8 Mayıs 2012 Salı

Bir Yükseliş Hikayesi; BURSASPOR...


1 Haziran 1963 günü, Bursa’nın beş güzide (Akınspor, Acar İdman Yurdu, Çelikspor, İstiklalspor, Pınarspor) amatör kulübün birleşmesinden doğan tarihi bir çınardır Bursaspor.

Bursaspor ilk şampiyonluğuna 1966-1967 sezonunda erişmiş ve 1.Lig’e merhaba demiştir.

Daha sonra 1969-1970 sezonunda o zamanki adıyla “Federasyon Kupası” final müsabakası ilk maçında Eskişehirspor’u 1-0 yenip, rövanşta 2-0 yenilince kupayı alamamış fakat “Başbakanlık Kupasında” mücadele etme hakkını kazandı. Başbakanlık kupasında Fenerbahçe’yi 1-0 yenen Bursaspor kupaya uzandı.

1974-75 sezonunda Avrupa Kupa Galipleri Kupası ilk turunda Finn Harps'ı, ikinci turda Dundee United'ı Vahit'in attığı o meşhur golle saf dışı bırakan Bursasporumuz, çeyrek finalde Dinamo Kiev ile eşleşti. Kiev’e elenen takımımız Avrupa’ya veda etti.

1985-1986 sezonunda ilk kez “Federasyon Kupasını” kazanmayı başardı. Finalde Altay’ı Tulipan ve Beyhan’ın golleriyle yenen Bursaspor kupaya uzandı.

1986-87 sezonu başında Avrupa kupa Galipleri Kupası ilk turunda Hollanda'nın ünlü ekibi Ajax'la eşleşen Bursaspor, iki maçta da yenilerek Avrupa’ya veda ettik.

1991-1992 sezonunda Fenerbahçe’yi; Ali Nail, Hakan Şükür ve Vedat Vatansever’in golleri ile 3-1 yenen Bursaspor “Başbakanlık Kupasına” ikinci kez uzandı.

2003-2004 sezonunda “Süper Lige” veda eden Bursaspor, 2005-2006 yılında “1.Ligde” Şampiyonluğa ulaşıp tekrar gerçek yeri olan “Süper Lige” dönmüştür.

Asıl yükseliş bugünlerden sonra başlar. Sürekli yaşanan kaos, başarılı olma isteği ve sabırsızlık...

Şüphesiz ki Bursa bir futbol kentidir. Bursa’da yolda bir insan çevirin muhakkak futbolla ilgili üç aşşağı beş yukarı bir iki cümle kuracaktır. Ve sevdalıdır Bursa, Bursaspor’una...

Herkes şapkasını çıkarmış ve derin derin düşünmeye başlamıştır olanı biteni. Herkes kendine çeki düzen vermiş ve işleyiş değişmeye başlamıştır...

2008-2009 sezonuna Samet Aybaba ile başlayan Bursaspor 9. hafta sonunda yollarını ayırır ve takım Güvenç Kurtar’a emanet edilir. 7 hafta sonrada Kurtar ile yollar ayrılır. Ve takım 2 Ocak 2009 günü Ertuğrul Sağlam’ın ellerine bırakılır.

Herşey aslında imza töreninde belli etmişti kendini. Başarı adeta “Özlüce Tesislerine” kendi ayaklarıyla gitmişti. Taraftarın inancı ve sevgisi, başarıya olan hasreti, cefa gözyaşlarının artık sevinç gözyaşlarına dönüşmesi dileği, yüreklerden yükselen tezahürat ile dile geldi;

“Kırk seneden beri,

Yüzümüz gülmedi.

Yeter artık duy bu sesi.

Onurlu duruşunla,

Hoşgeldin Bursa’mıza,

Al kupayı Ertuğrul Hoca...”

Ertuğrul Sağlam; taraftarın coşkusu ve inancın tesiri ile imza töreninde dilinden şu cümleler döküldü...

“Bursa’da, Bursaspor’da olmaktan dolayı çok mutlu, çok gururlu olduğumu ifade etmek istiyorum. Belki de bütün sporseverlerin bütün futbola ilgi duyan insanların beklentisi şuydu; ülkede büyük takımların dışında şampiyonluğu hak eden, şampiyonluğa layık, şehir ve taraftar olarak herkes Bursaspor’u gösteriyor. Bir kaç yılın sonunda özellikle şehirde taraftarımızın, şehrin ileri gelenlerinin, yönetimimizin ve bu işte bize destek olacak bütün grupların birlikte isteği ve arzusu sonucunda inanıyorum ki, bu anlaşmamızın sonuna doğru bu takımı hep beraber şampiyonluğa oynatabiliriz.”

Bunların hepsi bir inancın dışa vurumuydu...

Ertuğrul Hoca takımın başına geçti ve Bursaspor gerçeği tüm ülkede kendini hissettirmeye başladı. İkinci yarıda başına geçtiği Bursaspor, son maç deplasmanda İstanbul Büyükşehir Belediye’ye 1-0’lık mağlubiyeti ile son dakikada Avrupa biletini kaçırdı.

Heyecan ve beklenti şehirde günden güne artmış ve Avrupa hasreti sarmıştı heryeri. Burada bir parantez açmak lazım; şehirde bazı kesimin “serseri” gibi baktığı ve üzerinde forma ve atkın varsa yanından hemen uzaklaşılan kişiler olarak görüldüğü zamanlardan, başarı ile birlikte insanların ön yargılarının yok olmasına sebep olmuş. Bursa’da artık heryerde, her zaman diliminde forması, tshirtü, montu, atkısı ile dolaşan insanlara rastlamak mümkün olmuştur.

Bursaspor 2009-2010 sezonuna Ertuğrul Sağlam ile fırtına gibi girmiş ve sezon sonunda tarihinde ilk defa “16 Mayıs 2010” günü şampiyonluğa erişmiştir. O kadar alışmışızki gözyaşı dökmeye, o unutulmayacak günde tekrar gözyaşları sel olup akmıştır. Tıpkı 15 Mayıs 2004 günündeki akan gözyaşları gibi...

Şehirde bir bayram havası hakimdir. Heryer yeşil beyaz, herkes sevinçli ve mutlu...

Şampiyonluktan sonra ayrı bir heyecan sarmıştır Bursa’yı. Tarihinde ilklere şahitlik eden ‘Biz’ler bir ilki daha görecektik. Şampiyonlar Ligi macerası...

Ramazan ayının 16. gününde, 26 Ağustos günü iftar saatinde çekilmişti kuralar. Bursa’ya Manchester United, Valencia, Glasgow Rangers gelecekti. Nasıl bir heyecandı o Allah’ım...

14.09.2010 günü Şampiyonlar Ligi ilk maçı için Bursa Atatürk Stadına Valencia geldi, ve o tarih unutulmazlar arasına girdi...

Şampiyonlar Liginde beklenmedik sonuçlarla ayrıldık fakat o atmosferini yaşamak, yıllarca tvden izlediğin takımlara karşı mücadele etmek ve o müziğin Bursa Atatürk Stadyumunda yani mabedimizde çalındığına şahit olmak anlatılamaz ki...

Şampiyonlar Liginin yanında Süper Ligde’de mücadelesini veriyordu Bursaspor ve oradaki sonuçların etkisinden kurtulup hemen toparlanmasını biliyordu.

Sezonu 3.sırada bitiren Bursaspor tarihinde ilk defa UEFA Avrupa Liginde mücadele etme hakkı kazanıyordu.

Burada da fazla bulandırmadan küçük bir parantez açmak gerekir diye düşünüyorum. 3 Temmuz günü başlayan soruşturma sonucunda futbolun mahalle aralarında konuşulduğu gibi pis bir oyunun içinde olduğu ve maalesef içinde bulunduğumuz gün içerisinde ‘Adalet’in ülkemizde sadece bir bayan isminden ibaret olduğunu anladık. Yoksa hangi zihniyet “Bursaspor’u hesaba katmamıştık” diyebilir...

UEFA Avrupa Liginde çekilen kura sonucu Belarus ekiplerinden Gomel ile karşılaşan Bursaspor bir üst turda bu defa Belçika ekibi olan Anderlecht ile karşılaştı. İlk maçı 2-1 kaybeden takımımız rövanş karşılaşmasında 2-2 berabere kalarak Avrupa’ya veda etti...

Aslında Anderlecht’i eleyebilirdik. İlk maçta bazı futbolcuların vurdumduymaz tavırlarından sonra yaşananlar Bursaspor’a olumsuz yansımış ve bu gelişmelerden sonra bazı futbolcularla yollar ayrılmıştı...

Türk Futbolunun kaos içinde başladığı 2011-2012 sezonunda, Bursaspor kabuk değiştirmiş ve tabiri caiz ise takım oturana kadar pek çok sıkıntı çekilmişti. Ayrıca bu sezona yeni bir statü ile başlanmış ve dünyada fazla ilgi görmeyen liglerinde uygulanan Play-Off sistemi ülkemize merhaba demişti. Sancılı dönem geçiren Bursaspor, normal sezonun bitmesine bir hafta kala Avrupa Ligi Play Off grubuna kalmayı garantilemişti.

Diğer yandan “Ziraat Türkiye Kupasında” yoluna emin adımlarla ilerleyen Bursaspor finale kalmış ve finaldeki rakibinin Fenerbahçe olmasından dolayı UEFA Avrupa Ligine kalmayı garantilemişti.

2008-2009 sezonunda Avrupayı son maçta kaçıran, 2009-2010 yılında Şampiyonluğa erişip Şampiyonlar Liginde mücadele eden, 2010-2011 sezonunda ligi üçüncü bitirip UEFA Avrupa Liginde mücadele eden ve içinde bulunduğumuz 2011-2012 sezonunda Ziraat Türkiye Kupasında final oynacak olan diğer yandan UEFA Avrupa Ligine kalmayı garantileyen Bursaspor’un yükseliş hikayesi...

Türk Futbolunda büyük bir değişimin yaşandığı 16 Mayıs 2010 gününün ikinci yıldönümünde oynanacak olan final karşılaşmasında kupayı inşallah müzemize götürüp son yıllarda yaşanan başarılara bir yenisini daha eklemek en büyük isteğim...

Bunu başaracak güçteyiz. Biz taraftarlar olarak, sizlere olan inancımız sonsuz. Yeterki siz kendinize güvenin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder