3 Temmuz’dan bu yana kişisel olarak yazdığım 20.yazı filan olabilir, ama idare edin zaten pek yakında üstüne konuşulacak, yazılacak, çizilecek bir ‘’Türk Futbolu’’ kavramı kalmayacak. Son nefes verilmeden biz gene karalayalım bir şeyler.
Malumunuz gündem TFF Başkanlık seçimi. En güçlü aday da Anadolu kulüpleri sağ olsun Beşiktaş Jimnastik Kulübü başkanı Yıldırım Demirören. Bilindiği gibi Beşiktaş Kulübü’nün bir yöneticisi iki de çalışanı uzun süre tutuklu kaldı ve ardından TUTUKSUZ yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Haklarında verilmiş bir hüküm henüz yok ve sanık konumundalar. Hal böyle iken Demirören’in 50 milyon dolar alacağı olduğu Beşiktaş’ı bırakıp TFF başkanlığına aday olması temiz futbol isteyen kimsenin içine sinmiyor.
Burada amacım Demirören’e laf çarpıtmak değil elbette. Zaten herkes neyin ne olduğunu biliyor. Zaytung’da yazıldığı gibi ‘’UEFA, Demirören başkan seçilirse Türkiye’ye başka ceza vermeye gerek duymayacaklarını açıkladı’’
Bilindiği gibi 1 ay önce Ankara’da bir Genel Kurul yapıldı 58.madde değişikliği hakkında.Ve orada Yıldırım Demirören’in safını tuttuğu değişiklik yanlıları büyük bir hezimete uğradılar, 58.madde değişmedi süreci uzatmak adına Aydınlar’ın güven tazelenmesi istendi falan filan. Orada yaptığı ‘’58.madde değişmeli, gerekirse UEFA ile savaşalım. Avrupa’ya 3-4 sene gitmeyip kendi içimizde oynayalım’’ gibi laflardan sonra taraflı tarafsız herkesi güldürmüştü sayın başkan adayı.
Şimdi merak ettiğim konu 58.maddeyi değiştirmeyen Genel Kurul, 58.madde değişmeli diyen bir adamı başkanlığa getirecek mi ? Bursaspor ve Galatasaray dışında Demirören’e karşıyız diyen 3.bir takım çıkmadı. Trabzonspor cephesi hala sessiz. Sanırım Demirören Fenerbahçe’ye bir kazık atıp bize kupayı verir mi ? diye düşünüyor olabilirler.
Yıllardır futbolumuzda süre gelen temiz futbol, İstanbul – Anadolu ayrımı, hakemlerin Anadolu’yu katletmesi, Disiplin Kurulları’nın çifte standartı diye uzayıp giden bir isyan listesi var ya. Heh işte onu (Süper Lig kulüplerinin taraftarları için söylüyorum) unutun. Yıllarca İstanbul takımlarını Türk Futbolunun olmazsa olmazı yapan zihniyete bunca yıllar yenilen hakların hesabını sorma fırsatı ayağına kadar gelmişken, Anadolu kulüplerinin ‘’Yok biz zaten düzülmeye alıştık Doğrulmayalım, biz domalmış vaziyette iyiyiz.’’ yanıtı verdikten sonra aleyhine gelişen olaylarda ses çıkarma hakkı yoktur, olamaz.
Belki Yıldırım Demirören başkanlığında gelişen süreçten sonra Avrupa’dan milli ve kulüp düzeyinde uzun bir süre ceza alacağız, belki Lig TV’nin iyice kölesi olacağız, belki hepimiz futboldan uzaklaşıp sadece hafta sonu gidilecek bir seçenek haline dönüştüreceğiz, belki ben takımımın bu kirli düzeni bir daha yıktığını hiç göremeyeceğim ama her şeyden önemlisi ben Bursasporumun taraftarından yöneticisine kadar bu süreçteki dik duruşunu asla unutmayacağım.
Tarih herşeyi zamanla yazar ancak benim için 16 Mayıs 2010’da İstanbul hegemonyasına Osmanlı Tokatını yerleştiren bir Bursaspor’dan ibarettir. Tarih, şampiyonluğun bir defa Bursa’ya gelmesinden korkan rakiplerini ertesi sezondaki maçların bir çoğunu şike ve teşvikle manipule etmeye mahkum bırakan bir Bursaspor’u her daim yazacaktır. Ve aynı tarihten bu ülkede kazanılan belkide en temiz şampiyonluk kupasının Bursaspor müzesinde olduğu asla silinmeyecektir.
Bu süreçte bu pisliğe adımızı bulaştırmayan futbolcusundan, teknik heyetine, personelinden, yöneticisine herkese bir kez daha teşekkürler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder