4 Ağustos 2012 Cumartesi

Geçmişten Günümüze



Uzun zaman oldu bir şeyler yazmayalı. Yazacak onca şey varken susmayı tercih ettim, inanın hiç içimden gelmedi yazmak hatta ve hatta konuşmak.
Ramazan ayı geldiğinden beri soyutlamaya çalıştım kendimi yaşanan gelişmelerden, transferlerden, olumsuz havadan vs. Açık yüreklilikle şunu söyleyebilirim; gündüzü gecesi Bursaspor olan birisinin bunu yapabilmesi kolay olmadı. Becerebildiğim de söylenemez tabiki.
Bu sezonun ilk yazısını Kups maçının biletini alır almaz yazacağımı söylemiştim ve şimdi gelişen sokak futboluna değineceğim çok kısa şekilde.
87 model olduğumdan ve Bursa’nın mahalle ve sokak olgusu yerleşmiş, siteleşmeden uzak, çarpık kentleşmeye örnek ve en önemlisi samimi bağların olduğu bir mahallede büyüdüm.
Her çocuğun olduğu gibi bizim çocukluğumuzu gazoz kapakları, cilli bazı yerlerde misket, elektrik boruları ile atılan fişek, yeni yapılacak olan bir binanın açılan temeli, plastik-kames top ve çok nadirde olsa dikişli mikasa toplar oluşturdu.
Tadı hala damağımda akşam ezanına dek yaptığımız maçların. Dizi, kolu, bacağı muhakkak kanayan; bazen sert bir müdahale sonrası asfalta kafasını vurup kafası açılan, bazen arabanın altına top kaçmasın diye arabaya çarpan, bazende futbol oynamaya ayakkabı bulamadığımız için terliklerden ayağımızı kesen camlar...
Yaşanılan binlerce hatta onbinlerce anı, vücudunda sana bıraktığı hatıralar. Hepsi ne kadar da güzel, ne kadar da özelmiş meğer...
Ramazan ayını geçirmek için yazlıktayız. Mahalledeki arkadaşlarla, kardeşlerle beraber geçiriyoruz iftar sonralarını, hal böyle olunca yılın sayılı günlerini beraber ama dolu dolu geçirdiğin günlerden konuşmadan edemiyorsun tabiki.
Eskiden yani biz çocukken oyun olarak saklambaç oynardık, tek pas 31 oynardık (tadı hala damağımdadır. Çok keyifliydi be) ve evrensel bir oyun olan futbol oynardık...
Futbol sahamız hemen bizim apartmanın önündeki biraz genişçe ve düz olan sokaktı. Yaşlarımız ilerledikçe toplarımızda güzelleşmeye başlamıştı. Maçlarda kavga çıksa dahi, maç sonu beraber içilen kola ve hep beraber koşa koşa denize girmekti güzel olan.
Nerden mi çıktı durduk yere çocukluk anıları, hemen anlatayım...
Mahalledeki gençlerin iftar sonrası ellerinde kramponları, yanında Nike topu ile çıkıp “Hadi ibo abi gel sende” sorularından sıkılıp bizde teşrif ettik yanlarına. Ameliat sonrası yaklaşık iki yıl futbol topuna dokunmaya korkan ben dün akşam iki maç yaptım. Neyse fazla derine inmeye gerek yok, sıkmayalım sizide.
Sözün özü;
Mudanya’da bizim zamanımızda “çakıl saha” diye adlandırılan yere Mudanya Belediyesi ‘ücretsiz’ halı saha yaptırmış. Biz zamanında orada ayaklarımızı kanatırdık şimdi ise herkes rahat rahat maçını yapıyor.
Biz futbol oynamaya doğru düzgün ayakkabı bulamazken şimdi baktığımda çocukların ayaklarında kramponlar ve çok nadir halı saha ayakkabıları; rengarenk mercuriallar, f10 ve f50ler.
Biz zamanında uyduruk şort ve uyduruk tshirt ile maç yaparken şimdiki gençlerin her maça baştan aşağı farklı bir forma, şort, ayakkabı hadi onları geçtim ama şaşırtıcı olan tozluk ve tekmelik ile maça çıkmaları...
Çok büyük imkanlar getirmiş çocuklara aradan geçen onca yıl ama farkettiğim bir şey getirilen imkanlar "samimiyeti" götürmüş...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder