İçinde herşeyi barındıran bir sezonu geride bıraktık. Ne ararsanız birşeyler vardı bu sezonda; yalanlar dolanlar, itilip kakılanlar, hakları yenilenler, isyan edenler, yalakalık yapanlar, gerçeğe sırt çevirenler ve “Dik durabilenler” kısacası hepsi günyüzündeydi bu yıl...
Bursasporumuz adına geçen sezon kötü bir şekilde son bulduğu için, bu sezona tribün olarak kötü başlanmış, fakat takım ilk iki maçta galip gelmiş ve o hafta gelip çatmıştı. Şanssız bir şekilde gelen bir mağlubiyet sonrası takımda ve tribünde pskoloji iyice çökmüş, özgüven eksikliği kendini iyiden iyiye hissettirmiş hatta ve hatta 80.dakikaya 2-0 önde girdiğimiz maçtan bile 2-2 lik bir beraberlikle ayrılmıştık. Şanssız günler geçirdiğimiz vakitte homurtular yükselmiş, bazı kesimler tarafından –küme düşeceğiz- cümleleri iyiden iyiye yükselmeye başlamıştı.
İkinci yarıya güzel bir başlangıç yapan Bursasporumuz, bazı maçlarda bocalasada doğrulmayı bilip bitime 1 hafta kala adını Play-Off lara yazdırmayı başardı. Bu yılki en büyük hedefimiz olan Türkiye Kupasında Şanlıurfa, Bugsaş, Sivas, Eskişehir engellerini aşıp finale kalmayı başarıp, diğer taraftan UEFA Avrupa Liginde mücadele etme hakkını elde ettik.
Önceki sezonu Şampiyon olarak bitiren, geçtiğimiz sezon 3.olup Avrupa Ligine giden, bu yıl ligi kaçıncı bitirdiğimizi bilmeden hem Avrupa Ligi play off grubunu lider bitiren hemde Türkiye Kupasında final oynayacak ve inşallah 16 Mayıs 2010 gününün yıldönümünde Türkiye Kupasınıda müzesine götürecek olan bir takım oldu Bursaspor ve hızlı adımlarla yükselişine durmadan devam ediyor.
Bursasporumuzun yükselişi devam ederken bazı kesimlerin ise yüzsüz olan yüzleri ,onlar inkar ettikçe daha açık bir şekilde ortaya çıkmaya devam ediyor.
Yıllardır dem vurulan “Bizans Hegemonyası” artık herkes tarafından biliniyor. Asıl önemli olan ise saçma sapan nedenler bulunup bütün bunlar örtbas edilmeye çalışılıyor.
Hiçbir zaman olmamış ve bu zihniyetle olmayacak olan bir “Marka Değerinden” bahsediliyor. Ama sorulmuyor bizim esas değerimiz neydi diye.
Futbol’a siyaset ayan beyan karışıyor. Kimsede “hoop ne işiniz var kardeşim” diyemiyor.
Futbol’u yönetenlerin hiçbiri çekirdekten gelmiyor ve doğal olarak hiçbiri bizlerin dilinden ve futbolun dilinden anlamıyor.
Ve en önemlisi “ulusal” olarak anlandırılan ve “objektif” davranmaktan aciz olan, insanları istediği gibi yönlendiren medya.
Bursa’da yaşanan olayları herkes biliyor, ve o maçtan sonra apar topar tvye çıkıp “futbolda kırılma anından” bahseden sayın “Lütfü Arıboğan” ve Sporda Şiddet Yasasını anlatan sayın “Yunus Egemenoğlu” nerede, ya da bu kişiler yoksa bile bunların yerine bakan isimler nerede?
Bursa’da yaşananlardan sonra terörist ve çapulcu ilan edilen bizler, küme düşürülsün diyen medya organları şimdi neredeler ve en önemlisi ne düşünüyorlar? Yoksa devekuşu misali kafalarını kuma gömme telaşındalar mı?
Yaşanan olayları herkes gördü, Kadıköy’deki yaşananlar “insan psikolojisi” ve “taraftarlık” adı verilirken, Bursa’da yaşananlar “terörizm” adı altında yansıtıldı...
Nerede bunda samimiyet?
Neden samimi olamıyorsunuz?
Bizler her zaman söylüyoruz, “ayrıcalık değil, eşit adalet istiyoruz.”
Son olarak Ertuğrul Sağlam’ın bir cümlesini yazmak istiyorum; “Kaybetmeyi hazmetmek, kazanmaktan daha zordur.”
yayıncı kuruluş öyle yada böyle izletti herkese süper finali.. çanağını sattı paketini sattı amacına ulaştı.. medyada taraftar kitleleri tarafından açık hedef haline gelememek için cesurca yazamayınca son olayları... herkes kafasına göre takılıyo hadi bakalım....
YanıtlaSil