9 Nisan 2013 Salı
Daha ölmedik!
Sezonun kalan 6 haftalık periyodunu formaliteden mi yoksa hedef uğruna mı oynayacağımızın belli olacağı maçta Beşiktaş JK'yi ezerek (yenmek fiili hafif kalır) geçtik ve Avrupa Kupalarına katılma iddiamızı sürdürdük.
Maç öncesi kağıt üzerinde en kilit eşleşme Fernandes - Edu / Musa'ydı. Milli Takım kampından sakat dönen ve son iki gün takımla idmanlara çıkan Edu'yu ilk 11 görünce içim biraz olsun rahatladı, rakipte ise belalımız Holosko'yu yedeklerde görünce bir an önce maç başlasada şu zaferi tribünde doyasıya yaşasak moduna girdim. Hikmet Hoca Serdar'ın formsuzluğunda formayı Ferdinand'a verip yabancı kontenjan kesiğini Basser'e atarak maça başladı. Çokta doğru hamleydi bana göre, gerçi dünkü Beşiktaş'ın bizi çok zorlaması imkansızdı ama Ferdinand ile İbrahim rakibin tüm ataklarını kendi yarısahamızın ortalarında topa basarak ceza sahamızdan / kalemizden uzak tutması gerçekten çok rahat bir maç izlememize sebep oldu. Tabiki bunda sadece defans hattının değil Edu - Belluschi ikilisininde payı çok büyüktü. Fernandes'i sadece Edu değil çoğu zaman Belluschi'de baskısıyla bunaltarak adeta etkisiz hale getirdiler. Edu - Belluschi ikilisi gerçekten Batalla'dan sonra bu takımın en kilit adamları.
Müthiş baskıyla başladık maça, maç öncesi yazımda değinmiştim sezonun en kilit maçında tüm takımı ve camiayı havaya sokacak tek rakip Beşiktaş olurdu bu da bizim şansımız oldu. Dakikalar 16'yı gösterirken Pinto Batalla'nın pasında Tank lakabının hakkını verircesine inanılmaz güçlü bir şekilde topu sürdü yıkılmadı ve golü yaptı. Golden sonra Hikmet Karaman'a gidip sarılması bence gecenin en anlamlı olaylarından biriydi. İçerde durum nedir bilinmez ama dışarıya Hikmet Hoca ile Pinto'nun yıldızları çok barışmıyor gibi yansıyordu, dün bu yansımada yerle bir oldu. Devre sonuna doğru Şener'in asistinde Batalla yine sahneye çıkarak ilk yarıyı rahat kapatmamızı sağladı.
Tribünün maçın hemen hemen her anında içinde olduğu ve oyuna direk etki ettiği bir maç izledik dün akşam. Sadece ikinci yarının başında Maraton'da Beşiktaşlı taraftar yakalama hadisesinde biraz dikkatler dağıldı zaten bu kısımda Beşiktaş'ın en etkili olduğu zaman dilimiydi. Ardından zaman daraldıkça Beşiktaşlıların oyunu gerginleştirmesi tribünleri tekrar saha içine yöneltti. İkinci yarıda da sahanın kralı Batalla'ydı, adam öyle bir sihirbaz ki sadece kendine yıldız değil. Ferhat'ın inanılmaz kötü geçirdiği 65 dakikayı attırdığı gol ile bir nebze unutturdu.
3-0'dan sonra oyunu iyice pas alışverişine döndürüp vites küçülttük, belki tempoyu yüksek tutsak veyahut Beşiktaş'ın üzerimize gelecek kadar gücü olsa farkı dahada arttırma şansı elde edebilirdik ama 3-0'lık net skorda coşkunun tavan yapmasına yetti.
Önümüzde iki kritik deplasman maçı var, son 3 deplasmandan elimiz boş döndüğümüz gerçeğini bir kenara bırakarak artık deplasman maçları içinde beyaz bir sayfa açma vakti geldi. Ligde kalması mucizelere bağlı olan Mersin'i rahat geçeceğimizi düşünüyorum, esas sınav MP Antalyaspor maçı olacaktır. Umarım bu iki maçtan 6 puanı çıkartıp 3.lük şansımızı sonuna kadar zorlarız...
Son olarak bu güzel galibiyette emeği geçen başta teknik heyetimiz ve futbolcularımıza daha sonra tabiki taraftarımıza sonsuz teşekkürler. Bu camia takım-tribün bütünleşmesi ile bambaşka güzel... Bu ortam en azından sezon sonuna kadar hep daim olur umarım...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder