29 Mayıs 2012 Salı

Efsane Bursasporlular #8 Sedat Özden (Sedat3)


30 Ağustos 1953 Bursa doğumludur. Bursa amatör takımlarında yetişmiştir.. Tophane Endüstri Meslek Lisesinde okuduğu yıllarda Liseler arası futbol turnuvalarında oynadı. 1973′te Bursaspor Genç takım seçmelerine katıldı. Bir anlaşmazlık sonucu Genç takımdan ayrılarak Fethiye köyde futbola devam etti. Fethiye Köy’ün ardından Sölöz Gençlerbirliği’ne giderek 3 sezon amatör kümede oynadı. Çanakkale’de oynanan grup maçlarında şampiyonluk yaşadı. Bu başarı Genç Milli Takım seçmlerine alınmasını sağladı fakat ay farkı ile yaşı tutmadığı için giremedi.

1971-72 yıllarında Bursaspor’da Teknik Direktör olarak görev yapan Toma Kaleporovic’in yardımcı antrenörü rahmetli Metin Oktay, Merinos stadında Bursa Gençlerbirliği forması ile oynayan Sedat’ı izleyince Bursaspor’a alınmasını sağladı. 1972-73 sezonunda rahmetli Şükrü Şankaya’nın Başkanlığında 12, 5 Lirayı kabul ederek Bursaspor’a imzasını attı. Bu transfer aynı zamanda rahmetli Şükrü Şankaya’nın başkanlığındaki ilk imzaydı.
Rahmetli Metin Oktay’dan antrenmanlarda topa vuruş teknikleri, pozisyon alma gibi özel dersler aldı. Bursaspor forması ile ilk resmi maçını Eskişehirspor’a karşı oynadı.

Coşkun Özarı tarafından 1976-77 sezonunda ilk kez A Milli Takıma davet edildi. A-Milli Takım formasıyla ilk maçını Romanya’ya karşı oynadı. 1984-85 seoznunda Wembley’de A-Milli Takım kaptanı olarak sahaya çıktı. Time dergisi o sene Kaptan Sedat III ‘ün Wembley’de sahaya çıkarken çekilmiş olan bir fotoğrafını kapak yaptı. 3 kez A Milli Takım kaptanlığı yaptı. 3 kez Ordu Milli Takımında, 1 kez Ümit Milli Takımında ve 34 kez A Milli Takımda yer aldı. Milli takım formasıyla 7 gol kaydetti.Takımdaki iki adaşından ayrılması için Sedat 3 (Sedat I-Sedat Çelen, Sedat II-Sedat Özbağ, Sedat III-Sedat Özden) lakabıyla anılmaya başladı.


İstanbul takımlarından defalarca transfer teklifi almasına rağmen yeşil beyazlı formayı üstünden hiç çıkarmadı. (Kulüp başkanının isteği ile beşiktaş’a transfer olup aynı gece otel odasını terk ederek Bursaspor’a geri gelmiştir) 1985-86 sezonunda Bursaspor ile Türkiye Kupası Şampiyonluğu yaşadı. Bursaspor’la özdeşleşen efsane kaptan 1986 yazında futbolu bıraktı.

Sedat Özden tüm futbolculuk kariyerini doğduğu ve yetiştiği kentin takımında geçiren ender oyunculardan biri olarak Türk futbol tarihine adını yazdırmıştır.

http://blog.milliyet.com.tr/Sedat_III__ozden_/Blog/?BlogNo=209128

27 Mayıs 2012 Pazar

Bursaspor U17 : Şampiyon olmak için doğdular !

Bursaspor altyapısı Antalya'da dün bir tarih daha yazdı. Mayıs ayının Bursaspor camiası için 'kupa ayı' olacağını belirtmiştik. Önce Nisan ayında Kuşadası Vodafone Cup'ta şampiyonluğa ulaşan U14 Takımımz ile başlayan seri Mayıs ayında  U15 Takımımızın Avrupa Şampiyonluğu ile devam etti. Ardından belkide en büyük beklentimiz olan A Takım ile Türkiye Kupası'nı Fenerbahçe'ye kaptırdık. Ancak abilerinin rövanşını gençlerimiz bir nebze olsun aldı ve Akademi U17 Ligi'nde Türkiye Şampiyonluğu'na uzandılar, hemde finalde Fenerbahçe'yi yenerek.

Biraz filmi başa saralım. Geçtiğimiz sezon da rüya gibi bir yıl geçirmişti bu jenerasyon. Marmara Grubu'nu en yakın rakibi Fenerbahçe'ye 12 puan fark atarak bitirmişti ardından katıldığı Türkiye Finalleri'nde yine grupta 2 galibiyet 1 beraberlik (geçen sene de grupta Trabzonspor ile berabere kaldık) ile finale yükselen takımımız finalde rakibi Fenerbahçe'yi tek golle yıkıp şampiyon olmuştu.

O turnuvanın ardından Okan Kocuk turnuvanın en iyi kalecisi, Batuhan Altıntaş turnuvanın en centilmen oyuncusu, Furkan Soyalp ise turnuvanın gol krallarından biri olmuştu.

Gelelim bu sezona yine şampiyonluk apoletlerine yakışır bomba gibi bir sezon geçirdi takımımız, Marmara Grubu'nu tek mağlubiyetle ve en yakın rakibi Fenerbahçe'ye 8 puan fark atarak lider tamamladılar. Finallere giderken ağızlarından düşmeyen tek laf ; ''Bizim olanı almaya gidiyoruz'' olmuştu. Yeteneklerini inançları ile birleştiren gençlerimiz turnuvaya  Gaziantepspor'u Furkan Soyalp'in golüyle yenerek iyi bir başlangıç yaptı. Ardından ikinci maçta karşılarındaki Samsunspor'u Mert Ilıman ve Furkan Soyalp'in golleriyle 2-1 geçen takımımız grubun son maçında Trabzonspor ile karşılaştı ve final bileti için 1 puanın yettiği maçta Batuhan Altıntaş ile öne geçtik, ardından kalemizde 'klas' bir gol gördük. 1-1'lik skor final biletini bizim cebimize koymuştu.

Rakibimiz geçen sene olduğu gibi bu sene de Marmara Grubu'nda fark attığımız Fenerbahçe'ydi. Fırtına gibi başladığımız maçın 7.dakikasında Furkan Soyalp'in klas asistini gole çeviren isim Mustafa Acun oldu. Ardından oyundaki hakimiyeti Fenerbahçe'ye kaptırdık devrenin ortalarında kalemizde gördüğümüz gol  skoru dengeye getirsede o kupa Bursa'ya gelecekti, hem futbolcularımız hem tribündeki yöneticisinden taraftarına tv başındaki binlerce insana kadar herkes inanıyordu.

Devre arasına 1-1'lik skorla girilirken istatistiklerde Fenerbahçe'nin üstünlüğü vardı. İkinci yarı ile birlikte toparlanan gençlerimiz oyundaki dengeyi sağladı. Dakikalar 72'yi gösterdiğinde maçın başından bu yana çok göze çarpmayan Batuhan Altıntaş kornerden gelen topa havada fotoğraf çektirircesine asılı kalarak yaptığı kafa vuruşu ile takımımızı öne geçirdi. Mücadelenin son dakikalarında ise sahneye çıkan Furkan Soyalp çok net bir vuruşla köşeden topu ağlara gönderdi ve şampiyonluğu perçinleyen golü kaydetti.

Vee turnuvanın sonunda ŞAMPİYON yine değişmemişti. 1 haftalık macera yeniden şampiyonluk kupası ile noktalanmıştı. Geçen sene olduğu gibi Okan Kocuk yine turnuvanın en iyi kalecisi ödülünü almayı başardı. Takım kaptanımız Süheyl Çetin ise turnuvanın en centilmen oyuncusu ödülünün sahibi oldu.

Birazda göze çarpanlara değinelim; Turnuvanın Bursaspor adına yıldızı Furkan Soyalp desek yanlış olmaz heralde. Sezonu 19 maçta 19 gol ile tamamlayan Furkan, finallerdeki 4 maçta 3 gol kaydetti ve bu sezondaki yüksek performansının ödülü olarak A Takım'ın Avusturya kampına götürülmesi sürpriz olmaz. Sezonu 18 maçta 20 gol ile tamamlayan Batuhan Altıntaş'ta finallerde kaydettiği 2 gol ile sezonu Furkan gibi toplamda 22 gol ile tamamladı. Batuhan'ın da bu sezon Avusturya kamp kadrosunda olması bekleniyor. Batıcan Aday'dan bahsetmemek olmaz. Kupa töreninde madalyasını aldıktan sonra kupaya bağladığı Bursaspor atkısı herkesi mest etti. Ayrıca belirtmeden geçmeyim Furkan ile yaptıkları 3000-5000'de efsaneydi :)) Okan Kocuk'la devam edelim her ne kadar finalde yediği golde boşa çıkmış olsada genel performansı çok iyiydi. İki senedir şampiyonlukla beraber 'en iyi kaleci' ödülüne ambargo koyan ve bu sezon U17'nin dışında A2'de de şans bulan genç eldiven için gelecek epey aydınlık.  Orta sahada Mustafa Sevim dikkat çeken isimlerimizden biriydi. Bir diğer Mustafa olan Acun ise finalde attığı golün dışında sağ kanatta iyi işler çıkarttı bana göre. Sol kanat oyuncumuz Mert Ilıman'da turnuvada gol sevinci yaşayan oyuncularımızdandı. Dünkü maçta Mert'te ben Volkan Şen-Ozan İpek karışımı bir oyuncu profili gördüm, çok yetenekli olduğu aşikar ama Volkan Şen gibi adamın içinden geçme çabaları ile aldığı çoğu topta Ozan İpek gibi son çizgiye inme aşkını biraz frenlemeli diye düşünüyorum. Bu gençlerimiz dışında keşke şans bulsa dediğim isimlerin başında Oğulcan Çağlayan geliyor. Bu sezon Bursaspor U16, U18 ve U16 Milli Takımı ile çıktığı toplamda 29 maçta 37 gol kaydeden Çağlayan'da bu turnuvada çok süre alamasada bu sezonki çıtasını yükselterek devam ettirdiği takdirde çok başarılı olacaktır. Daha ismini yazamadığım Berat Bina, Anıl Gencer, Ozan Tufan, Semih Özen gibi çok çok uzun bir liste bu jenerasyon yaza yaza bitmez diye düşünüyorum. Bu çocuklar bir futbol takımından öte 'aile' olmayı başarmışlar.

Bunun en net örneğide geçtiğimiz sezon kazanılan şampiyonluğun önemli isimlerinden Taha Alper Çiper'in bu sezon sonuna doğru bağlarının kopması nedeniyle ameliyat geçirmesi ve finallerde takımla birlite olamamasına rağmen onlara verdiği destek. Genç oyuncunun arkadaşlarına yolladığı fotoğraf herşeyi açıklıyor zaten. Unutmadan bu takımın Antalya yolculuğu öncesi Taha Alper Çiper'i evinde ziyaret ettiğinide belirtelim. Bu 'aile' olgusu takımın elde ettiği başarıda gerçekten oldukça önemli bir paya sahip.

Şimdi onlar için tatil zamanı, tüm sezon boyunca hak ettikleri Türkiye Şampiyonluğu'nun keyfini çıkarma zamanı. Artık bu kadar başarılı bir jenerasyonun seneye U18'de değil A2'de değerlendirilmesi gerektiğini de düşünüyorum. Akademi Liglerine çok fazla olan bu gençlerin akademiye göre biraz daha sert platformda vitrine çıkma vaktidir.

Tekrardan Allah hepsinden tek tek razı olsun, sakatlıksız ve bol başarılı bir futbol hayatı nasip etsin diyelim. Teşekkürler Bursaspor camiasının gurur kaynakları...

25 Mayıs 2012 Cuma

En Büyük Kaptan

Ömer Erdoğan, kendini Bursasporlu yapan sözleşmeyi imzaladığı gün, tarihler 2006 Haziranının 15’ini gösteriyordu.

Kim beklerdi ki Türkiye kariyerine 98 yılında Erzurumspor’da başlayıp; Diyarbakır, Galatasaray ve Malatya’ya uğrayıp; bir gün yolu Bursa’ya düşen bir gurbetçi futbolcunun içimizden biri olacağını…

Yaklaşık 6 yıldır Bursa’da bulunan ve şüphesiz ki Bursaspor’un tarihi başarısında büyük rol oynayan, o muazzam günde kupaya uzanan ilk el olan futbolcumuz Ömer Erdoğan.

Sadece bir futbolcu değil, klişe bir cümledir ama gerçekten “Bir futbolcudan daha fazlası”…

Yorucu geçen ve yeni biten bir sezonun ardından, futbolcuların apar topar tatile bazılarının ise kampa kaçtığı dönemde, tatilini yarıda bırakıp Akademi U-17 Türkiye Liginde final oynayacak olan takımımıza destek olmak için Antalya’ya giden ve O’na verilen unvanın gerçek ve tek sahibi olan “Büyük Kaptan” kendisi.

Hani bir kahraman var ülkemizde, belki de 10-15 sezondur hayatımızda olan kim mi O?

Polat’ın hikayeden babası Ömer Baba. Açın gözlerinizi esas Ömer Baba içimizde ama görebilene…

Ömer Baba diyor ki;

“Ben sadece A Takımın değil, Bursaspor’un Kaptanıyım. İhtiyacım olunan her yerdeyim.”

Uyandırayım sizleri, bu adam 2006 yılının Haziran ayında geldi fakat sözleşmesinin bitmesine 6 gün kaldı.

Anlaşılan kalan 6 gün hiçte umurunda değil Kaptan’ın, olmamalıda…

Tamam Ömer yaşlandı, sezon başı iyice bocalamıştı, futbolu bırakma zamanı belki de geldi ama böyle bırakmamalı, bırakamaz.

Kongre sonrası güzel bir organizasyon ile Büyük Kaptan sözleşmesini imzalasın ve sezon sonu Bursaspor forması ile jübilesini yapsın. Bizlerde boğazımız patlayıncaya kadar bağıralım, ellerimiz çatlayıncaya kadar alkışlayalım.

Böyle candan bir adama, böylesi yakışır…

İnşallah U-17 takımımız yarın kupaya uzanacak ve verdikleri emeğin karşılığını alacak. Allah yardımcıları olsun, vurdukları gol olsun…

22 Mayıs 2012 Salı

Efsane Bursasporlular #7 Orhan ÖZSELEK

Orhan ÖZSELEK (d. 17.05.1950 - ö.08.01.2002)

1967 yılında Bursaspor ile başlayan kariyerini 1977 sezonunda Bursaspor ile noktaladı. Çıktığı 227 maçta 5 gole imza attı. Bursaspor 2.ligdeyken giymeye başladığı formayı 11 yıl sırtında taşımıştır. Orta sahanın solunda ve sol bek mevkisinde görev yapmıştır.
Bursasporumuzun efsane kaptanı ve daha sonra efsane başkanıdır. 1986-1987 Sezonunda tarihinde ilk kez 2.lige düşen Bursaspor sahipsiz kalma aşamasına gelmişti.Genel Kurul’da yönetime kimse talip olmuyordu.15 günlük geçici yönetim önerenler,salonda geçici başkan arayanlar,sürpriz bir çıkışla dona kaldı. Eski futbolcu Orhan Özselek kuliste oluşturduğu liste ile ortaya çıktı ve kulübü sahipsiz bırakmadı. Böylece Orhan Özselek ilk futbolcu –başkan ünvanı ile Bursaspor tarihine geçti. Başkanlığında, Bursaspor 87-88 sezonunda ikinci lige başlangıç yapmış hatta ilk maçında Aydınspor'u 4-0 yendikten sonra mahkeme kararıyla birinci lige geri dönmüştür. İkinci Lig için kurulan kadro son derece başarılı bir performans sergilemiş ve Birinci Lig'de sezonu beşinci sırada tamamlamıştır. kötü bir durumda aldığı Bursaspor'a başarılı bir sezon yaşatan Özselek, sezon sonundaki kongrede aday olmadı. 92-93 sezonunda tek aday olarak girdiği kongrede başkanlığa 2. kez seçildi. takım, ligde yine başarılı performans sergileyerek sezonu 6.sırada tamamladı. Özselek sezon sonunda yine başkanlığa aday olmadı.

Özselek, Bursaspor tarihinde kent eliti dışında başkan seçilen ilk isimdir. bu nedenle başkanlığı sırasında ciddi ekonomik zorluklarla karşılaştı. iki başkanlık döneminde de ilk olarak eski yöneticilerin Bursaspor'un gelirlerine koydurduğu temliklerle karşılaştı. eline makbuz alıp Bursaspor'a yardım toplamak için Kapalıçarşı ve sanayi kuruluşlarını dolaştığı aşikardır. bütün bu olumsuz tabloya rağmen, sportif açıdan son derece başarılı sonuçlar alındı. 2002 yılında Erdoğan Bilenser başkanlığında oluşturulan yönetim kurulunun hazırlanmasında büyük emeği vardır. Kendisi de yönetimde görev almış, kısa bir dönem futbol şubesi sorumluluğunu üstlenmiş ve sonrasında istifa etmiştir. 08.01.2002'de geçirdiği kalp krizi nedeniyle vefatından sonra kulüp, Vakıfköy Tesisleri'nin ismini "Bursaspor Vakıfköy Orhan Özselek Tesisleri" olarak değiştirerek ismini yaşatmıştır.

18 Mayıs 2012 Cuma

Bursaspor Altyapısı'nda 2011-2012 sezonu

Acısıyla tatlısıyla 2011-12  sezonunu Bursaspor camiası olarak noktalandırdık diyebiliriz. Sadece U17 Takımımızın Türkiye Şampiyonası kaldı, bir de Temmuz ayındaki U15 Dünya Şampiyonası ki o da yeni sezona sarkıyor diyebiliriz.

A Takım'dan U14 düzeyine kadar kişisel görüşüm olarak 'başarılı' bir sezonu geride bıraktık. Herşeyden önce zaten Süper Lig'in bu kadar yayıncı kuruluş oyuncağı olduğunun alenen ortaya çıktığı bir sezonda lig 5.liği ve kupa finalisti olmak başlı başına başarıdır. A Takım ile ilgili daha sonra detaylı bir yazı yazarız elbet, önceliği Bursaspor'un can damarı Vakıfköy'ün gençlerine verelim...

Bursaspor U14 : Kuşadası'nın kralı !
Bursaspor U14 Takımı normal sezonu Marmara Grubu 3.sü olarak noktaladı. Grubun en az gol yiyen takımı ünvanı ile kapattıkları normal sezonun ardından Kuşadası Vodafone Cup'ta ağırlığını ortaya koyan takımımız 9 farklı ülkeden 74 takımın katıldığı organizasyonda rakiplerini geride bırakarak geçtiğimiz sezon 1997 jenerasyonumuzun aldığı kupayı bu sezon 1998 jenerasyonuna taşımayı başardılar. Finalde Danimarka temsilcisi Brondby'i 1-0'la geçen takımımız mutlu sona ulaşmasını bildi. Başarılı geçen sezonun ardından U14 takımımızdan 4 isim ( Rasim Samet GÜRBÜZ, Ramazan Demirhan ÖZTÜRK, Ahmet Tarık DEMİRCİ, Mücahit Haktan KARABULUT ) ise hafta içinde açıklanan U14 Milli Takım kadrosuna davet edilerek bu sezonun mükafataını aldılar.

Bursaspor U15 : Avrupa'nın en büyüğü 
Son iki sezonun Akademi Finalleri 2.si 1997 jenerasyonu takımımız bu sezon Akademi Ligi Marmara Grubu'nu Fenerbahçe'nin arkasında 2. tamamladı. Akademi Ligi Türkiye Finali'nde grupta arkasında kaldığı  Fenerbahçe'ye kaybeden takımımız rövanşı Nike Premier Cup'ta rakibini mağlup ederek aldı ve Polonya'daki Avrupa Şampiyonası'nda ülkemizi temsil etme hakkı kazanmıştı. Polonya'da 3 gün süren turnuvanın ilk gününde üç maça çıkan takımımız sahadan 2 beraberlik (Dinamo Zagreb, Helsinki ) ve 1 galibiyet (Borac) ile ayrıldı. Turnuvanın ikinci günüde grubun son maçında Stal Mielec'i 5-0'la geçen gençlerimiz grup ikincisi olarak Dinamo Zagreb'in arkasından çeyrek finale yükselmeyi başardı. Aynı gün çeyrek finalde kendisi gibi namağlup gelen Austria Wien'i 1-0 ile geçerek adını yarı finale yazdıran takımımız son 4'e kalmayı başardı. Turnuvanın son gününde önce yarı final maçına çıkan Bursaspor U15 Takımımız Sporting Lizbon'ı 1-0'la geçerek finale yükseldi ve finalde grupta gerisinde kaldığı Dinamo Zagreb'i yine 1-0'la geçip Avrupa Şampiyonluğunu altyapımıza kazandırdı. Enes Ünal burada attığı 5 gol ile turnuvanın gol krallığını bir meslektaşı ile paylaştı. Son olarak U15 Milli Takımı'na henüz oyuncu gönderemedik, sebebi ise U15 Milli Takımının son kampı ile Bursaspor'un Avrupa Şampiyonası maçlarının çakışması. Gençlerimiz Temmuz ayında Çin'de ki Dünya Şampiyonası'nda yine şampiyonluk için sahaya çıkacak, şimdiden bol şans.

Bursaspor U16 : En büyük kazanç gol makinası Oğulcan Çağlayan
Bursaspor U16 Takımı maalesef Akademi Ligi'nde beklentilerin altında kaldı. 4.sırada bitirdikleri sezonda 22 maçta attıkları 74 golle grubun en golcü takımı olmayı başaran U16 Takımımız Akademi Ligi Finallerine kalmayı başaramadı. Bu takımın şüphesiz göze çarpan tek ismi 1.5 yıl önce Ankaraspor'dan bünyeye katılan 1996'lı Oğulcan Çağlayan oldu. Oğulcan bu sezon resmen patlama yaparak istatistiklerini tavan yaptırdı.  Bu sezon ligde oynadığı 22 maçta 29 gol kaydeden Oğulcan ayrıca sezon içinde 6 kez gittiği U16 Milli Takımı'nda 6 gol kaydetti. Bununla da yetinmeyen Oğulcan U18 Ligi'nde altyapı hocaları tarafından Sakaryaspor maçına çıkartıldı. (Bu maçta Bursaspor U18 Takımı'nın yerine U17 Takımı oyuncuları şans buldu, Antalya'da ki finallere hazırlık amacıyla) İki yaş üst kategorisinde oynadığı tek maçta 2 gol kaydeden Oğulcan sezonu şimdilik 29 maçta 37 gol ile götürüyor. U17 Takımımızın Türkiye Finalleri kadrosunda da yer alacak Oğulcan'ın yükselen performansını şans bulması halinde ordada sürdürmesini bekliyorum.

Bursaspor U17 : #TekKonsantreAntalya
Geçtiğimiz sezon U16 takımı olarak ulaştıkları Türkiye Şampiyonluğuna bu sezon U17 olarak ulaşmak isteyen gençlerimizin twitterda kullandıkları etiket ile destek olalım istedim :) Dediğimiz gibi 'şampiyon' jenerasyon Akademi Ligi Marmara Grubu'nu  22 maçta tek mağlubiyet, 59 puan ve ağlara yolladıkları 85 golle tamamladılar. Pazartesi günü Antalya'da Türkiye Şampiyonluğu için sahaya çıkmaya başlayacaklar. Gruplarında Samsunspor, Trabzonspor ve Gaziantepspor U17 Takımları var ancak tartışmasız tek favori biziz.  Bu kategoriden önümüzdeki sezon için A Takım hazırlık kampına alınması beklenen Batuhan Altıntaş ligi 18 maç 20 gol ile kapattı. Batuhan ayrıca sezon içinde U16 Mili Takımı ile çıktığı 2 maçta 2 gol kaydetti. Furkan Soyalp ise 19 maç 19 gol ile noktaladı sezonu. Ayrıca bu jenerasyondan kaleci Okan Kocuk'un 2 maçta, Furkan Soyalp'in ise 1 maçta A2 Takımımızda şans bulduğunu ekleyelim.

Bursaspor A2 : Hedef Türkiye 3.lüğü
A2 Takımımız için oldukça inişli çıkışlı bir sezon desek yalan olmaz heralde. Normal sezonda grubu 3.sırada tamamlayarak Final Grubu yerine Klasman Grubu'na kalmışlardı. Bunda tabiki Eskişehirspor'un bizim yaş ortalaması 18-19 olan takımımıza karşı A Takım'dan 6-7 takviyeli kadroyla sahaya çıkıp bizi mağlup etmelerinin rolü vardı. Ancak Klasman Grubu'nda sezonu 1.tamamlayarak Türkiye Finalleri'ne kalan takımımız hafta içinde Ankara'da başlayan maçlarda çeyrek finalde Galatasaray ile eşleşti. Final Grubu'nu 1.sırada tamamlayarak finallere kalan Galatasaray'ı normal süresi 1-1 biten maçta uzatmalarda İsmail'in golüyle yenerek yarı finale çıktı takımımız ancak yarı finalde Kartalspor'a 2-0 boyun eğerek 3.lük-4.lük maçı oynamaya mahkum olduk. A2 Takımımızda sezon boyunca en çok Milli Takım kampına alınan isim Taha Can Velioğlu oldu. U19 kampı dolayısıyla finallerde de oynayamayan Taha'yı Okan Deniz izledi. Muhtemelen önümüzdeki sezon A2 Takımı'nı 95 jenerasyonumuz oluşturacaktır. A2 Takımı gerek oynadığı lig itibari ile gerekse verilen önem itibari ile futbolculara pekte birşey katmıyor bana göre. Keşke A2 Takımımız yerine  profosyonel ligde bir pilot takımımız olsada oyuncularımız mücadeleci / düşmenin çıkmanın olduğu liglerde gerçek tecrübeler edinseler. Neyse 'pilot takım' zaten kanayan yaramız, inşallah altyapımızdan gümbür gümbür gelen gençleri A2de tozlandırmadan gerçek tecrübeler kazanacakları liglere/takımlara verebiliriz. Bu konuda öncülüğü İlhan Depe yaptı diyebiliriz, Bank Asya'ya yükselen Şanlıurfaspor'da iyi süreler alan genç oyuncumuz umarım yeni sezonda formayı kapar ve bu konuda altyapıdaki oyuncularımızın ufkunu açar.

Şimdilik bu kadar, U17'nin Türkiye Şampiyonluğu ve U15'in Dünya Şampiyonluğu yazılarında görüşmek üzere diyelim :)

17 Mayıs 2012 Perşembe

Sevda Kokan Şehir


Her şey gece başladı, heyecandan sürekli bölünen uyku, volta atıp tekrar uykuya dalma çabalarından sonra gün ağırdı ve sabah saatlerinden itibaren yollara düştü Teksas Konvoy. Kimisi otobüs, kimisi minibüs kimisi de özel aracıyla sevdasını haykırmak için düştü yollara…

Bu deplasman hikayesinin bende çok farklı bir noktası var. En son küme düştüğümüz zaman Sakarya’da olan babam o günden sonra ilk defa deplasmana geliyor ve bende ilk defa ‘adam akıllı’ babamla deplasman yollarına düşüyordum.

Diğer önemli noktası ise hepimiz için tarihin Mayıs 16’yı göstermesi…

Bursa Erkek Lisesinde okuduğum dönemlerde, Emre Kaya isminde Adıyaman’dan gelip yatılı okuyan iyi bir çocuk vardı sınıfta, çocuğa Bursa’da merak ettiğin bir şey var mı? diye sorduğumda maça gitmeyi istiyorum demişti. İçerideki ilk maç yanlış hatırlamıyorsam hafta içi öğlen saatlerinde İstanbulspor maçıydı. Okuldan firar edip bir şekilde gitmiştik maça, maçın başını kaçırmıştık ve içeri girdiğimizde çoktan golü yemiştik. Maçta 1-1 berabere bitmişti sanırım.

Böyle dönemleri hatırlayan bir taraftar olarak ve Kupa’da çeyrek finali gördüğüm(üz) son dönemlerde finale çıkmak gerçekten çok güzeldi. Kupa’yı alamasakta o duyguyu yaşadık ya oda yeter. Canları sağ olsun hepsinin…

Dün beni üzen tek şey bize yakışmayan mücadeleydi. Maç sonu futbolcularımız, önümüzden geçerken bazı şeylerin gerçekten farkına varmışlardır umarım. Arkalarındaki sevdalıların onlar için nelere göğüs gerdiklerinin ve kendilerinin ne yapması gerektiğinin umarım farkına varmışlardır.

En çok gurur veren ise bu tarif edilemez Sevda...Herkesin çocukluk ve ilk aşkı olan Bursaspor’a karşı olan saf ve tertemiz sevgisi…Orada bulunan genci yaşlısı her birimiz haykırdık sevdamızı cümle aleme; durmadan, bıkmadan, usanmadan, gırtlakları patlatırcasına. Hani inadına dersin ya aynen öyle.

Ve Heykel’e çıkıp kutlama yapan dev yürekler,

Selam olsun hepinize…

Mahşere kadar sürecek bu kavga, hep beraber omuz omuza…


(Bir düzeltme yapayım; Lise yıllarındaki anımdan bahsetmiştim dördüncü paragrafta, o maç 3-1'lik galibiyetimizle sonuçlanmış. Maç sonucuna buradan ulaşabilirsiniz.)

Kupalara tapsaydık...

Peşinen söyleyim amacım demagoji yapmak değil. Finale kadar rakiplerini eze eze gelen Bursasporumun burada kaybetmesi büyük hayal kırıklığı benim için. Pislikler içinde geçen bir sezona Türkiye Kupası ile nokta koymak çok güzel olacaktı, hem de maçın tarihinden dolayı sevinç gelenekselleşecekti. Ancak kısmet olmadı, ortaya koyduğumuz oyuna bakarak haketmediğimiz bir maçtı ve haklı olarak kaybettik. Rakibimiz ile birlikte ekstradan Alex'e de tebrikler umarım artık doyum noktasına ulaşmıştır da sıcak ve güzel ülkesine geri döner.

Maç hakkında yazılacak pek birşey yok bizim açımızdan. Zaten şok bir golle kötü başladığımız maçta elimize geçen tek kırılma anı, Pinto'nun müsait pozisyonda kötü vurduğu hava topuydu. O top ağlarla buluşup skor 1-1'e gelse belki üzerimizdeki ölü toprağını atıp maça ortak olabilirdik. Ancak devre biterken yediğimiz jeneriklik gol ile kupaya finalde veda ettik. İkinci yarıya baskılı başlasakta ne yazık ki gününde diyebileceğimiz oyuncu sayımız yok denecek kadar azdı. Kupaya konsantre bir takımın sezonu cumartesi kapatıp erken tatile çıkması, yine onların erken çıktıkları tatilden erken dönmelerine sebep olacak. Keşke 3 gün daha dişlerini sıksalardı :)

Bu gece sahada kazanamasakta öyle bir Bursaspor tribünü vardı ki Ankara'da taraflı tarafsız herkes ağzı açık izledi. Fenerbahçe sahadaki farkı arttırdıkça ''İNADINA'' daha da boğazını patlatan taraftarımız adeta ''Kupalara tapsaydık Bursasporlu olmazdık'' felsefesini dışa vurdu. İşte bu camia bu yüzden farklı. Kimi İzmir'de skor 3-0 olunca stadı terkeder, kimi skor 4-0 aleyhinede olsa sevdasını haykırmaktan bıkmaz usanmaz.

Dedik ya ''Kupalara tapsaydık, Bursasporlu olmazdık'' diye. Bugün kaybetmemizden haz alan diğer takım taraftarlarını gördükçe ne denli güzel bir camianın mensubu olduğumu bir kez daha anladım. Hele kendi içimizdeki satılmışları, maçtan hemen sonra kendi futbolcusuna ''milyarlık eşşek'' damgası vuranları gördükçe ''her şerde bir hayır vardır'' lafını bir kez daha hatırladım. Kimin ne mal olduğu böyle zamanlarda çıkıyor ortaya.

Kötü oyuna, skora, hayal kırıklıklarına rağmen canın sağolsun Bursasporum. 2012-2013'te Ertuğrul Sağlam önderliğinde daha güzel günler görmek dileğiyle...

14 Mayıs 2012 Pazartesi

Nihayet Bitti


İçinde herşeyi barındıran bir sezonu geride bıraktık. Ne ararsanız birşeyler vardı bu sezonda; yalanlar dolanlar, itilip kakılanlar, hakları yenilenler, isyan edenler, yalakalık yapanlar, gerçeğe sırt çevirenler ve “Dik durabilenler” kısacası hepsi günyüzündeydi bu yıl...

Bursasporumuz adına geçen sezon kötü bir şekilde son bulduğu için, bu sezona tribün olarak kötü başlanmış, fakat takım ilk iki maçta galip gelmiş ve o hafta gelip çatmıştı. Şanssız bir şekilde gelen bir mağlubiyet sonrası takımda ve tribünde pskoloji iyice çökmüş, özgüven eksikliği kendini iyiden iyiye hissettirmiş hatta ve hatta 80.dakikaya 2-0 önde girdiğimiz maçtan bile 2-2 lik bir beraberlikle ayrılmıştık. Şanssız günler geçirdiğimiz vakitte homurtular yükselmiş, bazı kesimler tarafından –küme düşeceğiz- cümleleri iyiden iyiye yükselmeye başlamıştı.

İkinci yarıya güzel bir başlangıç yapan Bursasporumuz, bazı maçlarda bocalasada doğrulmayı bilip bitime 1 hafta kala adını Play-Off lara yazdırmayı başardı. Bu yılki en büyük hedefimiz olan Türkiye Kupasında Şanlıurfa, Bugsaş, Sivas, Eskişehir engellerini aşıp finale kalmayı başarıp, diğer taraftan UEFA Avrupa Liginde mücadele etme hakkını elde ettik.

Önceki sezonu Şampiyon olarak bitiren, geçtiğimiz sezon 3.olup Avrupa Ligine giden, bu yıl ligi kaçıncı bitirdiğimizi bilmeden hem Avrupa Ligi play off grubunu lider bitiren hemde Türkiye Kupasında final oynayacak ve inşallah 16 Mayıs 2010 gününün yıldönümünde Türkiye Kupasınıda müzesine götürecek olan bir takım oldu Bursaspor ve hızlı adımlarla yükselişine durmadan devam ediyor.

Bursasporumuzun yükselişi devam ederken bazı kesimlerin ise yüzsüz olan yüzleri ,onlar inkar ettikçe daha açık bir şekilde ortaya çıkmaya devam ediyor.

Yıllardır dem vurulan “Bizans Hegemonyası” artık herkes tarafından biliniyor. Asıl önemli olan ise saçma sapan nedenler bulunup bütün bunlar örtbas edilmeye çalışılıyor.

Hiçbir zaman olmamış ve bu zihniyetle olmayacak olan bir “Marka Değerinden” bahsediliyor. Ama sorulmuyor bizim esas değerimiz neydi diye.

Futbol’a siyaset ayan beyan karışıyor. Kimsede “hoop ne işiniz var kardeşim” diyemiyor.

Futbol’u yönetenlerin hiçbiri çekirdekten gelmiyor ve doğal olarak hiçbiri bizlerin dilinden ve futbolun dilinden anlamıyor.

Ve en önemlisi “ulusal” olarak anlandırılan ve “objektif” davranmaktan aciz olan, insanları istediği gibi yönlendiren medya.

Bursa’da yaşanan olayları herkes biliyor, ve o maçtan sonra apar topar tvye çıkıp “futbolda kırılma anından” bahseden sayın “Lütfü Arıboğan” ve Sporda Şiddet Yasasını anlatan sayın “Yunus Egemenoğlu” nerede, ya da bu kişiler yoksa bile bunların yerine bakan isimler nerede?

Bursa’da yaşananlardan sonra terörist ve çapulcu ilan edilen bizler, küme düşürülsün diyen medya organları şimdi neredeler ve en önemlisi ne düşünüyorlar? Yoksa devekuşu misali kafalarını kuma gömme telaşındalar mı?

Yaşanan olayları herkes gördü, Kadıköy’deki yaşananlar “insan psikolojisi” ve “taraftarlık” adı verilirken, Bursa’da yaşananlar “terörizm” adı altında yansıtıldı...

Nerede bunda samimiyet?

Neden samimi olamıyorsunuz?

Bizler her zaman söylüyoruz, “ayrıcalık değil, eşit adalet istiyoruz.”

Son olarak Ertuğrul Sağlam’ın bir cümlesini yazmak istiyorum; “Kaybetmeyi hazmetmek, kazanmaktan daha zordur.”

10 Mayıs 2012 Perşembe

Efsane Bursasporlular #6Müfit Gürsu (Baba Müfit)




Bursaspor tarihinin unutulmaz sağ bekidir.

65-72 yılları arasında Bursaspor forması giymiştir.

Yeşil-Beyaz’lı forma ile çıktığı 156 maçta 7 gol atmıştır.

İlk dört sezonunda takımın en fazla forma giyen oyuncusu olmuştur.

Tatlı sert futbolu, mücadeleciliği, etkili adam markajı ve maçın son dakikalarında attığı kafa golleri ile Bursaspor tarihine iz bırakmıştır.

8 Mayıs 2012 Salı

Bir Yükseliş Hikayesi; BURSASPOR...


1 Haziran 1963 günü, Bursa’nın beş güzide (Akınspor, Acar İdman Yurdu, Çelikspor, İstiklalspor, Pınarspor) amatör kulübün birleşmesinden doğan tarihi bir çınardır Bursaspor.

Bursaspor ilk şampiyonluğuna 1966-1967 sezonunda erişmiş ve 1.Lig’e merhaba demiştir.

Daha sonra 1969-1970 sezonunda o zamanki adıyla “Federasyon Kupası” final müsabakası ilk maçında Eskişehirspor’u 1-0 yenip, rövanşta 2-0 yenilince kupayı alamamış fakat “Başbakanlık Kupasında” mücadele etme hakkını kazandı. Başbakanlık kupasında Fenerbahçe’yi 1-0 yenen Bursaspor kupaya uzandı.

1974-75 sezonunda Avrupa Kupa Galipleri Kupası ilk turunda Finn Harps'ı, ikinci turda Dundee United'ı Vahit'in attığı o meşhur golle saf dışı bırakan Bursasporumuz, çeyrek finalde Dinamo Kiev ile eşleşti. Kiev’e elenen takımımız Avrupa’ya veda etti.

1985-1986 sezonunda ilk kez “Federasyon Kupasını” kazanmayı başardı. Finalde Altay’ı Tulipan ve Beyhan’ın golleriyle yenen Bursaspor kupaya uzandı.

1986-87 sezonu başında Avrupa kupa Galipleri Kupası ilk turunda Hollanda'nın ünlü ekibi Ajax'la eşleşen Bursaspor, iki maçta da yenilerek Avrupa’ya veda ettik.

1991-1992 sezonunda Fenerbahçe’yi; Ali Nail, Hakan Şükür ve Vedat Vatansever’in golleri ile 3-1 yenen Bursaspor “Başbakanlık Kupasına” ikinci kez uzandı.

2003-2004 sezonunda “Süper Lige” veda eden Bursaspor, 2005-2006 yılında “1.Ligde” Şampiyonluğa ulaşıp tekrar gerçek yeri olan “Süper Lige” dönmüştür.

Asıl yükseliş bugünlerden sonra başlar. Sürekli yaşanan kaos, başarılı olma isteği ve sabırsızlık...

Şüphesiz ki Bursa bir futbol kentidir. Bursa’da yolda bir insan çevirin muhakkak futbolla ilgili üç aşşağı beş yukarı bir iki cümle kuracaktır. Ve sevdalıdır Bursa, Bursaspor’una...

Herkes şapkasını çıkarmış ve derin derin düşünmeye başlamıştır olanı biteni. Herkes kendine çeki düzen vermiş ve işleyiş değişmeye başlamıştır...

2008-2009 sezonuna Samet Aybaba ile başlayan Bursaspor 9. hafta sonunda yollarını ayırır ve takım Güvenç Kurtar’a emanet edilir. 7 hafta sonrada Kurtar ile yollar ayrılır. Ve takım 2 Ocak 2009 günü Ertuğrul Sağlam’ın ellerine bırakılır.

Herşey aslında imza töreninde belli etmişti kendini. Başarı adeta “Özlüce Tesislerine” kendi ayaklarıyla gitmişti. Taraftarın inancı ve sevgisi, başarıya olan hasreti, cefa gözyaşlarının artık sevinç gözyaşlarına dönüşmesi dileği, yüreklerden yükselen tezahürat ile dile geldi;

“Kırk seneden beri,

Yüzümüz gülmedi.

Yeter artık duy bu sesi.

Onurlu duruşunla,

Hoşgeldin Bursa’mıza,

Al kupayı Ertuğrul Hoca...”

Ertuğrul Sağlam; taraftarın coşkusu ve inancın tesiri ile imza töreninde dilinden şu cümleler döküldü...

“Bursa’da, Bursaspor’da olmaktan dolayı çok mutlu, çok gururlu olduğumu ifade etmek istiyorum. Belki de bütün sporseverlerin bütün futbola ilgi duyan insanların beklentisi şuydu; ülkede büyük takımların dışında şampiyonluğu hak eden, şampiyonluğa layık, şehir ve taraftar olarak herkes Bursaspor’u gösteriyor. Bir kaç yılın sonunda özellikle şehirde taraftarımızın, şehrin ileri gelenlerinin, yönetimimizin ve bu işte bize destek olacak bütün grupların birlikte isteği ve arzusu sonucunda inanıyorum ki, bu anlaşmamızın sonuna doğru bu takımı hep beraber şampiyonluğa oynatabiliriz.”

Bunların hepsi bir inancın dışa vurumuydu...

Ertuğrul Hoca takımın başına geçti ve Bursaspor gerçeği tüm ülkede kendini hissettirmeye başladı. İkinci yarıda başına geçtiği Bursaspor, son maç deplasmanda İstanbul Büyükşehir Belediye’ye 1-0’lık mağlubiyeti ile son dakikada Avrupa biletini kaçırdı.

Heyecan ve beklenti şehirde günden güne artmış ve Avrupa hasreti sarmıştı heryeri. Burada bir parantez açmak lazım; şehirde bazı kesimin “serseri” gibi baktığı ve üzerinde forma ve atkın varsa yanından hemen uzaklaşılan kişiler olarak görüldüğü zamanlardan, başarı ile birlikte insanların ön yargılarının yok olmasına sebep olmuş. Bursa’da artık heryerde, her zaman diliminde forması, tshirtü, montu, atkısı ile dolaşan insanlara rastlamak mümkün olmuştur.

Bursaspor 2009-2010 sezonuna Ertuğrul Sağlam ile fırtına gibi girmiş ve sezon sonunda tarihinde ilk defa “16 Mayıs 2010” günü şampiyonluğa erişmiştir. O kadar alışmışızki gözyaşı dökmeye, o unutulmayacak günde tekrar gözyaşları sel olup akmıştır. Tıpkı 15 Mayıs 2004 günündeki akan gözyaşları gibi...

Şehirde bir bayram havası hakimdir. Heryer yeşil beyaz, herkes sevinçli ve mutlu...

Şampiyonluktan sonra ayrı bir heyecan sarmıştır Bursa’yı. Tarihinde ilklere şahitlik eden ‘Biz’ler bir ilki daha görecektik. Şampiyonlar Ligi macerası...

Ramazan ayının 16. gününde, 26 Ağustos günü iftar saatinde çekilmişti kuralar. Bursa’ya Manchester United, Valencia, Glasgow Rangers gelecekti. Nasıl bir heyecandı o Allah’ım...

14.09.2010 günü Şampiyonlar Ligi ilk maçı için Bursa Atatürk Stadına Valencia geldi, ve o tarih unutulmazlar arasına girdi...

Şampiyonlar Liginde beklenmedik sonuçlarla ayrıldık fakat o atmosferini yaşamak, yıllarca tvden izlediğin takımlara karşı mücadele etmek ve o müziğin Bursa Atatürk Stadyumunda yani mabedimizde çalındığına şahit olmak anlatılamaz ki...

Şampiyonlar Liginin yanında Süper Ligde’de mücadelesini veriyordu Bursaspor ve oradaki sonuçların etkisinden kurtulup hemen toparlanmasını biliyordu.

Sezonu 3.sırada bitiren Bursaspor tarihinde ilk defa UEFA Avrupa Liginde mücadele etme hakkı kazanıyordu.

Burada da fazla bulandırmadan küçük bir parantez açmak gerekir diye düşünüyorum. 3 Temmuz günü başlayan soruşturma sonucunda futbolun mahalle aralarında konuşulduğu gibi pis bir oyunun içinde olduğu ve maalesef içinde bulunduğumuz gün içerisinde ‘Adalet’in ülkemizde sadece bir bayan isminden ibaret olduğunu anladık. Yoksa hangi zihniyet “Bursaspor’u hesaba katmamıştık” diyebilir...

UEFA Avrupa Liginde çekilen kura sonucu Belarus ekiplerinden Gomel ile karşılaşan Bursaspor bir üst turda bu defa Belçika ekibi olan Anderlecht ile karşılaştı. İlk maçı 2-1 kaybeden takımımız rövanş karşılaşmasında 2-2 berabere kalarak Avrupa’ya veda etti...

Aslında Anderlecht’i eleyebilirdik. İlk maçta bazı futbolcuların vurdumduymaz tavırlarından sonra yaşananlar Bursaspor’a olumsuz yansımış ve bu gelişmelerden sonra bazı futbolcularla yollar ayrılmıştı...

Türk Futbolunun kaos içinde başladığı 2011-2012 sezonunda, Bursaspor kabuk değiştirmiş ve tabiri caiz ise takım oturana kadar pek çok sıkıntı çekilmişti. Ayrıca bu sezona yeni bir statü ile başlanmış ve dünyada fazla ilgi görmeyen liglerinde uygulanan Play-Off sistemi ülkemize merhaba demişti. Sancılı dönem geçiren Bursaspor, normal sezonun bitmesine bir hafta kala Avrupa Ligi Play Off grubuna kalmayı garantilemişti.

Diğer yandan “Ziraat Türkiye Kupasında” yoluna emin adımlarla ilerleyen Bursaspor finale kalmış ve finaldeki rakibinin Fenerbahçe olmasından dolayı UEFA Avrupa Ligine kalmayı garantilemişti.

2008-2009 sezonunda Avrupayı son maçta kaçıran, 2009-2010 yılında Şampiyonluğa erişip Şampiyonlar Liginde mücadele eden, 2010-2011 sezonunda ligi üçüncü bitirip UEFA Avrupa Liginde mücadele eden ve içinde bulunduğumuz 2011-2012 sezonunda Ziraat Türkiye Kupasında final oynacak olan diğer yandan UEFA Avrupa Ligine kalmayı garantileyen Bursaspor’un yükseliş hikayesi...

Türk Futbolunda büyük bir değişimin yaşandığı 16 Mayıs 2010 gününün ikinci yıldönümünde oynanacak olan final karşılaşmasında kupayı inşallah müzemize götürüp son yıllarda yaşanan başarılara bir yenisini daha eklemek en büyük isteğim...

Bunu başaracak güçteyiz. Biz taraftarlar olarak, sizlere olan inancımız sonsuz. Yeterki siz kendinize güvenin...

7 Mayıs 2012 Pazartesi

Tertemiz Gelecek

Mükemmel bir havada mükemmel bir Pazar gününe başlamıştı Bursa. TSİ 11.00’da oynanan mücadelede Sporting Lisbon’a karşı Utku’nun golü ile galip gelip adını finale yazdırdı. Finalde yenilseler dahi bu yıl düzenlenecek Dünya Şampiyonasında ülkemizi temsil etmeye hak kazanmışlardı fakat Timsahlar bununla yetinmeyip aynı gün TSİ 17.00’da Dinamo Zagrep’i, Berke’nin golü ile devirip Avrupa Şampiyonluğunu elde ettiler. Böylelikle Bursaspor U-15 Çin’de düzenlenecek olan Dünya Şampiyonasında ülkemizi temsil edecek.

Genç Timsahları tebrik ediyorum ve başarılarının devamını diliyorum. Geleceğimiz çok parlak...

Gencecik pırıl pırıl çocuklar böyle bir başarıya imza atmış olmalarına rağmen, hiçbir ajansta haberin geçilmemesi oldukça şaşırttı beni. Sosyal paylaşım sitesinde haberi duyurmaya çalıştıkça onlar bizleri duymamazlıktan geldi.

Diğer taraftan Ukrayna’da bulunan U-16 Milli Takım’da bulunan Oğulcan Çağlayan ve Batuhan Altıntaş’ın performansları ile göz doldurdular. Kendilerini tebrik ediyorum ve başarılarının devamını diliyorum.

‘Züper Final’ maçında Ligde iki maçta, ilk play off maçında boyun eğdiğimiz Sivasspor ile karşılaştık. Fazla forma şansı bulamayan isimlere yer vermişti Sağlam. Maç hakkında Turgay’ın her zamanki azmi, ve bjk maçı ile başlayıp Urfa kupa maçı ile devam eden şutlarına, Sivas maçınıda ekledi ve mükemmel bir gole imza attı. Maç içindeki tek üzüntüm Okan’ın o pozisyonu gole çevirememesiydi. İnşallah İ.B.B. maçında golünü atarda bizde en az onun kadar seviniriz.

Dünki maça damga vuran şüphesizki çocuklardı. Havanın güzelliğinden faydalanıp çocuğunu kapan tribündeki yerini almıştı. Ve o çocukların sevincini, üzerindeki formaları-atkıları görmek beni benden aldı.

Geleceğimiz hem alt yapı ile hemde yeni gelen nesil ile çok parlak.

Futbolun, içinde bulunduğumuz gün içinde bittiğini düşünürsek; çocuklarımızın “Dik Duruş” simgesi olan Bursaspor’a gönül vermesi muazzam bir olay.

6 Mayıs 2012 Pazar

Şahane Pazar!

Bu şehrin insanı başarılara kupalara aşık değildir, ancak bugün öyle bir pazar günüydü ki insana bir kez daha ''İyi ki Bursasporluyum'' dedirtti. Çoçukluğumun eğlence programı Uygur kardeşlerin sunduğu ''Şahane pazar'' programı bugün Bursasporlular için yeniden çekildi adeta.

Azmin Takımı U15

Öncelik sıralamamızı küçükten büyüğe doğru yapalım ve Avrupa Şampiyonu olan U15 Takımımız ile başlayalım. Nike Premier Cup'ı alarak Polonya'da ki Avrupa Şampiyonası'nda Türkiye'yi temsil etme hakkı kazanan yeşil beyazlılarımız 3 günde oynadığı 7 maçta yenilgi yüzü görmeden Avrupa Şampiyonluğuna ulaştı. Grup aşamasındaki ilk iki maçında 1-1'lik beraberlikler alan timsahlarımız daha sonra oynadığı 5 maçta kalesini gole kapayıp galibiyetleri arka arkaya alarak kupaya uzandı. 7 maçta 12 gol atan gençlerimiz kalesinde
sadece 2 gol gördü. Takım kaptanımız Enes Ünal attığı 5 golle takımımızın en golcü ismi oldu turnuvada.

97 jenerasyonumuz ''azmin takımı'' adeta. Geçtiğimiz sezon Akademi U14 Türkiye Şampiyonluğunu bu sezon ise Akademi U15 Türkiye Şampiyonluğunu finalde kaybetmişlerdi. Ancak geçtiğimiz sezon Kuşadası Vodafone Cup'ı alarak kaybedilen Türkiye Şampiyonluğunu telafi etmeyi başarmışlardı. Bu sezonda Akademi Ligi şampiyonluğunu finalde kaybettiler ancak Premier Cup finallerinde Fenerbahçe'yi mağlup edip Avrupa vizesini kaptılar ve yine uluslararası bir kupayla hemde Avrupa Şampiyonluğu ile Polonya'dan dönücekler. 15 gün önce yazdığım yazıda bu takımın Avrupa ve Dünya şampiyonalarında iyi bir derece alması hayal
değil demiştim. Avrupa ayağında beni yanıltmadılar inşallah Pekin'de ki Dünya Şampiyonası'nda da yeşil beyazlı takımımızın adını 1 numaraya yazdıracaklardır.

Batuhan & Oğulcan durdurulamıyor!

Günün ikinci güzel haberi ise Ukrayna'dan geldi.U16 Milli Takımımız, Ukrayna düzenlenen Victor Bannikov Turnuvası'nda Sırbistan'ı 2-1 yenerek turnuva üçüncüsü oldu. Turnuvanın üçüncülük maçında galibiyeti getiren goller Bursaspor altyapısının milli golcüleri Batuhan
Altıntaş ve Oğulcan Çağlayan'dan geldi. Turnuvaya şanssız bir yenilgi ile başladıkları için final şansını kaçıran U16 Milliler teselliyi üçüncülükle buldular. Takımın forvet hattını oluşturan Batuhan ve Oğulcan attıkları gollerle kalitelerini bir kez daha ortaya koydular.
Oğulcan oynadığı 4 maçta 4 gol ile, Batuhan ise 3 maçta 2 gol ile turnuvayı tamamladı.

Rotasyon liderliği getirdi

Avrupa Ligi Grubu'nda 'gazozuna' maçlar oynayan Bursasporumuz yedek ağırlıklı kadrolarla maçlara çıkmasına rağmen bugün zirvete oturdu. Her maça ortalama 5-6 isim değiştirerek çıkan Ertuğrul Sağlam bugünde Pinto ve Batalla'yı kenarda oturtup hücum hattını Turgay ve Bangura'ya emanet etti. Turgay'ın devre sonunda attığı enfes gol ve ikinci yarıda Bangura'nın Racnoch'un önüne vücudunu mükemmel koyarak topu alması şutu, kaleciden dönen topu Turgay'ın tamamlayarak golü yapması herşey mükemmeldi. Farkı dahada arttıracak pozisyonları cömertçe harcadığımız anlar olsa da (Özellikle İsmail Haktan'ın skor 0-0 iken Bangura'ya çıkarmak yerine kaleye vurması) bizi liderliğe çıkartan 3 puanı alıp sahadan ayrıldık. Oldukça istekli bir oyun ortaya koyduk gönül isterdi ki Bangura ve Okan'da gol atsın ama kısmet İBB'ye diyelim. Umarım son maçımızı da kazanırız ve ligi 5.olarak tamamlarız. Böylelikle İzmir'de sahada ezilip teselliyi ''maç bağlanmış, Bursa kupada turu geçicek, ligde 5.lik bizim olacak'' safsatasında bulan komşu şehirin taraftarlarının ağızları kapanır.

Son olarak Mayıs ayı kupa ayı demiştik. İlk kupa U15 Takımımızdan geldi. Sırada A Takım ile Türkiye Kupası Şampiyonluğu ve U17 Takımımız ile Akademi Ligi Türkiye Şampiyonluğu Kupası kaldı. Haydi rasgele...


Yazan,yöneten ; Erhan Konçak

4 Mayıs 2012 Cuma

İlk gün Timsah'ın bileği bükülmedi! (Nike Premier Cup 12')

Türkiye Finali'nde Fenerbahçe'yi yenerek ülkemizi Nike Premier Cup Avrupa Şampiyonası'nda temsil etme hakkı kazanan Bursaspor U15 Takımımız Polonya'da düzenlenen turnuvada ilk güne hızlı bir giriş yaptı. A Grubu'nda Dinamo Zagreb, HJK Helsinki, Borac ve Stal Mielec ile eşleşen takımımız grupta ilk üç maçını bugün tamamladı.

Gruptaki ilk maçında Dinamo Zagreb ile karşılaşan yeşil beyazlılarımız Hırvat miniklerle 1-1 berabere kaldı. Karşılaşmaya takımımız Muhammed, Zeki, Rüştü, Ertuğrul, Furkan, Ercan, Emirhan, Berke, Sedat, Utku ve Enes ilk 11'i ile maça çıktı. Karşılaşmada golümüzü Berke Yılmaz kaydetti.

Hemen ardından gruptaki ikinci maçında HJK Helsinki'yle karşılaşan U15 Takımımız bu maçada Zagreb karşısındaki ilk 11'i ile çıktı. Mücadele Enes Ünal ve İdriz Berisha'nın karşılıklı golleri ile 1-1 sona erdi.

Grubun üçüncü günün ise Bursaspor U15 Takımımız adına son maçında ise rakip Bosna Hersek'in Borac takımıydı. Takımımız mücaledeye Onur, Zeki, Rüştü, Ertuğrul, Furkan, Ercan, Emirhan, Berke, Gökhan, Utku ve Enes ilk 11'i ile çıktı. Rakibini Enes Ünal'ın 2 golü ile mağlup ederek turnuvadaki üçüncü maçında ilk galibiyetine ulaşan gençlerimiz günün sonunda puanını 5'e yükseltti ve maç fazlasıyla liderliğe yükseldi.

Takımımız A Grubu'ndaki son maçında yarın Polonya temsilcisi Stal Mielec ile karşılaşacak. Yeşil beyazlılarımız bu maçı kazandığı takdirde ilk iki sırada yer almayı garantileyerek bir üst tura yükselecek. Takımımız grubu lider tamamladığı takdirde C Grubu'nun ikincisi ile çeyrek finalde yine yarın TSİ ile 17:00'de karşılaşacak. Takımımız grubu ikinci tamamladığı takdirde ise C Grubu'nun lideri ile yarı finale yükselme mücadelesi verecek.

C Grubu'nda ilk gün 3'te 3 yapan PSV Eindhoven U15 Takıı çeyrek finali garantilemiş durumda. Grup ikinciliği için ise avantaj 2'de 2 yapan Austria Wien U15 Takımında.

Takımımız çeyrek finali geçtiği takdirde yarı final ve kazanırsa final maçını 6 Mayıs günü oynayacak.

İlk gün sonunda turnuvanın gol krallığı 3 gol ile şimdilik takım kaptanımız Enes Ünal'ın elinde bulunuyor.

İlk günün sonunda A Grubu'nda oluşan puan durumu şu şekilde

Bursaspor 3 - 1 - 2 - 0 5 puan
D.Zagreb 2 - 1 - 1 - 0 4 puan
Helsinki 3 - 1 - 1 - 1 3 puan
S.Mielec 2 - 0 - 1 - 1 1 puan
Borac 2 - 0 - 1 - 1 1 puan

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Efsane Bursasporlular #5 Ersel Altıparmak


Bu hafta Bursaspor'umuzun unutulmaz isimlerinden Ersel Altıparmak'a yer veriyoruz.


Bursaspor tarihinin efsane isimlerindendir, Bursaspor'da ağırlıklı olarak sağ iç ve forvet mevkilerinde oynamıştır.

Mesut Şen ile unutulmaz bir ikili oluşturup o döneme damga vurmuşlardır. Birbirleriyle mükemmel bir uyumları vardır. Sağ kanattan Mesut'un taşıdığı toplara geriden gelerek yaptığı hamleler, rakip savunmalar için büyük tehlike olmuştur.



Bursa'da o yıllarda doğan çok sayıda erkek çocuğa, bu ikilinin ismi verildiği bilinir. Altıparmak, Mesut Şen'in aksine tam bir takım oyuncusudur, mücadelesiyle ve sakat dahi olsa oynamasıyla ön plana çıkmıştır, 8 yıl forma giyip 60 gole imzasını atmıştır. Halen Bursaspor altyapısında görev yapmaktadır.

1 Mayıs 2012 Salı

Taşın Altına Koyalım Ellerimizi



3 Temmuz’dan bu yana yaşanan gelişmeler tutarsız şekilde ilerlemeye devam ediyor. Yaşananları kısaca, seyirciler tarafından gişe rekorları kırmış komedi filminin, serisinin çekilmesi olarak örnekleyebiliriz.

Zamanında ‘Suni Gündem’ başlığında bir yazı yazmıştım, ve bu suni gündemler çığ gibi büyüyüp devam etmekte.

Bu iş haddinden daha da çok uzadı ve bu işten bir an önce kurtulmak, sevdamız olan futbolu izlenir hale getirmek için futbolun başında bulunanlara yardımcı olmamız gerekir diye düşünüyorum.

Benim fikirlerim ne kadar değerlidir bilmem ama kısaca futbola yenilikler kazandırılmasından yanayım.

Bu sene hayata geçen Süper Final ve Spor Toto Kupasının hayatımıza ne kadar renk kattığını gördük. Çıkan olaylar, yaşanan terbiyesizlikler ne kadarda güzel geliyor gözümüze. Hem oynanan maçlardaki heyecandan dolayı hayatını kaybedenler ne kadar hoş değil mi?

Bu yıl ki gelişmelerden en rezil olanı ise, kadın ve çocukların bedava biletler ile tribünü doldurması, seyircisiz maç cezalarında ise tribünlerin kapılarını ‘bayan ve çocuklar’ için açmasıydı.

Ne kadar saçmaydı değil mi? Hatta bu cezalardan dolayı Türkiye’de ilk defa “Yeşil İnciler” Kadıköy’e deplasman bile yaptılar. Ne kadar gereksiz bir şeydi bu halbu ki...

Neyse ben kısaca önerilerime değineyim kararı değerli ve saydıdeğer yöneticilerimiz versin;

* Maç başlangıcında top ve kale seçimi için yapılan para atışında kazanan taraf futbolcu seçmeye başlasın ve böylelikle sahaya farklı isimler farklı formalar altında çıksın. Hem dengede sağlanmış olur. Belki de ‘Marka Değerimiz’ de artış olur.

* 3 korner 1 penaltı olsun. Böylelikle hakemlerde penaltı mıydı değil miydi sorusundan bir nebze olsun kurtulurlar. Takımlar defans yapmaktan bir nebze olsun vazgeçer ve tribünler ise korner atışlarını saymaya başlar.

* Her maçta altyapı futbolcusu olma şartı ile, en az 1 en fazla 2 kişi ‘fasulye’ olarak sahada ki yerini alsın. Böylece altyapıdan futbolcuların gelişimine katkıda bulunabiliriz.

* Gol atan kaleye geçsin, hat trick yapan oyundan çıksın. Bu durumda rakip rencide olmaz ve fair play ruhu ile maçlar sona erer.

* Kale boyutları küçültülüp ‘Japon Kale’ hayata geçirilmeli. Kalecilerin oyuna müdahil olmaları sağlanmalı ve elleri ile topa müdahale etmeleri önlenmeli.

* 2 takım arkadaşının arasında tek pas olarak yapacakları 31 paslaşma gol hanesine +1 olarak yazılmalı. Böylelikle her alanda baskı ve maçın 90 dakikadan oluştuğu her platforma anlatılmalı. Hem bu durumda 80.dakikadan sonra kimsede oyundan düşmemiş olur.

İlk etapta aklıma gelenler bu şekilde. Türk Futbolunu yönetenler eğer bu öneriyi dikkate alırsa yapacağımız toplantılar ile bu fikirleri daha da geliştirip öneriye sunabiliriz.

Herşey Futbolun heyecanını tekrar yaşatmak için. Ben ellerimi taşın altına koydum, ya siz?