faktörü 75'ten sonra devreye girerek maçın kopmasını sağladı. Açıkçası gol dakikasına kadar Civelli hatasız bir maç çıkartıyordu, gol anında da ''en kötü karar, kararsızlıktan iyidir'' tezinin canlı örneği gibiydi resmen. Vursam mı vurmasam mı tereddütleri arasında yapabileceği en kötü vuruşu yaparak 0-0 giden maçta Eskişehir'i öne taşıdı istemedende olsa. Bu savunma arasındaki uyum sorunundan daha çok dert yanacağız bu gidişle, neticede takım savunmasını oluşturan 5'liden (kaleci + defans 4'lüsü) 3'ü bu sezon ilk kez yan yana geldi bu sıkıntıları umarım en kısa zamanda aşarız.

Civelli'nin içeri vurduğu topta ortayı yapan Erkan Zengin 4 dakika sonrada bu sefer sol kanattan yüklendi Şener'i dar alanda çalımlayıp ortasını kesti ve maalesef Vojvodina deplasmanında olduğu gibi yine rakip hücumcuya kafayı vurduran İbrahim olunca skor 2-0'a geldi ve maç koptu.

85'te NDiaye'nin kıyağı ile kazandığımız penaltıy Pinto kaçırdı maalesef ancak kaçırmasada maçın seyri çok değişmezdi kalan dakikalarda. Neticede koca 90 dakikada %100 lük diyeceğimiz bir pozisyona giremeden tamamladık. İlk yarı bir kornerde Pinto'nun kafası, ikinci yarı bir kornerde kazandığımız penaltı dışında akla gelen ufak tefek bir iki atak daha var o kadar. Musa - Şamil ortasahasıda bekleneni veremedi doğal olarak. Her topu yana oynayan, topu ayağına aldı mı dikine değil paralel olarak top süren Şamil ile rakibin her feykine kıçını dönerek çalım yiyen Musa ile üretken olmak mümkün değil zaten.

Umarım ve dilerim ki Belluschi en kısa sürede sakatlığını atlatıp takıma döner onsuz hakkaten beter haldeyiz. Yerine bir Musa oynuyor bir Murat oynuyor hepten sinir hastası oluyoruz. Kişisel kanaatimi söyleyeyim bu takımda Belluschi'nin alternatifi olacak tek adam Emre Pehlivandır. Ancak bu senede forma yüzü görmesi zor gözüküyor, kiralık gitmeside muhtemel bence.

Artık ümitler Galatasaray maçında, inşallah galibiyet hasretimizi dindiririz ve biraz olsun battığımız şu bataklıktan çıkıp camia olarak nefes alırız.

11 Ağustos 2013 Pazar

Siyasetin kucağındaki oyun : Futbol

Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç'ın Zaman gazetesine verdiği röportajdaki şu cümlesi kafama takıldı, biraz içimi dökeyim istedim.

Suat Kılıç : "Futbol taraftarı arasına siyasi nifak sokanlar, bedelini öder. Kanunda bedeli neyse. Stadyumlar siyaset yeri değil.''

Gezi Parkı muhabbetlerinin stada taşınıp siyaset yapılması ihtimaline karşılık açık açık tehdit edilmiş futbolseverler. Eyvallah diyelim ve devam edelim yazıya...



30 Nisan 2011 tarihli bir haber fotoğrafı kısaca haber özeti : 
AK Parti Grup Başkanvekili Suat Kılıç, "Samsunspor'un Süper Lig'e çıkmasını sevinçle karşılıyoruz. Verdiğimiz emeklerin karşılığını aldık''

Link : http://www.mysamsun.com/haber/samsun-haberleri/1129/



23 Ocak 2013 tarihli bir haber. Ozan İpek, Mersin İdman Yurdu ile kiralık olarak sözleşme imzaladı haberi ve o haberden biraz kesitler;

'' 'Bir Bakanın futbolcu transferiyle ne işi var-' diyorlar. Mersin İdmanyurdu'nun her zaman yanında olacağım. Nobre'nin transferinde de kendine görev edindiğini hatırlatan Bakan Çağlayan, ''Bir Bakan olmanın bilinci ve sorumluluğu içinde yapmam gerekenleri yaptım. Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Bursaspor ve Gençlerbirliği'nin başkanlarını 25-30 senedir tanıyorum. Bu işlerde onlar nezdindeki hatırımız etkili oluyor. Ancak, futbolcunun transferinin kaça yapılacağı benim işim değil. Ben futbolcunun takıma gelmesi konusunda gereken konuşmaları yapıyorum.''

Mersin İY Başkanı Ali Kahramanlı : ''Daha sonra Sayın Bakanımızı devreye soktuk. Bakanım Mersin'e geldi geleli Nobre, Culio ve sonunda Ozan'ın transferi oldu. Bakanım her şeye rağmen bu yoğun programında bize zaman ayırdı. Kendisine çok teşekkür ediyoruz''

Ozan İpek : ''Bakanımızın araya girmesi transferde etkili oldu.''

Link :  http://tr.eurosport.com/futbol/super-lig/2012-2013/super-lig-ozan-ipek-mersin-idman-yurdu-ile-imzaladi_sto3588678/story.shtml



8 Temmuz 2008 tarihli bir haber fotoğrafı daha. Sergen Yalçın Eskişehirspor'a imza atıyor. İmza törenine katılan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Eskişehirspor'a yerli Alex'i aldığını belirterek, Süper Lig'e çıkması durumunda Eskişehirspor'a Ronaldinho'yu da getireceğini söylüyor.

Link : http://arsiv.sabah.com.tr/2007/07/08/haber,2766431BF9BE41D5B98131BE864325CE.html



Geçtiğimiz haftanın haberi. Şanlıurfaspor sezon açılışı ve mikrofon Faruk Çelik'te. Açılıştan bir gün önce Şanlıurfaspor'a imza atan Sercan Yıldırım'ın açıklamaları ise şu şekilde ; ''"Transferimde emeği geçen sayın Bakanıma (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik) ve kulüp yöneticilerine teşekkür ediyorum.''

http://www.fotospor.com/haber_sercan-yildirim-neden-bakana-tesekkur-etti_133525


Örnekleri çoğaltmak  mümkün ancak  pazar pazar daha fazlası içimden gelmiyor. Biz de taraftar olarak futbolumuzun içinde siyaset istemiyoruz ancak bunu stada sokan  taraftarlar değil sizlersiniz. Önce siz siyasiler (hangi partiden olursa olsun) bu yukarıdaki örnekleri vermeyeceksiniz, seçim mitinglerinizde boynunuza atkı takmayacaksınız. Ki daha sonra ''Stadyumlar siyaset yeri değildir'' diyebilesiniz. Aksi durumu ''Biz yaparız, siz yapamazsınız'' demekle eşdeğerdir.

Oldum olası siyaseti sevmemişimdir, hele ki şu hayatta haz aldığımız yegane şeylerden olan futbolun içine girmesinden nefret ederim. Keşke Bakan Kılıç'ın dediği gibi siyaset ile futbol hiç yanyana bile gelmese. Kulüp başkanları ile milletvekilleri/bakanlar içli dışlı olmasa, onlara forma hediyeleri verilmese, x partinin gençlik kolları veyahut il başkanları tesis ziyaretleri yapmasa...

Pazar pazar bu kadar hayal yeter heralde, şimdi gerçek dünyaya, kirlenmiş futbolumuza dönebiliriz... Kalın sağlıcakla.


twitter.com/EKoncak