31 Mart 2013 Pazar

İstanbul fobisi...



Son 8 haftasına girilen ligde en kritik iki maçımızdan ilki olan Kasımpaşa'ya karşı ne yazık ki kaybettik. Mağlubiyeti hak ettik mi ? Bence evet. Maça inanılmaz hızlı istekli başlayıp öne geçemiyorsan elbette ''atamayana atarlar'' kuralının devreye girmesi çok doğal. O kuralın devreye girmesinde İbricic kadar Serdar'ın da payı olduğunu es geçmeyelim. Bir stoper, hele ki A Milli Takım'ın kadrosu içindeki bir stopersen altı pasın üzerinde rakibine o topu vermeyeceksin arkadaş.

1-0'dan sonra Kasımpaşa'nın bizi uyutması çokta zor olmadı açıkçası.Aslında maçın çoğunluğunda iki takımda maçı izleyenleri uyuttu desek çokta yanlış olmaz. Bu kötü oyunda sıcağında etkisini es geçmemem lazım elbette. Bir de es geçmeyeceğim bir konu var ki ; ligin 4.sü ile 5.sinin maçını 13:30'da oynadığı bir ülkede küme düşmeme mücadelesi veren Trabzonspor 16:00'da sahaya çıkıyor. Gerçekten bir ülke futbolu her geçen gün nasıl daha fazla yayıncı kuruluşun ve iş bilmez yöneticilerin oyuncağı olur sorusunun cevabını alıyoruz.

Maça dönecek olursak bugün gerçekten Batalla dahil göze çarpan hiçbir oyuncumuz yoktu. Serdar desen evlere şenlik keşke Carson'ın ısınırken ani sakatlanmasıyla boşalan yabancı kontenjanıyla Ferdinand'a forma verilseydi. Musa desek zaten futboldan para kazanması mucize, Sestak hakkında yapılacak yorum kalmadı bana göre, Tuncay ise bir türlü verimli olamıyor.  Vesaire vesaire...

İnsanın hayatından 90 dakika çalan bir maç olarak kayıtlara geçen mücadelede skoru belirleyen isim 90+'da Serdar'ın kısa düşen geri pasını değerlendiren Kalu Uche oldu.

Oyuncu değişikliklerinde Hikmet Karaman yine yanıltmadı ve ilk kesiği Pinto yedi. Bu değişiklikten sonra Pinto yerine Sestak ileri uca geçti ve Yalçın gibi iri kıyım bir stoperin yükünü hafiflettik resmen. Pinto bu maçta çok etkisizdi eyvallah ama Tuncay, Musa, Sestak gibi kendinden daha kötü oynayanların olduğu bir maçta ilk çıkmayı haketmedi bence. Hele ki onun çıkmasından sonra ileride top tutamadığımızı düşünürsek bu değişiklikle bir nevi kendi bacağımıza sıktık. Sonradan oyuna giren Ferhat, Okan ve son değişiklik Ertuğrul Sağlam'dan yadigar forvete Ömer Erdoğan hamleside bizi maça ortak etmeye yetmedi maalesef ve ilk kez bu sezon bir lig deplasmanını gol atamadan tamamladık.

Son olarak maç sonu Harun'un Kasımpaşalı taraftara saldırması çok yakışık almamış. Önce tribünden atılan ve Harun'un kafasını yaran cisim ardından sahaya giren ve muhtemel küfürlü saldırı derken Harun sinirlerine hakim olamamış. İtiraf etmek gerekir çoğumuz o durumda aynı şeyi yapardık ama soğukkanlı bir şekilde düşününce insan ''keşke yapmasaydı'' diyor. Boş yere Federasyon'un adil olmayan kurumlarına koz verdik. Umarım kariyerine darbe indirecek bir ceza ile karşı karşıya kalmaz. Carson'ın durumunun net olmadığı bu dönemde ona daha çok ihtiyacımız var.

Bir de bu sezon İstanbul takımlarına karşı kazanamama huyumuz sürüyor. Bu sezon 1'i kupa 5'i lig olmak üzere İstanbul'da çıktığımız 6 maçta 5 mağlubiyet 1 beraberlik aldık. Aynı şekilde rövanşlarında Bursa'da ise 3 mağlubiyet, 2 beraberlik aldık. Önümüzdeki Beşiktaş JK maçı bu açıdan son şans yani.

Telafisi olmayan bir maç kaybettik işlerin daha kötüye gitmemesi için Beşiktaş JK'ye Bursa Atatürk Stadı'nı cehennem edip, 3 puanı takımla bütünleşerek aldırmalıyız. Sezona yine Avrupa Kupaları ile başlamak istiyorsak kazanmalıyız başka yolu yok...

twitter.com/EKoncak

29 Mart 2013 Cuma

Röportaj; Taha Can Velioğlu



Bursaspor altyapısının son dönemlerde yetiştirdiği en nitelikli defans oyuncusu; Taha Can Velioğlu. 1994 doğumlu genç oyuncumuz ile sizler için keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Futbola başlangıç öyküsünden, A Takıma yükselişine, Milli Takımlardaki başarı öykülerinden, futbol dışındaki yaşamına ve ülkemizde gerçekleşecek olan U20 Dünya Kupası’na kadar bir çok konuda düşüncelerini aldık...

İşte o röportaj;

‘’Orta sahadan stopere geçtim’’


Klasik olarak röportajımıza futbola başlama hikayenle başlayalım. Nasıl oldu futbolla tanışman ?

Benim iki dayım var ikiside zamanında futbol oynamışlar ama sonradan bırakmak zorunda kalmışlar bende mahalle arasında oynayarak başladım ve  dayımlarla beraber  mahalledeki Abim Doğukan’ın da etkisi büyük.

Bursaspor ile tanışman nasıl gerçekleşti ?

8 yaşında Bursaspor Profesyonel Futbolcular Dayanışma Derneği Futbol Okulu'na kayıt oldum. Ertesi sene 1993 doğumluların seçmelerine katıldım ve orada Tahsin Tam ve Fazlı Tan Hocalarımız beni seçtiler. Böylelikle Bursaspor ‘da ki kariyerim başlamış oldu...

Futbola ilk olarak orta saha olarak başladığını biliyoruz daha sonradan stoperde görevlendirildin. Orta sahada mı yoksa defansta mı kendini daha iyi ifade edebileceğini düşünüyorsun ?

Orta saha olarak kariyerime devam etseydim daha çok hücumcu bir orta saha değilde defansif bir orta saha olurdum. Ön libero mevkiinde oynardım yani. Hikmet Karaman Hoca’mızda beni ilk geldiğinde ön libero olarak görevlendirdiği olmuştu hatta. O yüzden mevkimden memnunum


‘’Ertuğrul Hoca’nın üzerimde emeği büyüktür’’

İlk kez A Takımla çıktığın maç olan Kasımpaşa maçından bahsedelim birazda. Henüz 16 yaşındaydın neler hissettin ?

Kasımpaşa maçı benim için çok önemlidir. Bursaspor tarihinin en genç forma giyen isimlerinden biri olmuştum. Çok heyecanlıydım, stoper olarak oyuna girdim ancak Ersen Martin’in fizik üstünlüğü nedeniyle daha sonra Ertuğrul Hoca sağ bek mevkisine kaydırdı beni.

Seni ilk kez A Takıma alan Ertuğrul Hoca hakkında neler düşünüyorsun ?

Öncelikle şunu söylemek istiyorum önceden A Takıma çıkmak daha zordu. Ben o dönem A2 Takımımız ile çalışıyordum Gökhan Geylani Hocamız vardı. Milli Takıma hazırlıyordu beni. O sırada A Takım’ın devre arası kampına çağırıldım ve kamp dönüşüde Kasımpaşa maçında süre aldım. Ardından tekrar A2 Takımımıza döndüm yeni sezonda ise Ertuğrul Hoca beni tekrar A Takıma aldı ve orda antrenmanlara çıkmaya başladım. Sonuç olarak Ertuğrul Sağlam Hocamızın benim üzerimde emeği büyüktür.

Ertuğrul Hoca’nın haricinde Yılmaz (Burul) Hocama, Ayvaz (Öztürk) Hocama, Gökhan (Geylani) Hocama çok teşekkür ediyorum. Üzerimde onlarında emekleri büyüktür. Sağolsunlar bana destekleri hala sürüyor.


‘’Futbolda  -oldum- demek yoktur’’

Antrenman dışında ekstra ne gibi çalışmalar yapıyorsun ?

Ben gerçekten çok ciddi çalışıyorum hemen hemen her günü çift çalışmayla geçiriyorum.  Antrenmanlardan önce fitnessa girerim, antrenman başlamadan önce duvara giderim pas çalışırım. Antrenmandan sonra tekrardan fitnessa kaldığım oluyor.

Son dönemlerde Serdar Aziz’in bir kaç frikikte topun başına geçtiği ve vuruşu kullandığını görüyoruz.  Sende özel olarak duran top/frikik çalışıyor musun ?

Ben defans oyuncularının duran toplarda ceza sahasına gidip gol aramak dışında ekstra özelliklerinin olması gerektiğini düşünüyorum. Az öncede belirttiğim gibi kendimi geliştirmek için çok çalışıyorum frikik konusuna gelince yakın mesafeden kesme atamam ama uzaktan sert vuruşlar yapabilirim.

Kendinde eksik gördüğün yönlerin neler ?


Biraz daha çabuklaşmam lazım bunun bilincindeyim, onun üzerine zaten ekstra antrenmanlar yapıyorum. Onun dışında günümüz futbolunda ayağa oynamak çok önemli.

Zaten senin en belirgin özelliklerinden birisi ayağa isabetli top kullanman.

Evet ama futbolda hiç bir zaman ‘’oldum’’ demek yoktur. Ben bu özelliğimi daha çok geliştirmek içinde çalışmalar yapıyorum.

En iyi bulduğun yönün nedir ?

Hırslıyım ve güçlüyüm.



‘’Ozan Abi’nin yokluğunu hissediyorum’’

Ozan İpek’in gençlerle arası oldukça iyiydi bildiğimiz kadarıyla,  kendisi Mersin İY’de kadro dışı kaldı ve önümüzdeki sezon takıma dönmesi gündemde onun hakkında neler düşünüyorsun ?

Ozan Abi’nin yokluğunu ben çok hissediyorum açıkçası. Kendisi gerçekten her başımız sıkıştığında gideceğimiz  bir abi gibiydi.

Peki şu an takımda kimleri abi olarak söyleyebilirsin ?

Serdar (Aziz) abi , Şener (Özbayraklı) abi ve Bekir (Sevgi) abiyi söyleyebilirim.

A2 Ligi ve takımımızın bu sezonki durumu ile ilgili neler söylemek istersin ?

A2 Takımımızda oyuncular çok fazla değişiyor.  Gerek alttan gelenler, gerek üstten gelenler sonucunda sezon başından bu yana  iskelet bir kadro oluşturamadık. Bence bu sezonki durumun nedeni bu.

Bursaspor TV’nin A2 ve Akademi Ligi maçlarını canlı vermesini nasıl buluyorsun ?

Bunu Türkiye’de yapan bir kaç kulüp kanalından birisine sahibiz. İçeride ve dışarıda hemen hemen bütün maçlarımızı yayınlıyorlar. Bu bizim için büyük şans.


‘’Genç oyunculara sahip çıkılması beni mutlu ediyor’’

Taraftarın altyapıya olan ilgisini nasıl değerlendiriyorsun ? ‘’İkinci şampiyonlar Vakıfköy’den çıkacak’’ pankartı açılmıştı ve sana çiçek takdim edilmişti. Daha sonrada o pankart Vakıfköy Tesisleri’ne asıldı. Bu sizlere ekstra motivasyon sağlıyor mu ?


Taraftarların genç oyuncuya sahip çıktığını görmek beni mutlu ediyor. Baskı yerine destekle sahaya çıkıyoruz. Pankartta bizim gibi genç oyuncular için ekstra motivasyon kaynağı oluyor elbette.


‘’Profosyonel ligde bir pilot takım mükemmel olur’’


Pilot takım konusunda ne düşünüyorsun ?

Profosyonel  ligde oynayan pilot takımımız olsa altyapımızın gelişimi ve A Takıma oyuncu kazandırma açısından çok mükemmel olur. Çünkü burada pişemeyen oyuncular var, A2 Ligi ile bir yere kadar. Önceden olduğu gibi PAF Ligi olsa daha iyi bile olabilirdi, ordayken maçların A Takım maçından önce oynanması hem oyuncuların takip edilmesi hem de A Takım havasını soluma açısından daha yararlı oluyordu.  A2 Ligi’ne aslında dışardan bakınca oynaması kolay gibi duruyor ancak göründüğü gibi değil. Alttan gelen bir çok arkadaşımız burada zorluk çekiyor. Burada oynamanın en temel şartı güçlü olmak. Birazda tabiri caizse futbolun çakallığını bilmen lazım, yukarıdan gelen adamlar oluyor mesela Derince Belediyespor, 3.Lig Takımının A2’si. A Takımdan oyuncu yolladıkları zaman  sahada sert agresif bir oyun oluyor. Yaşça küçük olan oyuncularımız onu kaldırmakta zorlanıyor.


‘’İstikrarımızı sürdürürüz’’

Bu sezon takımın durumunu nasıl buluyorsun ? Hikmet Karaman geldikten sonra bir ivme yakaladık.

Bildiğiniz gibi Hikmet Hoca geldikten sonra 6 maçta 4 galibiyet aldık, Avrupa Kupaları’na katılma konusundaki istikrarımızı sürdürmek istiyoruz. Yine sezonu iyi bir yerde bitireceğimizi düşünüyorum.


En unutamadığın anın nedir ?

Unutamadığın anılarımı Bursaspor ve Milli Takım olarak iki türlü değerlendireyim. Bursaspor kariyerimde en unutamadığım anım tabi ki ilk kez A Takımda oynadığım Kasımpaşa maçıydı. Çok küçüktüm ve çok heyecanlıydım. O maç benim için unutulmazdır.

Milli Takımlarda ise Amerika’da şampiyon olduğumuz Nike International Friendlies Turnuvası. Takımın ikinci kaptanıydım. Abdullah  Ercan Hocamız vardı başımızda ve final maçı öncesi inanılmaz motive edici bir konuşma yapmıştı. Yani hepimiz neredeyse ağlayarak sahaya çıkmıştık. Kesinlikle Abdullah Hoca’nın o konuşması bize kupayı getirdi. Hatta ben sanırım fazla motive olmuşum kırmızı kart görmüştüm o maçta.

Futbol izlemekle aran nasıl ?

Fırsat buldukça izlemeye çalışıyorum ama çok izlediğim söylenemez. Kendi maçlarımız ve ligimiz dışında çoğunlukla Real Madrid’in maçlarını takip ediyorum.

Real Madrid maçlarını genelde idolün Ramos için izliyorsun heralde değil mi ?

Yani. Ramos tabiki idol. Aynı şekilde Vidic’te öyle. Örnek aldığım iki defans oyuncusu.

Futboldan başka spor dalına merakın var mı ?

Futboldan önce ben boksla başlamıştım spora. Oturduğumuz mahallenin boks kulübüne gidiyordum. Onun dışında yüzüyorum, antrenman sonlarında genelde. Bir de basketbol var, ordada genelde pota altında savunmada iyiyim, üçlükler konusunda biraz daha çalışmam lazım.



‘’Kiralık gitseydim  U20 Dünya Kupası’nda oynardım’’

Milli Takım mevzusuna gelelim. Ülkemizde düzenlenecek U20 Dünya Kupası için düşüncelerin neler ? Açıkçası sezon başında seninde kadroda olmanı bekliyorduk ama şimdi o ihtimal biraz zayıfladı gibi.

Sezon başında Ertuğrul Hoca kiralık gitmeme izin verseydi şayet U20’nin vazgeçilmezlerinden olmuştum şu anda. Ben Emre (Aşık) Hocayla konuştum telefonda prosedür gereği oynayan oyuncuları çağırdıklarını söyledi.

Her ne kadar 1994 doğumlu oyuncular yer alsada U20 Milli Takımı 1993 doğumluların takımı esasen ancak son açıklanan kendi jenerasyonun olan U19 Milli Takımı kadrosunda da yer bulamadın bunu neye bağlıyorsun ?

Bir fikrim yok açıkçası. Ben U19 Milli Takımı’na çağırılmama nedenimi anlayamıyorum.

U20 Dünya Kupası’nda şansımızı nasıl görüyorsun ? Kadronun çoğu birlikte oynadığın isimlerden oluşuyor. En büyük kozlarımız kim sence ?

U20 Dünya Kupası'nda iyi işler yapacağımıza inanıyorum. Bence en büyük kozlarımız, Cenk Şahin (İstanbul BBSK), Hakan Çalhanoğlu (Karlsruher), ve Salih Uçan (Fenerbahçe).


‘’Serdar Aziz bize örnek teşkil ediyor’’

Birazda futbolun dışına çıkalım, sosyal medya ile aran nasıl ?


Çok iyi denemez ama yabancıda değilim. Twitter ve Facebook kullanıcısıyım. Bunun dışında zaten haber siteleri vs. sürekli takip ederim.

Hikmet Hoca veya kulüpten herhangi birisi sosyal medya kullanımı üzerine sizinle konuşuyor mu ?

Hayır, konuşmuyorlar.

Takımda neşe kaynağı olarak niteleyebileceğin arkadaşların/abilerin kimler?

Ozan Tufan ve Furkan Soyalp ikilisi

Takımın en iyi giyinen futbolcusu kim sence ?

Serdar Aziz. Onu sadece saha içinde değil saha dışında da gözlemliyorum. Karakteri ve duruşuylada bize örnek teşkil ediyor.

Peki en kötü giyineni ?

Çok kötü giyinen olduğunu düşünmüyorum

Bir çok futbolcunun Play Station tutkusu vardır. Sende durum nasıl ?


Ben çok Play Station oynayan birisi değilim ara ara oynarım. Geçenlerde Okan (Deniz) kardeşimle kapıştık ilk maçı kaybettim ama ikinci maçı 4-2 alarak durumu eşitledim.

Senin uzmanlık alanın tavla bildiğimiz kadarıyla.

Evet benim olayım tavla. Yani tavlada herkes ile maç yapabilirim.

Televizyona zaman ayırabiliyor musun ? Takip ettiğin diziler var mıdır ?

Çok vakit ayıramıyorum açıkçası. Ama Karadayı ile Kuzey Güney dizisini takip etmeye çalışıyorum.

Ne tarz müzikler dinlemekten hoşlanırsın ?

Genelde türkü dinlerim. Onun dışında Sıla, Sezen Aksu, Hakan Altun ve Kazım Koyuncu gibi sanatçıları dinlemekten hoşlanırım.



‘’Batalla = Beyin’’

Kısa soru cevap kısmımıza geçelim. En beğendiğin film ?

300 Spartalı

En beğendiğin oyuncu ?

Vin Diesel ile Jason Statham

Peki en beğendiğin kitap ?

Elif Şafak – Aşk

FİFA mı PES mi ?

FİFA.

Batalla ?

Beyin.

Son olarak hedeflerini alalım ?

Bursaspor’a faydalı olmak istiyorum. Burada uzun süre kaptanlık yapmak ve A Milli Takım oyuncusu olmayı hedefliyorum.

Bize vakit ayırdığın ve sorularımıza içtenlikle cevap verdiğin için çok teşekkür ediyoruz Taha Can, hem Bursaspor’da hem Milli Takımlarda umarız hedeflerini bir bir gerçekleştirirsin. Başarılar...

Rica ederim, ben de  teşekkür ediyorum sizlere...

Röportaj : Bursaspor Başkadır Blog. ( twitter.com/BsBaskadir )

Röportaj için gerekli izinleri veren kulübümüze teşekkürler.

Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

25 Mart 2013 Pazartesi

Geçmiş Zaman; Federasyon Kupası

1962-1963 Sezonunda başlayan Türkiye Kupası'nın adı 1980-1981 sezonunda Federasyon Kupası olarak değiştirildi. Ancak 1992-1993 sezonundan itibaren tekrar Türkiye Kupası adı verilirken, 2005-06 ile 2008-09 sezonları arasında Fortis Bankası'nın sponsor olması ile Fortis Türkiye Kupası, 2009-10 ile 2011-12  sezonları arasında Ziraat Bankası'nın sponsor olması ile Ziraat Türkiye Kupası adını aldı.

1985-1986 sezonunda Lig’de kötü günler geçiren Bursaspor Federasyon Kupası’nda ise beklenmedik şekilde başarılı oldu.


Kupaya 5.kademeden başlayan yeşil beyazlıların rakibi 3.Lig ekiplerinden Kasımpaşaspor’du. Kasımpaşaspor’u deplasmanda Kadir, Erdinç ve Gürsel’in attığı goller ile 3-0 geçen Bursaspor bir üst turda Denizlispor ile eşleşti. Deplasmanda oynadığı maçı Taner Taylan ve Taygun Erdem’in attığı goller ile 2-0 yendi. Ligde kötü günler geçiren Bursaspor’un Teknik Direktörü Tomislav Kaloperoviç maçın ardından yaptığı açıklamada; 

“Bizim için lig daha önemli. Genç oyuncuları oynattım. Galip geldiler” dedi. 

Çeyrek finalde rakip Gençlerbirliği oldu. Ankara 19 Mayıs Stadyumu’nda oynanan mücadeleyi Taygun ve Beyhan’ın atmış olduğu goller ile 2-1 kazanarak adını yarı finale yazdırdı. Bundan önceki turlarda hep deplasmanda oynayan Bursaspor bu kez kendi evinde Sakaryaspor’u konuk etti. 16 Nisan 1986 tarihinde oynanan mücadeleyi 5.dakikada Salih Salimoğlu’nun attığı golle 1-0 kazanan Bursaspor tarihinde 3.kez Federasyon Kupası finaline çıkma başarısını gösterdi.


Finalde rakip İzmir temsilcisi Altay’dı. Maçın hangi sahada oynanacağı kura çekimi sonunda belli olacaktı. Bursaspor’u temsilen kurayı çeken isim Çetin Tezyapar oldu. Tarihi maç Bursa Atatürk Stadyumu’nda oynanacaktı.  Tarihler 28 Mayıs 1986 tarihini gösterdiğinde Bursa Atatürk Stadyumu’nda coşku büyüktü. Bursaspor sahaya Eser, Taygun, Erdinç, Kerekes, Salih, Beyhan, Sedat Özden, Yalçın, Tulipan, Gürsel ve Hamit Ayden 11’i ile çıktı.

Karşılaşmanın 44.dakikasında Gürsel’in müthiş şutunu kaleci Ercan uçarak topu çeldi ancak dönen topu Tulipan takip etti ve topu ağlara göndermesini bildi. Karşılaşmanın 60.dakikasında Altaylı savunma oyuncusu Zafer Bilgetay, Tulipan’ı ceza sahası içerisinde düşürünce maçın hakemi Coşkun Kutay penaltı noktasını gösterdi. Topun başına tecrübeli futbolcumuz Beyhan Çalışkan geçti ve topla kaleciyi ayrı köşelere göndererek skoru 2-0 yaptı. Karşılaşmada başka gol olmadı ve Bursaspor tarihinde ilk kez Federasyon Kupası’nı müzesine götürdü. Maçın ardından Bursa Atatürk Stadyumu’nda bayram havası yaşandı. Kaptan Sedat Özden Kupa’yı Maliye Bakanı Ahmet Kurtcebe Alptemoçin ‘in elinden aldı.   Bursaspor sezon sonunda ligden düşen son 4 takım arasında yer almasına karşın, statü gereği Federasyon Kupası’nı kazandığı için ligde kaldı. 

MAÇMETRE
Stat: Bursa Atatürk
Saat:16:00
Hakem: Coşkun Kutay
BURSASPOR: Eser, Taygun, Kerekeş, Erdinç, Salih, Sedat, Beyhan, Yalçın , Hamit (Kadir), Tulipan (B.Taner) Gürsel
Teknik Direktör: Toma Kaloperoviç
ALTAY: Ercan, Önder, Zafer, Yesiç, Ümit, İsa, Turgut, Seydiç (Serdar), Erdi, Reha, K.Şeref
Teknik Direktör: Kemal Ömeragiç
Goller: Dk:45 Tulipan, Dk.61 Beyhan (P) (Bursaspor)


Foto Galeri

Türkiye Kupasında Sakaryaspor ağlarına giden gol


Tulipan'ın Altay'a attığı gol


Tulipan'ın gol sevinci


Federasyon (Türkiye) Kupası Sevinci


Federasyon Kupası Kaptan Sedat 3' ün ellerinde yükseliyor.


Kaptan Sedat 3 omuzlarda

Federasyon Kupası Soyunma Odası Sevinci


 Federasyon Kupası öncesi ve sonrası gazetelere yansıyanlar







Resmi sitemiz 'den derlenmiştir.


18 Mart 2013 Pazartesi

Şampiyon jenerasyonun kaptanı; Süheyl Çetin

22 Haziran 1995'te Bursa / Osmangazi'de dünyaya gelen Süheyl futbol topuyla daha bebek yaşta tanıştı. Fanatik bir Bursasporlu ailenin oğlu olarak futbola ilgili bir çocuk olarak büyüyen Süheyl 10 yaşında Bursaspor altyapısına girdi ve 17 Ocak 2006’da lisansı çıkartıldı. 2007 yılında Vahide Aktuğ İlköğretim Okulu ile birlikte Danone Küçükler Futbol Türkiye Birinciliğini kazanan kadronun oyuncusuydu...



İstikrar abidesi...

2009-2010 sezonunda Coca Cola Akademi U15 Ligi’nde Marmara Grubu’nu 2.bitirerek İzmir’de ki play-off mücadelelerine giden ve oradaki 5’li grupta 1.olarak Türkiye Finalleri’ne katılan U15 Takımımız finallerde 4.lük elde ediyordu. Süheyl Çetin takımın sezon boyunca çıktığı 27 maçın 26’sında görev alarak istikrarlı bir sezonu geride bırakmıştı.


Bir sezonda 9 gol

2010-2011 sezonuna harika bir başlangıç yapan Bursaspor U16 Takımı Marmara Grubu’nu 24 maçta topladığı 60 puanla en yakın rakibine 12 puan fark atarak 1.tamamlıyor ve yediği 23 golle grubun en az gol yiyen takımı olmayı başarıyordu. 24 mücadelenin tamamında görev alan Süheyl bu başarının mimarlarından olurken takımımızın attığı 63 golün 7’sinede imza atmayı başararak ‘golcü’ bir sezon geçiriyordu. Türkiye Finalleri’nde Altay ağlarına da 2 gol gönderen Süheyl toplam gol sayısını 9’a çıkartırken Bursaspor U16 Takımı’da sezonu Fenerbahçe’yi mağlup ederek şampiyon tamamlıyordu.

Bursaspor'un yine şampiyonluğu ile noktalanan 2011-2012 sezonunda çıktığı 26 maçta 22 gol yiyen takımımızda 24 maçta görev alan Süheyl Çetin rakip ağlara 5 gol göndermeyi başarmıştı. O sezon ayrıca 3 kez de bir üst kategorisi olan U18'de oynatılan Süheyl sezonu 27 maç ile tamamlamıştı.
40 maçı yakaladı



Üst üste kazanılan iki şampiyonluğun ardından 2012-2013 sezonu öncesi profosyonel sözleşmeye imzalayan Süheyl Çetin için bu sezon hem U18 hem de A2 Takımımız adına ter döküyor. U18 Takımımız adına 23 maça çıkıp 1 gol kaydeden Süheyl aynı zamanda A2 Takımımız adına da 17 maça çıktı ve bu sezon şimdiden daha 40 maçı yakaladı.



Milli Takımı'nda vazgeçilmezi

Milli formayla ilk kez geçtiğimiz yıl Ağustos ayında tanışan Süheyl şimdiye dek 10 kez Milli oldu. U18 Milli Takımı'nın 4.olarak tamamladığı Vaclav Jezek Turnuvası'ndaki 3 maçtada ilk 11'de başlayıp mücadelenin tamamında sahada kalan Süheyl, yine U18 Milli Takımı'nın 10. olduğu Valentin Granatkin Turnuvası'nda 4 kez Milli olan Süheyl bu maçların 3'üne ilk 11'de başladı ve toplamda 240 dakika süre aldı. Hollanda ile oynanan ve 4-1'lik üstünlüğümüz ile sona eren özel maçtada ilk 11 çıkıp 90 dakika sahada kalan Süheyl son olarak Portekiz ile oynanan çift hazırlık maçında U18 Takımımız adına 2 maçtada görev alıp toplam 135 dakika sahada kaldı.



'En centilmen defans oyuncusu'

1.81 boyundaki Süheyl Çetin soğukkanlı yapısı ve iyi bir sıçrama yeteneği ile kafa toplarına hakim bir görüntü çiziyor. Süheyl ayrıca bir stoper olmasına rağmen az kart görmesiylede dikkat çekiyor. Geçtiğimiz sezon U17 Finalleri sonunda da en centilmen oyuncu ödülüne layık görülen Süheyl şimdiye kadar oynadığı 4 sezonda toplam 130 maça çıktı ve sadece 11 kez sarı kart 2 kez de kırmızı kart gördü. Süheyl ayrıca gerek saha içi gerek saha dışında efendiliği ve profosyonelliği ile dikkat çeken bir oyuncu. Serdar Aziz gibi Bursaspor altyapısının yetiştirdiği kaliteli stoperlerden olan ve Bursaspor ile Milli Takımlardaki performansıyla yurtiçi ve yurtdışından birçok takımın yetenek havuzu içinde yer alan Süheyl'in önümüzdeki sezonlarda A Takımımız adına forma yarışının içinde olması herkesin beklentisi...

16 Mart 2013 Cumartesi

İlaç gibi takım!


Öncelikle böyle keyifli bir hafta sonunu bizlere armağan eden takıma teşekkür ederek başlayalım. Pazar günü Kadıköy'de alınan ağır ve bol şaibeli yenilgiden 5 gün sonra ligin en formsuz takımlarının başında gelen Trabzonspor'u konuk ettik. Ferhat, Pinto, Basser gibi as eksikliklerin olduğu bir dönemde bize ilaç olabilecek en iyi rakipti Trabzonspor ve çok şükür kazasız geçtik. Bu galibiyetle Karabükspor ve Kayserispor'dan sonra Trabzonspor'u da 2 maçtada mağlup etmeyi başardık. Bir sezonda Trabzonspor'dan alınan 6 puan gerçekten keyif verici.

Fenerbahçe karşısındaki ilk 11'den sadece maçtan önce Milli Takıma seçildiği açıklanan Serdar Aziz Ferdinand değişikliği vardı. Ve maç Kadıköy'ün kopyası gibi başladı 2.dakikada öne geçen Bursasporumuz'da golün adı Batalla'ydı. Ardından bu kez sahneye Henrıque çıktı. Serdar'ın rakibini kaçırdığı pozisyonda skoru dengeledi. Bu golden 11 dakika sonra Olcan Serdar'ın yanından geçip gitti ve ara pasını Halil'in önüne çıkarttı kademede geç kalan Vederson'un da katkılarıyla geriye düştük. Neyse ki Pablo hala sahadaydı. Vederson'un kullandığı serbest vuruşta zekice yaptığı kafa vuruşu skoru dengeledi. Ardından gecenin yıldızı Şener çıktı sahneye ve Dani Alves'i kıskandıracak bir golle devreye 3-2 önde girmemizi sağladı. İkinci devrede gol fırtınası dindi ve rakibine gol şansı tanımayan takımımız altın değerinde 3 puanı cebine koydu.



Maçın adamı Şener Özbayraklı dedik, o muhteşem golü olmasada bence ''man of the match'' onun hakkıydı zaten. Geçen hafta Sow karşısındaki etkisizliğinin hıncını Trabzonspor'dan çıkardı resmen. Son iki maçtır sağ kanatsız oynayan takımımızda 90-100 metrelik koridoru tek başına işletmeye çalışıyor Şener ve dün gerçekten hem ofansta ilk golde yaptığı orta ve attığı muhteşem gol ile hem de defansta ceza sahası içinde hayati derecede yaptığı 2 kritik müdahele ile maça damgasını vurdu. Sanırım formasının yakasını kesmesi ona uğurlu geldi :)

Batalla'yı zaten konuşmaya gerek yok. Gerçekten çok büyük bir oyuncu ve lider. 1.70'lik boyuyla bütün takımı sırtlıyor ve inatla Avrupa Kupaları potasında tutuyor.

Maçın dün benim adıma hayal kırıklığı Sestak'tı. İnanılmaz etkisiz bir maç çıkardı Yumlu ve Bamba gibi ligin en formsuz stoperleri arasında geçen hafta gol atmanın moraliyle birlikte ben daha aktif bir Sestak bekliyordum. Ancak olmadı, dün sahada Pinto olsaydı sanırım skor tabelasında Bursaspor'un yanında en az bir 5 yazardı.

Son olarak hakeme değinelim. Gerçekten iki taraf içinde çok berbat bir yönetim gösterdi Serkan Çınar. Bamba ve Tuncay'a veremediği ikinci sarı kartlar, dolayısıyla kırmızı kartlar. Trabzonspor'un ilk golünde Henrique'nin ilk pozisyonda çizgiyi geçen topunu es geçip tamamladıktan sonra golü vermesi, Colman'a çıkmayan kırmızı kart vesaire.

Şimdilik önümüzde Milli maç arası var fırsattan istifade sakat oyuncularımızın iyileşmesi en büyük temennimiz. Kasımpaşa ve Beşiktaş maçlarını en kötü ihtimal 4 puan ile geçip son 6 maça daha bir motive girmeliyiz. Yaparsın Bursasporum...

Boşversene Kardeş!

Basser, Ferhat ve Pinto. Mumla aradığımız üç tane futbolcumuz. Kimse kendini kandırmasın dün akşam rakipten iyi olabiliriz fakat oynanan oyun iç açıcı değil.

Sürekli söylediğim Şener'in şu an için Bursaspor'un sağ beki olamayacağı cümlem dün akşam itibariyle biraz olsun kırılmış oldu. Gerçekten muazzam bir maç çıkardı. Attığı gol için söylemiyorum bunları ilk önce görevi olan defansı halletti sonrasında ekstra yapması gereken işi baya bi' abartarak mükemmel bir gole imza attı. Şener'in golünü şimdiden sezon sonunda en iyi goller sıralamasında ilk 10 içerisinde görebileceğimizi düşünüyorum.



Peki ben neden Şener'e Bursaspor'un sağ beki olamaz diyordum; sürekli arkasına adam kaçırdığı, hamle yönünün çok zayıf olduğu, koşularını gerektiği şekilde yapmadığı ve yaptığı ortalarda ayar olmadığı için kuruyordum.

Benim gördüğümü Musa'da görmüş ki Şener'e maç öncesi şöyle demiş; "Hep orta yapıyorsun biraz kaleyi dene"

Konusu açılmışken oyunda kaldığı 76 dakika boyunca elinden gelenin en iyisini yaptı Musa Çağıran. Kişisel düşüncem Şener'den sonra sahanın en iyisiydi. Gerçekten muazzam top oynadı. Musa'dan beklediğim performans tamda bu işte. Umarım bu performansını daha da yukarılara çıkartabilir.

Maçın 2. dakikasından itibaren çok merak ediyorum acaba ne yapıyor? 


Farklı bir kafa yapıları var biliyorum. Ama bu yorumu anlamakta güçlük çekiyorum, daha doğrusu o kafaya ulaşamıyorum. Bir kaç gün önce Erhan bulup çıkarmış bu yorumu ortaya, 2.dakikada Batalla ilk golü şık bir şekilde ağlara gönderirken ne düşündü acaba? Hadi ona karambol dediğini varsayalım ama 2.golde o 1.60'lık adamın ligin en iyi kalecisi denilen Onur'a attığı (h)aşırtma kafa golünde ne düşündü çok merak ediyorum.

Yediği tekmelere rağmen yılmayan, yapacağından geri kalmayan bu adama ne desek az. Bırakalım da kendisi  söylesin sözünü;

Boşversene kardeş 



 Anlam veremediğim noktalar var mesela Serdar bu kadar basit bir hatayı nasıl yapıyor? Milli takıma seçildiği için maça mental olarak tam hazırlanamadı mı? Hata yapılır ama bu kadar bariz bir hata Serdar'a ve kalitesine gerçekten yakışmadı. Hadi Serdar'ın ki bireysel hata ya Belluschi'nin sağa hapsedilmesi? Bu adam Porto'da bir zamanlar sağda oynamış olabilir ama Bursaspor'da  ilk maçında (galatasaray deplasmanında 61.dakikada oyuna girmişti) sağ kanatta denenmiş verimli olamadığı için hemen ortaya çekilmişti. Olmuyor yani, bizde tutmuyor arkadaş.

Bu adamın veriminin azalması Batalla'yı da etkiliyor. Bunu biz dahi görürken neden teknik heyet göremiyor? Neden Belluschi orada çürütülüyor?

Geçen hafta Okan'da sakattı anlarım ama bu hafta kadrodaydı. İkinci yarıda kanatlarımız bariz aksarken Okan'ı öne koyup Sestak'ı sağa neden çek(e)medi hoca?

Önümüzde Milli maç arası var, bu aradan tek beklentim Milli takıma giden oyuncularımızın sakatlık yaşamadan dönmeleri ve şu anda sakatlıkları bulunan futbolcularımızın iyileşmeleri. 

Ha bu arada, buna ne demeli? Maç 2-2 sonuçlanmış. Kim mi yapmış, Posta gazetesi.


15 Mart 2013 Cuma

Enes Ünal, A Takım ve Avrupa


Bursaspor altyapısının son günlerde (genelde de diyebiliriz) en çok konuşulan ismi 1997li golcümüz  Enes Ünal. TFF kayıtlarına göre 102 Elit Akademi maçında  170 gol, 15 Milli maçta 15 gol. Ve bunun yanında okul takımı ve Bursaspor formasıyla katıldığı uluslararası turnuvalarda attığı gollerle birlikte muhteşem bir istatistik çıkıyor ortaya. Henüz 16 yaşında olmasına rağmen kulüpler düzeyinde Avrupa Şampiyonu apoleti ile birlikte hem kulüpler hem milli düzeyde bir çok gol krallığı ünvanıda var.

Uzun süredir Avrupa'nın önde gelen kulüplerinin scoutları tarafından izlenen Enes için kulübe gelen tekliflerin son zamanlarda arttığı ve en ciddi adayında Chelsea olduğu söyleniyor. Resmi transfer tekliflerinin iyiden iyiye arttığı bu dönemde bugün Enes'in A Takıma çıkartıldığı haberi düştü basına. Genç golcü hafta başından itibaren Özlüce Tesisleri'nde A Takımımız ile çalışmalarını sürdürücekmiş. Ancak hepimizin bildiği gibi Enes henüz profosyonel sözleşmeli oyuncumuz olmadığı için Profosyonel Futbolcuların Statüsü ve Transferleri Talimatının 4.Maddesinin 3.Fıkrasında yazan ''Profesyonel takımlar, resmi lig ve kupa müsabakalarında amatör futbolcu oynatamazlar.'' kuralı gereği A Takım ile maça çıkması mümkün değil.

Kulüpteki herkesin isteği Enes'in profosyonel imza atması ancak baş döndürücü (maddi açıdan değil, kariyer açısından) transfer tekliflerinin hızla arttığı bir ortamda bu imzanın şimdiye kadar atılmamasını ben çok yadırgamıyorum açıkçası. Kaldı ki bu konuda Enes'in babası eski kaptanlarımızdan Mesut Ünal'ın da samimiyetine güveniyorum. O hem kendi evladı için hem de Bursaspor için en hayırlı kararı verecektir.

Bunu Enes özelinde söylemiyorum ancak ben profosyonel sözleşmesi olmayan oyuncunun A Takıma çıkartılmasının yarardan çok zarar getirdiğini düşünüyorum. Oyuncunun bütün hafta Özlüce'de çalışması fizik kondisyon açısından olumlu etkiler doğursada haftasonları A Takım klasmanından 2-3 kategori birden aşağı düşerek Vakıfköy'de maça çıkması  mental açıdan onları kötü etkiliyor bana göre. Bunun örneğini daha bu sezon yaşadık Ekim, Kasım aylarında Oğulcan Çağlayan A Takıma yükseltildi ancak Mart ayı geldi hala prof sözleşmesi bulunmuyor. (Prof sözleşme imzalatılmamasının nedeninin -duyum değil kendi düşüncem- Ankaraspor'a ödenecek yetiştirme bedeli olduğunu düşünüyorum) Bu sezon Milli Takım, U17, U18 ve A2 kategorisinde şimdiye dek (1,5 aylık sakatlık evresine rağmen) 42 maça çıktı. Ayrıca okul takımı ile çıktığı maçlarla birlikte bu sayı 50'yi buluyor. Maç tecrübesi açısından Oğulcan iyi bir örnek olabilir ancak bir takıma (A2, U18 veya U17) tam anlamıyla ait olmaması, sağında solunda arkasında oynayan oyuncuların sürekli değişmesi, adaptasyon sıkıntısı gibi etkenleride göz önünde bulundurmak lazım. Bunlar oyuncunun performansını aşağı çeken sebepler bana göre... Enes bunlardan etkilenir mi ? Kendi kategorisine fazla olduğu için U16 Takımı ile maçlara devam ederse etkilenmez, bütün hafta idman yapmayıp hafta sonları maça gitse bile kendi kategorisinde sırıtmaz ancak A Takım ile idmanlara çıkıp U18 veya A2 de değerlendirilecekse bu zorlukları o da yaşayabilir.

Gönül ister Enes prof sözleşmeye imza atsın çıksın A Takımda aslanlar gibi oynasın, umarım bu ihtimal gerçekleşir. Ancak diğer ihtimalide düşünmek gerek, Avrupa'nın dev kulüpleri onu kadrolarına katmak için uğraş veriyorlar. Baba Mesut Ünal'ın bu konuda Sercan Yıldırım'ın veya Fatih Serkan Kurtuluş'un babası gibi çocuğunun kariyerini körelticek davranışlardan kaçınacağına inanıyorum zaten yaptığı açıklamalar ve samimiyetide bunu gösteriyor. Eğer ki Enes bu yaşında Avrupa'nın dev kulüplerinden birine transfer olursa bundan ben şahsen çok gurur duyarım. Altyapımızdan yetişmiş bir oyuncunun üst düzey bir Avrupa Kulübüne gitmesi gerçekten onur verici bir olay olacaktır.

Basına yansıyan en ciddi adayın Chelsea olduğu düşünülürse Enes'in olası bir Chelsea transferi öncelikle kendi kişisel gelişimini inanılmaz derecede olumlu etkiler. Ki Chelsea altyapıya önem veren bir kulüp, 9-19 yaş arası toplam 140'a yakın futbolcusuna 50'ye yakın altyapı antrenörü tahsis ediyorlar, ayrıca  A Takımlarına transfer ettikleri gençleri önce Rezerv Lig'de ardından da gelişim gösterecekleri doğru kulüplerde kiralık olarak değerlendirip A Takımlarına hazırlıyorlar. Buna ilişkin son örnekler 1993'lü Lukaku ve 1994'lü Lucas Piazon. Lukaku bu sezon kiralandığı WBA'da takımının gol yükünü çeken isimlerin başında geliyor. Aynı şekilde Piazon'da yukarıda yeterli şansı bulamasada Rezerv Lig'de yarım sezon oynatılıp ardından Şampiyonlar Ligi'nde oynayan Malaga'ya kiralandı. Bu örnekleri çoğaltabiliriz elbette, bir de işin altyapımızdaki diğer gençlerimizi etkileyecek kısmı var. Bu zamana kadar altyapımızdan yetiştirdiğimiz tüm oyuncular şimdi Süper Lig veya PTT 1.Lig'de mücadele eden takımlarda forma giyiyor. Bu noktada Enes'in olası bir Avrupa transferi altyapımızda oynayan çocuklarında hedeflerinin çıtasını yükseltmelerini sağlayacaktır.

Enes şahsen çok takdir ettiğim bir oyuncu, bu sürecin sonunda burada devam etsede Avrupa'ya gitsede şahsen iki durumuda sevinçle karşılarım. Tabiki şu aşamadaki Avrupa transferi biraz burukluk yaratır, henüz A Takım'da seyredemedik diye ancak burda oyuncunun kişisel gelişiminide düşünmek gerek. En basitinden Mesut Özil bu yetenekleri ile Türkiye'de bir kulüpte yetişse şimdiki durağı en fazla İstanbul Kulüpleri olurdu. Ancak o şu an Real Madrid'te. Bir de işin maddi boyutu var tabiki, şu anda çok astronomik rakamlar telaffuz edilmesede zaman içinde Enes bir dünya yıldızı olursa yapacağı her transferden Bursaspor zaten pay alacaktır. Bu konuda Zlatan İbrahimovic'i örnek gösterebiliriz, Ibra'nın her transferinden onu yetiştiren 4.Lig kulübü FBK Balkan ve Malmö transfer payı alıyor. FIFA bu konuda yetiştirici kulübün haklarını çok özenle koruyor.

Neyse altyapı üzerine ne zamandır yazmıyordum lafı epey uzattım kısaca toparlamak gerekirse Enes Bursaspor'un profosyonel futbolcusu olursa bu son zamanların en iyi transfer hamlesi olur. Ancak aksi durumda Avrupa'nın dev kulüplerinden birine giderse artık bize düşen taraftar olarak onun başarıları ile gurur duymak ve kulüp olarak ''Türkiye'ye geri dönerse Bursaspor'dan başka kulüpte oynayamaz'' maddesini sözleşmesine yazdırmak olur. Sonuç olarak hem Bursaspor için hem Enes için hayırlısı neyse o olsun...

11 Mart 2013 Pazartesi

Ne Konuşalım?

Ne konuşalım dün akşamki karşılaşmayla ilgili?

Futbolu mu?
Yönetenleri mi?
Yönlendirenleri mi?
Ayak uyduranları mı?
Çanak tutanları mı?
Yandaşları mı?
El ovuşturanları mı?
Ellerini bağlayıp oflayanları mı?
Sinirinden haykıranları mı?
Haykırınca joplananları mı?
İşini yapmaya çalışan kameraları uzaklaştıranları mı?

Liste daha uzar gider ama en iyisi kısa keselim.

Kadro yetersizliği ilk olarak göze çarpanlardan, Yedekten gelip oyunun kaderini değiştirebilecek oyuncun yoksa, alacağın galibiyet ilk yarıda yakalayacağın farka bakıyor doğal olarak.

Neden yazıyorum bunları Allah aşkına? Akşam Süha Sidal bunların hepsini açıklamış zaten.

Yıllardır kahve köşelerinde, stadyum önlerinde konuşulan ve ülke efsanesi olan "çantalar" görüntülenmiş, konuşmalar belgelenmiş ve işlev yapılmış olmasına rağmen sahaya yansımayan bir süreç yaşadı ülke futbolu ve işin en garip tarafı ise 0 yazıyla "sıfır" ceza ile sonuçlandı süreç, bu saatten sonra ceza beklemek hayalcilik olur zaten.

Şike sahaya yansımıyorsa yapılan konuşmalar, uygulanan şiddette ekranlara yansımaz bu ülkede. Örnek olarak otobüse bindiğimizde ellerinde joplarla taarruza geçen polislerden bir tanesinin geriye doğru sürüklediği kameramanı verebiliriz.

Hangi ülkede yaşıyoruz biz?

Çıkışta azıcık ucundan açılmış bir kapı ve hemen akabinde;

Çocuk kız arkadaşıyla gelmiş "vur jopu" ,
Adam daracık kapıdan çıkmaya çalışır "vur jopu" ,
Taraftan yanından geçerken kalkanlarını birbirine vurup insanları tahrik et,
Yine yanından geçerken "önüne bak", "sallanma", "hadi yürü", "elleri ceplerine koymuş ne sallanıyorsun ulan" şeklinde cümleler kur ve bu cümlenin sonunda bir kişi çıkıp "bizim vergilerimizle maaşınızı alıyorsunuz" dediği vakit "kim veriyor lan benim paramı" diye bağırıp yaka paça gözaltına al.

Polis mi? Görevi "ülkedeki birliği, düzeni, kanunları korumak" olan insanların işi zorla tahrik etmek olmuş. Allah ıslah etsin demekten başka söyleyecek cümlem yok.

Ülkeyi parçalamaya çalışanlara müdahale etme, tepki verenlere yine indir jopları.

Neyse...

Araçta eksik olan bir kişiyi beklerken polisle geçen diyalog;

-Hadi bekleme, bas git.
+Bi kişi eksik, onu bekliyoruz.
-Ya amına koyayım biner bi otobüse gelir, siktirin gidin buradan!

Evet bu cümleleri kuran kişi bu ülkenin polisi, varın gerisini siz düşünün.

Herkese hayırlı tıraşlar!

Bi bitmediniz...

Öyle çirkin bir pazar günü yaşadık ki nerden başlayıp nerden bitirsem bilmiyorum. Medyasından hakemlerine, spor yöneticilerinden oyuncularına kadar herkes bir savaş halindeydi dün Bursaspor'umuza karşı.



Taraftarımız yollardayken bu haberle başladı saldırılar. Terör örgütü propagandasının yapıldığı sözde Kadınlar Günü kutlamalarına müdahale eden taraftarımız neye hizmet ettiği belli olan ajanslarca ''Bursaspor taraftarı kadınlara saldırdı''  manşetleri ile karalanmaya çalışıldı.

Maça geçelim, taraftar ilk dakikadan N'ABER ? Volume 2'yi sahneye koyunca saha içinde buna katkı Sestak'tan geldi. Batalla'nın insan üstü pasını düzgün bir son vuruş ile bitiren Sestak kendi üzerindeki şanssızlığıda kırmıştı. Ardından dakikalar 12'yi gösterdiğinde Emre çıktı sahneye. Edu'dan kurtardığı topun ardından Musa'nın lakayit göstermelik müdahalesinide atlatan Emre düzgün bir vuruş açısı buldu ve affetmedi.
1-1'den sonra baskıyı arttıran taraf Fenerbahçe'ydi ancak Emre'nin çıkması maçı biraz olsun dengeleme şansını bize vermişti.

 

Devreye 1-1 girilirken, Aziz Yıldırım çoktan soyunma odası koridorlarında yerini almıştı. Süha Sidal sayesinde öğrendik ki Tolga Özkalfa ve yardımcılarına tehditler yağdıran Yıldırım takımının berabere veya geride girdiği hemen hemen her maçın devre arasında olduğu gibi bu maçtada geleneğini bozmamış. Bursaspor Kulübü'nden bu olayla ilgili şu ana dek RESMİ açıklama gelmemesi garip. En azından Süha Sidal'ın dün kanal kanal dolaşıp verdiği demeçleri resmi sitemizden yazılı olarak geçilmeliydi bana göre.


İkinci yarıya geçelim. Sow'un kafasıyla Carson'ın sağ koluna müdahale ettiği ve Meireles'in de ofsayt olduğu pozisyonda golü yiyerek başladık bu devreye. Yardımcı hakem Muhittin Gürses'in Tolga Özkalfa'ya ''Hocam ofsayt o zaman'' , ''Meireles ofsayt'' diye uyarılarını görmezden gelen Tolga Özkalfa yine maçın kırılma anının başrol adamı olmayı başarıyordu. (İnönü'de 3-2 kazandığımız BJK maçında önce düdüğümü bekleyin diyip ardından Tello'nun kendisini iterek hızlı kullandığı ve Nobre'ye gol attırdığı serbest vuruşta maçın hakemide Tolga Özkalfa'ydı.)


Yani hem oyuncuların hem yönetici/başkanların oyuncağı olmuş bir adam. Maalesef koskoca bir şehrin umutları, bir futbol takımının emekleri böyle insanların ellerinde heba oluyor...Ayrıca Tuncay'ın vurduğu topta Mehmet Topuz'un ceza sahası içinde eline çarpan topu görmeyen Özkalfa, devrenin son dakikasında üzerine 40 metreden depar atarak hakaretler eşliğinde koşan Volkan'ı da sarı kartla geçiştirdi. Bir de unutmadan Cristian'ın İbrahim'in bacağına çarpan topta deliler gibi penaltı itirazı yapması hakkaten bulunduğu camianın hakkını veren hareketti.



Bursa'da ki ''BURSA KAPALI CEZA EVİNE HOŞGELDİNİZ EMEK HIRSIZLARI'' pankartının kontrasını Çarşambaspor logosu ile yapan Fenerbahçe tribünü dün bir kez daha eğlence kaynağı oldu. 1923'te kurulan ancak logosunu bizden esinlenerek 1980'lerde değiştiren Çarşambaspor'un tarihini araştırmadan düz mantık kuruluş tarihi ile olayı değerlendiren zeka küplerine de sevgilerimi yolluyorum. Bu logo esinlenme olayı dedikleri gibi olsa biz Çarşambaspor'dan esinlenmiş olsaydık bile bunu şike ile bir tutarak gerçekten çok akıllıca bir iş yapmışlar hakkaten.



Gecenin tek güzelliği her zaman olduğu gibi Kadıköy'ü yakan Teksas'tı. Oraya gidip boğaz patlatan ve futbolun tüm pisliklerine rağmen takımının peşinde olan herkesin ayaklarına sağlık. Umarım Trabzonspor maçına kadar toparlanıp o mücadeleden 3 puanı kopartıcak saha içi ve saha dışı gücü kendimizde buluruz.

twitter.com/EKoncak


Adaletin Türk Futboluyla İmtihanı

    Yine A'dan Z'ye rezaletlerin yaşandığı bir geceyi yaşadık. Ligin 3.sü ile 4.sü maç yapıyor, sahada Batalla-Belluschi-Sow gibi oyuncular var gönül istiyor ki futbol konuşalım ama rol çalan adamlar yine aynı Tolga Özkalfa, Aziz Yıldırım, Yıldırım Demirören.


      İyi oynamışız, kötü oynamışız ne fark eder? Futbolun bedeni mi kalmış? Ruhu paramparça.


    Tehdit, riya, yalan hepsi Türk futbolunda. Tekrara giriyorum ama söyleyecek fazla birşey de bulamıyorum ; "Zalimler için yaşasın cehennem!"

  

    Yine de hakkını yemeyelim onlara benzemeyelim. Gecenin en güzel adamıydı Muhittin Gürses. 55 bin Fenerbahçe taraftarına, maçın hakemine, devre arasında kendisini tehdit eden adama rağmen doğru bildiğini söyledi. İnşallah güzellikler seninle olur.


    Özledim futbolu konuştuğumuz günleri, inşallah tez zamandan tüm "Zalimler"den arınır Türk Futbolu, selametle.